1. fenerbahçe'nin donuk bakışlı süperstarı. onu anlatmak için çok şey söylenir ama en güzelini zamanında antu'da güzelce anlatmış bir kardeşimiz. ben sadece rapaic atıyor dört oluyor diyebilirim. o güzel yazıyı da ekliyorum, gençler öğrensin, bilenler bir sigara yakıp tekrar hatırlasın.

    "donuk bakışlı adam, önünde medya ordusu imza atıyordu kimdi ya sahiden o?
    perugia gibi italyan ligi'nin figuran takımlarından gelmişti koskoca fenerbahçe'ye gelen adam böyle rahat mı olurdu ki?
    yoksa o gamsız mıydı; tıpkı kendinden once gelen onlarca "yugo" gibi imzayı attığı gün ulu türk medyası takmıştı ona lakabı:
    "müzmin sakat"
    canlı bağlantılar yapılıyor nasıl idmandan kaytardığı anlatılıyordu taaaa italya'dan
    pek ihtimal vermiyordu 30 milyon
    içleri kıpır kıpır her sezon öncesi olduğu gibi...

    derken sezon açılıyordu temmuz başı
    ilk idman sakattı; ikincide de sakat...
    tam iyileşti haberi geliyor düz koşu falan derken yine sakat deniyordu
    acaba gerçekten "müzmin" miydi yoksa uzun süren sakatlık mı iyileşiyordu. saglik uzmanı.. turk medyası yerden yere vuruyordu onu...
    elinde patlayacak fenerbahçe'nin
    futbol ulemaları ahkamdaydı "işte transfer fiyaskosu" aylar geçiyor idmanlar kaçıyordu
    gözden kaçan birşey de transfer taksitlerinin dağıtımında yaşandı "ne oynadım ki, bana para veriyorsunuz" diyordu donuk bakışlı adam. hak etmek onun lugatında ön plandaydı çünkü....
    "helal olsun'lar birbirini kovalıyordu
    ama eleştiri bitmiyordu tribünde sahada sokakta

    maçlar ve donuk bakışlı adamın idmanları başlıyordu herkes ideal 11'i yaparken onu "+1" olarak kabul ediyordu. takmıyordu pek tabii ki de...işine bakıyordu
    hak edecek ve gösterecekti italya'dan ayrılınca neden kulüp basıldığını. kocaeli, istanbul, gençler maçlarında yoktu.
    yeni yeni kıvama geliyordu...
    hoca'nın yanındaydı jetpa maçında....
    durum berabereydi, kilit açılmıyordu adeta.... hoca onu çok iyi biliyordu perugia'dan
    göz göze geldiler...fazla konuşmadan kenara geldi...
    taraftar şaşırmıştı. sakat adam oyuna mı alınırdı vaziyet böyleyken. alınırdı ya.
    sakat adam oyuna girer girmez hakemin düdüğü:serbest vuruş. hoca "müzmin sakat'a baktı...
    oyundaydı o; herkes o kadar umutsuzdu ki ondan. topu aldı.
    ve eliyle koymuş gibi kalecinin soluna falsoladı..... tribünler yıkılıyordu....
    sonra aynısından bir tane de rize'ye attı....

    starlar takımının formaları numaralanırken seçmişlerdi. 8 ise pek revaçta değildi.
    ama 8 numaradaki soğukkanlı adam yavaş yavaş takımı yönetmeye başlıyordu. koşmuyordu, eleştiriliyordu.
    sakatlanıyor "hah işte bu sefer tamam" deniyordu.
    haftalar geçiyor ve fenerbahçe iyi futbol oynamaya başlıyordu. duran toplarda o vardı.
    gollerin ilk paslarında veya vuruş öncelerinde o vardı.
    5 lik ankara-denizli-trabzon serisinin tamamında o vardı "8" sihirli numara olmaya başlıyor,
    taraftar adana'ya attığı akıldışı golü; milimetrik ortaları, 45 metreye diagonel pasları konuşuyordu
    numaralıdan yayılan yeni slogan şükrü saracoğlu'nu kaplıyordu: rap-rap rapaic
    ulu basın abartmıştı; fener'in hagi'si diyorlardı
    cevap netti "ben fenerbahçe'nin rapajic'iyim diyordu" donuk bakışlı. ve yoluna devam ediyordu.

    forma savaşı kızışmıştı; ama o hiçbir zaman söylenmese de takımın beyniydi. hoca ile arasındaki diyalog da çok enteresandı,
    "öz evlat'ıydı hocanın o
    efendiliğiyle, aklıyla ve futbol bilgisiyle bazen sağda bazen solda bazen arkadaydı.
    pres yapmıyor deniyor ama o hep yaptığı işin hakkını veriyordu. abartmıyor, havaya girmiyor ve mesafeyi hep koruyordu.
    mutevazi aile yaşamıyla sessiz sedasız işini yapıyordu o....

    ve o maç....
    bir maç ki en formda takım kadiköy'e geliyordu savaş nidalarıyla. o yoktu 11'de; uvey evlat oradaydı; belki de zorunluluktan
    takım top yapamıyor dişliler calışmıyordu. 3 gol görmüştü kalesinde takımı.
    donuk bakışlı belli etmiyordu ama eleştiri oklarının hocası'na uzandığını hissediyordu şüphesiz.
    soyunma odasına gitmiyor çıkıyor ve ısınıyordu.
    ikinci yarı başlarken göz gözeydi yine "baba'sıyla ".öz evlat" çıkıyor ve herkesten çok koşuyordu.
    herkesin cekişmesini beklediği kardeşi revivo ilk golü atıyordu tribünler avazı çıktığı kadar yırtınırken, defansın arasına giriyor, bir gol de o atıyordu.
    çok sevdiği, diğer ama üvey kardeşinin yapamadığını yapıyordu adeta. sonra 3 oluyordu
    veeeee
    orta sahada topu onünde görüyordu donuk bakışlı
    o bakışla rakip defansı süzüyor aradaki boşluğa dalıyordu, hızla birinciyi geçiyor,çelmeyi yiyor ama düşmüyordu.
    ikinciye de basıyordu çalımı
    üçüncünün yanından geçerken belki mike tyson vuramazdı öyle ama düşmüyor
    ve barthez imitasyonunun üstünden gönderiyordu topu adrese teslimatı yapıp dönüyordu "babasına"..
    donuk gözleri çakmak çakmak ışıldıyor, şampiyonluğu mü.jdeliyordu adeta

    20 küsür asist 10 küsür gol....
    ama son maça takılıyordu işler
    donuk bakışlı iş başındaydı yine
    durduramıyorlar, basıyorlardı tekmeyi
    bu sefer olmuyordu frikik; birakıyordu takımın ve tribünün "baba'sı. revivo deneyecekti ve ona saygısı sonsuzdu.
    gol onun bu duyarlılığını haklı çıkarıyordu çünkü o egoist değil
    o gerçek bir liderdi
    ama takımının ona ihtiyacı bitmemişti
    samsunlu baidoo'nun içinden geçip topu yusuf'un kafasına indiriyordu. yusuf sadece dokununca, artık şampiyonluk şarkıları
    bağdat caddesinden times meydanı'na söylenmeye başlıyordu. donuk bakışlı adam,
    vazifesini yapmanın gururyla oyundan çıkıyordu 10 dakika kala ve samsun'daki 10bine yakın renkdaşı,
    donuk bakışlının gözlerini güldürüyordu yine rap-rap-rapajic diye.

    teşekkürler donuk bakışlı adam
    sol ayağınla, futbol bilginle, iş ahlakınla ve babacan tavırlarınla, oğlunu kucağına alıp çıktığın şampiyonluk sevinci sana
    "helal olsun"
    seni eleştirenlere en güzel cevabı tüm sezon verdin."
  2. bilgi okumadan bir tahmin yapayım dedim, fenerbahçeli bir futbolcuydu sanki bu adam; hakan şükür, ergün pembe zamanlarından.
  3. adini gorunce 17 yil geriye gittim. guzel gunlerdi be