1. baş ağrısının patolojik versiyonu. kafamda bir kavimler göçü...
  2. her yaşta başlayabilen, basın bir tarafını tutan şiddetli baş ağrısıdır.

    migren çeşitli klinik tablolar gösterebilir;

    migren bir nörolojik belirti ile başlayabilir( hemianopsi,hemiparesti vb.) bunu basın bir tarafını tutan ağrı, bulantı ve kusma izler.

    klasik migrende hasta, nöbetinin başlayacağını hisseder. ardından parlak noktalar veya gözü kamaştıran zigzag çizgiler gördüğünü ifade eder. bundan sonra dudakların,yüzün,elin uyuşma ve ignelenmesi, hafif konfüzyon,afazi,baş dönmesi, bacakta kuvvet azalması ve yürüyüşte düzensizlik tabloya eklenir. daha sonra zonklayıcı baş ağrıları ile kendini gösterir.
  3. ağrısı tahmin edilemez anlatılamaz. migreni tutan insana herşey ona karşıymış gibi gelir sinirli olur canı çok acır hatta kendimden biliyorum bu can acısı bazen insanı ağlatır.
  4. bir ayda ortalama 4-5 kez migren atağım tutuyor.şu dünyanın en lanet şeyi.migreni tetikleyen şeyler kişiden kişiye göre değişiyor, misal benim güneş ve rüzgar.yaz ayları resmen kabus.bol ışıklı yerlerde güneş gözlüğü takmak da şart.migren krizine girdiğinizde sessiz ve ışıksız bir ortam ağrınızı az biraz katlanılır yapıyor bunun dışında sancıyı hissettiğiniz an majezik almalısınız sancı şiddetlendiğinde aldığınız ilaç bir işe yaramıyor çünkü. kısacası çekilir dert değil.
  5. kafam olmuş iş çıkış saatindeki ataköy - şirinevler üst geçidi...

    öyle bir ağrı ki duvara vursam da patlasa rahatlasam diye düşündürüyor, yerde kıvranırken halı yolduruyor. çözümü yok.
    başlangıçta yakalayıp ilacı içtiysen hafif seyrediyor ama kaçırdıysan, aklını da kaçıracak kadar berbat bir ağrıyla kalıyorsun.

    karanlık oda- mutlak sessizlik kısmen rahatlatan şeyler ama gündüz vakti bir de kalabalık yerlerde tuttuğu zaman dayanılması-eve koşması çok zor.
    allah kimseyi migrenle sınamasın.

    her migren hastasının atağını farklı şeyler tetikliyor. aslında bir günlük tutmak lazım,
    atak ne sıklıkla geliyor, ayda 1, 15 günde 1 vs...
    atak öncesi uyku düzeni
    atak öncesi beslenme düzeni nasıldı
    stres seviyesi ne kadardı
    farklı bir yiyecek -içecek var mıydı
    ağır koku veya yoğun ışık var mıydı

    bu maddeler sorgulandığı zaman migreninizi biraz daha tanımış oluyorsunuz ve bunları düzelterek veya kaçınarak sonraki ataklarınızı elinizden geldiğince önleyebilirsiniz.

    uykusuzluk-düzensiz uyku-düzensiz beslenme-aç kalma, ağır koku, fazla ışık, veya şimdi her yerde olan yoğun yanıp sönen led ışıklar (kabloları yansın inşallah!) migreni tetikleyebilen etkenler. bir de stres faktörü var tabi...

    besinlerden genel olarak mayalı hamurişleri, tuz, alkol, kafein içeren kahve-çikolata, turunçgiller,soya, yağlı ve baharatlı yiyecekler migreni tetikleyebilir.
    ancak herkeste farklı tetikleyiciler olabilir. turşu, konserve, salça vb çok spesifik olanlar da var.

    edit: lodos var bir de migren düşmanı. o basık hava beyinde patlarcasına bir ağrı yaratıyor.
  6. şuan yaşamakta olduğum üzücü mevzu ilac kullanmadan geçmesini istesemde, sonum majezik biliyorum..
    belit
  7. 13 yaşından beri çektiğim çile. ben ne ettim? yanlış erkeklere mi silgi attım? yanlış kişiden mi kopya çektim? birinden 0.9 uç istedim ve geri mi vermedim de bu acıları çekmek zorunda kaldım?

    şimdilerde tatlıyla aram çok yok ama önceden böyle miydim? o çikolataları yer yer yataklara düşerdim. sonra büyüdüm, peynir sevdim. şarap sevdim. şarap ve peynir sevdim. bırakamadım. bırakamadım işte.

    kimselere anlatamadım. anlatsam suistimal edildim. üniversitede yurtta da kaldım. uyurken kafamın üstünde az mı ışıklar yandı? o parfümler az mı sıkıldı inadına inadına? ağrıdan gözümü açamaz, hiçbir şeye odaklanamazken az mı bağırdı kulağımın dibinde ciyak ciyak o kızlar? beynim jülyen doğranıyormuşçasına az mı hissettim?

    babama nazlanamadım hiç zaten. ne o öyle kız gibi hasta olmalar falan diye kızdı bana hep. çok sıkıcı geliyor ona migren. istiyor ki bir ateşim çıksın ya da kolum bacağım kırılsın şöyle adam gibi. o günlere saklıyor ilgisini.

    stres faktörüne girmek dahi istemiyorum. ihtiyacım olan tek şey sadece biraz kafamı dinlemekken "oo bensiz parti mi olur" münasebetsizi arkadaş gibi hemen oracıkta biter.

    her migren hastasının ağrı kesiciye vücudundan bir organıymışçasına muamele ettiği zamanlar olmuştur. ama benim gördüğüm kadarıyla, ki aslında az migren hastası tanıdım, bırakıyoruz o işleri bir yerden sonra. benim ağrı kesicilerden uzaklaşmam, midemde reflüye benzer şikayetler duymaya başlamamla gerçekleşti. malum ağrı kesiciler doğrudan mideye saldırıyor. bir yerden sonra midenin pes etmesi çok normal. ufak ataklara ya da dayanabileceğime inandığım şiddetteki nispeten büyük ataklara tek başıma kahramanca göğüs geriyorum. almıyorum ilaç zora düşmedikçe.
    ha tabi bu artistliğin kime derseniz, haklısınız valla, kaç gece en yakındaki acile sürünüp iğneleri vurulup vurulup döndüm ben de bilmiyorum.

    bir de işin teyze metodları var. ben bunlardan sadece bir tanesini denedim. o da bir tür doğal taştı. şu an ismini hatırlayamıyorum ama merak eden varsa taşın bir kısmını saklıyorum hala gösterebilirim. bana dediler ki al bunu vücudunda taşı ağrıların azalsın. aman nolcak dedim ufak bir taş alıp boynuma taktım. aynı gün hayatımın en kötü günlerinden birini yaşadım. migren ve mutsuzlukla karışık ağlaya ağlaya uyuyakaldım. sabah uyandığımda taş tam orta yerinden muazzam bir şekilde çatlamıştı. artık tesadüf müydü, benim ağrılarım mı ağır yükleme yaptı bilemiyorum. bir daha da girmedim o işlere.

    migren için ister istemez kendinize bir diyet uyguluyorsunuz. prensiplere uymadığınızda da sonucuna katlanıyorsunuz. yenilen içilene dikkat edilmeli, ışık ve koku hassasiyeti hafife alınmamalı, uyku düzenine dikkat edilmeli. bunlar en temel faktörler. bir yerden sonra zaten ağrı falcısına dönüyorsunuz iyice. hangi ağrının ne tip sonuçlar doğuracağını sezebiliyorsunuz. süründürecek bir migrenin gelişinin hikayesiyle hortumdan kaçma filmleri baya iyi yarışır mesela.
    ne yazık ki bu rahatsızlığın kesin bir çözümü yok. daha önce söylendiği gibi migreninizi tanımanız önemli. bir de akupunktur falan diyorlar ama google görsellerde arattıkça eski usul yorgan altına girme yöntemi daha mantıklı geliyor bana haliyle.