1. Şu sıralar üzerine bir makale yazdığım konsept, teori. Bakalım elimizde neler varmış.
    Öncelikle belirtmeliyiz ki her türlü rejim kendini korumak ister. Rejimlere göre kendisine karşı olan her türlü unsur, siyasi parti, topluluk sistemde meydana gelen bir arızadır ve çözülmesi gerekir. Demokrasi de bunu doğal olarak yapmaktadır ve bunu yapan demokrasilere militan demokrasiler denmektedir.

    Militan demokrasi (bkz: militant democracy) ilk kez 1937 yılında Karl Loewenstein tarafından Militant Democracy and Fundamental Rights I, II adlı makalede dile getirildi. Militan demokrasinin özü bir demokratik sistemde demokratik değerlerin altını oyan, demokratik sistemi değiştirmeye çalışan siyasi parti ya da gruplara karşı, demokratik sistemin önleyici faaliyette bulunmasıdır. Bu önleyici faaliyetler bu grupların dağıtılması ya da siyasi partilerin kapatılması şeklinde kendini gösterebilir.

    Militan demokrasinin asıl çıktığı nokta demokrasiye içkin bir paradokstur: Demokrasi (normal olarak) her türden siyasi görüşe dolayısıyla siyasi partiye yaşam hakkı tanırsa, o halde demokratik rejimi yıkmaya çalışan siyasi partiler ne olacaktır?

    İşte militan demokrasi tam da bu paradoksun üzerine gider ve bunu çözmeye çalışır. Bunu nasıl yaptığını Karl Popperın (bkz: Open Society and Its Enemies) adlı kitabındaki "Hoşgörü Paradoksu" ile de açıklayabiliriz. Popper'a göre belirli bir sınırı olmayan her türlü hoşgörü en sonunda hoşgörünün alaşağı edilmesine neden olacaktır. Bir toplumda hoşgörü, toplumun içinde yaşayıp topluma karşı hoşgörüsüz olanları da kapsayacak ve bu en sonunda kendi yıkımına sebep olacaktır. Popper, hoşgörülülerin, hoşgörüsüzlere karşı baskı yapmasını "akılcı" bulmasa da, hoşgörülüler bu hakkı her zaman saklı tutmalıdır. Bu yüzden "hoşgörülüler, hoşgörü adına hoşgörüsüzlere hoşgörüsüz davranma hakkına" sahiptir.

    Militan demokrasi de tam da bunu söyler: Demokratik değerleri ve devletin altını oymayı odak haline getirenlere karşı girişilecek her türlü baskı eylemi demokrasinin özüyle çelişmez. Dolayısıyla demokrasiler kendilerini ve vatandaşlarını birtakım dış ve iç tehditlere karşı korumuş olurlar. Militan demokrasinin farklı uygulama yolları vardır. Bunlar seçim sistemiyle ya da seçim barajıyla radikal ve küçük partilerin meclise girmesine engel olmak ya da sandalye dağıtım hesaplamalarıyla radikal politik partileri yarıştan uzak tutmak olarak görülebilir. Ancak en ilginci siyasi partilerin kapatılmasıdır. Militan demokrasi uygulamalarındaki en üç nokta demokratik değerlerin altını oyan siyasi partilerin kapatılması olarak görülmektedir.

    Bununla birlikte militan demokrasi uygulamalarının eleştirildiği noktalardan biri de demokrasinin ne kadar militan olması gerektiği, militan demokrasinin bir sınırı olup olmadığıdır. Ayrıca parti kapatmaların iktidar partisi tarafından kötüye kullanılması olasılığı da vardır.

    Elbette her devletin militan demokrasi uygulaması farklıdır. Örneğin Nazi Almanyasının yıkılmasından sonra Batı Almanya ülkede bir daha Nasyonel Sosyalizm hareketlerinin görülmemesi için anayasını güçlendirmiştir. Alman anayasası doğrudan buna gönderme yapmasa da Federal Anayasa Mahkemesi biri 1952 yılında diğeri de 1956 yılında da olmak üzere yalnızca iki siyasi partiyi, Nazilerin devamı sayılan NRP'yi ve Alman Komunist Partisi'ni kapatmıştır. Türkiye ise Cumhuriyetin kurulmasından bu yana yaklaşık 60 partiyi kapatmıştır. Bu farklılık sadece sayılarda değil, prosedürlerde ve yasaların kalitesinde de kendini göstermektedir elbette.