1. bir japon tv kanalı olan nhk world'ü izlemeyi alışkanlık haline getirdiğimde farkında olmadan minimalist bir yaşama doğru geçiş yaptığımı farkettim.

    minimalist yaklaşımı sadece üç beş eşyam olsun, gerisini çöpe atarım kafam rahat olur gibi düşünmeyin. eğer o zihin dolu ise isterseniz tüm mal varlığınızı satın, egonuz ve hayallerinizin pis kokusu size yeterince kalabalık olacak ve rahatsızlık verecektir.

    - önce zihninize getirin bu felsefeyi, mesela çalışma hayatınıza. iki üç işi birden yapmaya çalışmayın, dilimlere zamanlara bölün. (pomodoro tekniği)

    - herkesi yargılamayın. zihninizin bağırtısında bir olumsuzluk yükseleceği zaman susturmaya çalışmadan onunla ilgilenmeyin, izin verin gitsin.

    - çok konuşmayın. cidden az konuşup belirli olayları içinizde yaşadığınızda daha sakin ve dingin bir zihne ulaşacaksınız.

    - yapıcı eleştiriler kurmaya çalışın ve daima sahip olduğunuz şeyler için şükredin.

    çoğu psikolojik rahatsızlığın tedavisini minimalist bir yaşamı çevrenize ve zihninize entegre ederek bulabilirsiniz.
  2. mimarideki, müzikteki yansımaları ile değerlendirebilecek düzeyde değilim minimalizmi; malum iflah olmaz bir istifçiyim ben...yaşam tarzında minimalist olan insanlara gıpta etmenin ötesine -henüz- geçemedim.

    bir süredir elimde olmadan kendimle kıyasladığım ve her maça 3-0 hükmen mağlup başladığım bir arkadaşım var; hükmen mağlubiyetlerimin nereden geldiğini de biliyorum hani; idmansızlık, maça konsantrasyon sorunu, prim tartışmaları değil...minimalizmle istifçilik arasındaki derin uçurum...

    bugün evinden taşınsa tüm eşyaları üç bavul(muş), doğrudur...geniş bir kitaplık, devasa bir film arşivi, bunları nereye sığdıracağım diye dert edeceği küçük ya da büyük bağlar kurduğu 'objeler' yok hayatında...berjer nedir bilmez mesela, lambader, zigon...ne ola ki?

    ben küçük evlere sığmanın doktorasını verebilecek düzeydeyimdir; atarak, kurtularak, paylaşarak değil; istifleyerek, maddi varlığından vazgeçersem manevi bağıyla da vedalaşırım korkusuyla hem de...okunan kitaplar, dergiler saklanır, filmler kutularda özenle uyutulur...şimdi taşınayım desem ne bavulu kamyon gerekir kamyon... diz yapan pijamalar, yakası kaymış t-shirtler bile atılmaz; önce birkaç kez elden geçirilir, sonra tekrar vakumlu hurçlara yerleştirilir, havasını çekince az yer kaplamaları vicdanda bir nebze rahatlama yaratır... ve açtığım her boşluğa itina ile yenilerini yerleştiririm, hangi tuhaf markanın indirimi var bilirim ben.

    ben bir ara okumalı, bir ara izlemeli, bir ara mutlaka görmeli diye kitapları, filmleri ve dahi gidilecek yerleri kafamda istiflerken minimalist benim okuduğumun, gördüğümün on katını izlemiş, okumuş, çoktan keşfetmiştir...

    hayatla bağlarımızı maddeler değil deneyimler üzerinden inşa edersek belki bir çıkışı var bu işin...minimalizm iyidir, olabilene...

    şu şiir ile başlamak gerek:

    çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
    hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
    hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
    ilişik yaşayacaksın. ucundan tutarak…
    mesut
  3. bir sanat akımıdır esasında, ancak çokça zen felsefesinden etkilenmiştir.

    zen felsefesi ise insanın daha az karmaşa içinde yaşamasını, ve iç çatışmalarını çözmeye çalışır,

    bunun için egomuzu azaltmaya çalışır ve dışarıdaki kaynaklara olan ihtiyaçlarımızı azaltmayı hedefleriz.

    bu keşmekeş hayatta bu mümkün müdür? belki, ama işin güzel tarafı buna yüzde yüz uymamız gerekmemekte, aşama aşama da daha minimalist bir yaşama geçebiliriz. beynimizi bombardımana tutan televizyondan uzak durup kitap okuma, meditasyon, egzersiz gibi şeylere yönelebiliriz. sürekli tüketmek yerine kendimize harcamanı kıs diyebiliriz. daha az konuşup daha çok dinleyebiliriz.

    daha mutlu bir hayat mümkün.
  4. son günlerde kafamı meşgul ediyor.
    basit ama kaliteli yaşa gibi bir anlayışa sahip.
    pele "futbol basit bir oyundur" ama "basiti oynamak zordur" der.
    minimalizm de öyle bir şey sanırım
    basiti uygulamak zor olabiliyor.
    sadeliği sadece gardrop, kılık kıyafet vb olabildiği gibi
    insanın dilini sadeleştirmesi de olabiliyor.
    mail kutusundan, sms'lere kadar uzanan bir yol.
    benim ekşi sözlük'ten youreads'e geçişim dahi minimalizm etkisi nedeniyle oldu.
    gereksiz kalabalıklar, uğultular, belki etken oldu.
    bir çeşit televizyondan vazgeçme eşiği kendini kitaplara verme, haberlere, dizilere sırt çevirme, seyretmek istediğin kaliteli yapımları seçme hepsi bir yerde bizim elimizde.
    bu yüzden kendime uygun bir yol minimalizm. bakalım çalışmalar devam edecek, yolun başındayız.
  5. daha çok sanatta, tasarım ve mobilyada ön plana çıkan bir akım olmasına rağmen aslında bir yaşam felsefesini de kapsar. sadeliğin esas alındığı, kişinin kendisine yük oluşturacak ve zamanını alacak bütün fazlalıkların atılmasını esas alır. kesinlikle cimrilik ile karıştırılmaması gerekir. amaç para harcamamak, tasarruf yapmak değildir. az ama kaliteli eşyalar alınmasını, bütün ıvır zıvır eşyaların uzaklaştırılmasını böylelikle bu fazlalıklara ayıracağınız enerji, para ve zamanınızı hobilerinize, kendinizi geliştirmenize ayırmanızı salık veren bir yaşam tarzını gerektirir. (bkz: zen) kültüründen esinlenmiştir.

    nasıl minimalist biri olacağınızı bilmiyorsanız size yardımcı olabilecek bir kaç ipucu vereyim.

    - sahip olduğunuz bütün eşyalarınızın listesini yapın. bu listede sadece yaşamınızı sürdürmeniz için gerçekten gerekli olan eşyaları bulundurun. geriye kalan bütün eşyalarınızı satabilirseniz satın, hediye etmek isterseniz hediye edin veya çöpe atın. ben denedim ve inanılmayacak kadar çok şeyi hayatımdan çıkardım. bunların temizliği, taşınması veya saklanması için ekstra masraflarda bulunma gibi dertlerim sona erdi. örneğin bir türlü atmaya kıyamadığım film ve müzik cdlerimi bilgisayara kopyalayıp gerisini isteyen arkadaşlara verdim. giysilerimden kullanmadıklarımı ve dolabımı işgal eden bütün kıyafetleri sosyal dayanışma vakıflarına gönderdim. kitaplarımdan e-kitap formatında olanları okul kütüphanelerine gönderdim. fotoğraf albümlerimi taradıktan sonra elden çıkardım. en vazgeçemediğim arabamı bile satıp uzun süre arabasız özgürlüğün tadını çıkardım ama çocuk olunca gerçekten büyük bir ihtiyaç olduğu için tekrar almak zorunda kaldım.

    -bu fazlalıkları elemeyi çevrenizdeki insanlara da uygulayın. size yük olan, değerli vaktinizi çalan aslında yapmak istemediğiniz şeyleri yapmanıza neden olan insanlarla ilişkinizi kesin. ne diyeceklerini umursamayın.

    -markete gittiğinizde sadece ihtiyacınız olanı alın. abur cubur almayın. hazırlanması kolay, besleyici ve temizlenmesi kolay yemekler yapın. kendi yemeğinizi kendiniz hazırlayın.

    - eviniz yoksa almak için uğraşmayın. evet iddialı bir tavsiye olduğunun farkındayım ama ev almak için hazırda paranız yoksa gidip 10 yıllık krediler çekip hayatınızda yapmak isteyeceğiniz onca şeyi ertelemeyin. onun yerine kazandığınız parayı, isteklerinize ve hayallerinize harcayın. daha mutlu olacağınızı göreceksiniz.

    ingilizce biliyorsanız, joshua fields millburn ve ryan nicodemus ' un nasıl minimalist olunacağını açıklayan sitelerini ziyaret edebilirsiniz.
  6. son yıllarda yükselişte olandır. sanal ortamda; sitelerde, uygulamalarda farkedilebilir. sadeliğe basitliğe yönelim var.
  7. yaşam tarzının tam orta yerine monte etmek gerek. yeme içmeden tutun da kılık kıyafete varana kadar. gereksiz makyaj harcamaları da buna dahil. ^:bu konu da ayrıca irdelenmeli ya..^

    ama dala daha anlayamadığım bir durum var yeni evlenecek çiftlerde.. bugün bu tarz konularla ilgili site ve forumlara bakarsanız demek istediğimi de sanırım daha iyi anlarsınız. gereksiz bir ev düzenlemesi ve çeyiz alış verişi. lüzumsuz içi sırf göstermelik amaçlı doldurulmuş odalar. yaşam alanında rahatlıktan kasıt nedir, bunu bir sorgulamak ve uygulamak gerekiyor. çantamdan örnek vereyim; ne kadar büyük olursa o kadar içine girecek ihtiyaç adı altında eşya oluyor ağırlık yapacak. durum ev için de geçerli. afaki tarzlarda ve eşek yüküyle alınan eşyaları, süs malzemelerini bu bağlamda anlamıyorum. çocuklarınıza sadece alanlar sunmanız gerekirken, farkında olmadan alanlarını daraltıyorsunuz.

    illa çocuk olmasına da gerek yok, kendiniz için de daha sade alanlar oluşturabilirsiniz. sürekli şikayet etmek yerine istifçilikten kurtulmak gerek sanıyorum.
  8. sadeliğin güzelliği, sadece azla yetinmek değil azla çok iş yapmaktır. aklın yoludur, bedenin ise arınmasıdır.

    bir yaşam biçimi, aklın yolu olsa da birçok sanatçıya ilham olmuştur.
    abi
  9. fakirlik, yoksunluk, eksiklik değildir minimalizm; aksine bilinçli bir tercihtir; zor olanı seçmektir, azla çok yapmaktır. l.m. van der rohe

    akla, hem de saf akla hitabeden sadece saf akıl ile haz alınan bir güzelliktir minimalizm -kant

    huzur mu istiyorsun az insan az eşya -kafka

    nemize yetmiyor el kadar hasır-neşet ertaş

    benim ilgilendiğim ve benimsediğim minimalizm sanatta olan minimalizm değil felsefik olan minimalizm yani kör nefsin "her şey benim olsun bunu da istiyorum şunu da istiyorum" açlığından kurtulup kanaat etme ve paylaşma bilincine var(dır)ma idealidir. betondan putlata tapınan bu çağda zor olsa da duruş duruştur.

    âdemoğlunun bir dere altını olsa ikincisini ister. onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz. hz.muhammed
  10. modern sanat'ta 20.yy'ın ortalarında zuhur etmiş bir akım olan minimalizm, aslında bir yaşam tarzıdır. az al, az ye, az konuş, az harca, azın gücünü kullan'ı öğütler minimalizm. hayatımızdaki gereksiz eşyalar, işler, insanlar, meşguliyetlerden yani tüm fazlalıklardan kurtulmayı başarabilirsek kendi içimize dönerek huzuru bulabilir, belki bir gün şirinleri bile görebiliriz?

    "sadelik, karmaşıklığın çözülmüş halidir” diyen steve jobs'a ve less is more diyen mies van der rohe 'ye kulak verelim.