1. bu gün bir çiçeğin mitolojik öyküsünü anlatalım:
    bir orman perisi ile şırıl şırıl akan güzel bir nehirin evlenmesi sonucunda güzel mi güzel, yakışıklı mı yakışıklı bir erkek çocuk dünyaya gelir adı: narkisos'tur.
    ormanda gezip dolaşan ve güzel perilerin kalbini çalan ve hiç birine yüz vermeyen narkisos söylentiye göre kendine aşıktır.
    bir gün su içmeye eğildiğinde suda kendi aksini ( yansımasını ) görür ve kendine aşık olur.
    bazen yemez içmez ormanda dolaşmaz ve sadece kendini seyreder.
    hatta denir ki eko adlı bir periye yüz vermediği için bu peri kara sevdadan ölmüştür. ve perinin geriye kalan kemikleri dağlarda yankıya (eko ) dönüşmüştür.
    ama narkisos'un umrunda değildir.
    ve tanrılar çok kızarlar. ( her hikayede olduğu gibi)
    bir gün narkisos yine uzun uzun kendini seyretmiş ve susamıştır. eğilir su içmeye ve suya düşerek boğulur.
    artık narkisos o kendini seven ve kendinden başkasını görmeyen bencil yoktur.
    ama ondan geriye bir şey kalır. su kenarında açan bir çiçek. o çiçek çok güzel ve mis kokuludur. üstelik narkisos gibi sudaki yansımasını seyreder gibi boynu suya eğiktir.
    çiçeğin adı: nergis'tir.
  2. daphne
    dafne ya da defne'nin hikayesi...
    derler ki; deniz tanrısı peneus'un kızı dafni'ye, apollon aşık olmuştur. dafni'ye umutsuzca aşık olmasının nedeni, aşk tanrısı eros'un oklarından birine hedef olmasıdır.

    apollon aslında çok iyi bir okçudur ve kendiyle övünmeyi çok sever. bir gün kendisi gibi iyi bir okçu olan afrodit'in oğlu genç eros ile karşılaşır ve onun okçuluk kabiliyeti ile ilgili alaycı sözler söyler. buna karşılık, eros öç almak ister ve iki ok hazırlar. biri altın suyuna batırılmıştır ve saplandığı kişiye tutku ve sonsuz aşk verecektir. diğer ok ise saplandığı kişiyi aşk ve tutkudan tamamen uzaklaştıracaktır. altın ok apollon'un kalbine saplanır ve dafni'ye umutsuzca aşık olur. fakat ne yazık ki diğer ok dafni'nin kalbine saplanmıştır. dafni, apollon'dan sürekli kaçar ve aşkını reddeder.

    bir gün dafni yine kaçarken apollon'a yakalanır ve babası yunan deniz tanrısı peneus'dan yardım ister. peneus, dafni'yi defne ağacına dönüştürür ve dafni sonsuza dek defne ağacı olarak kalır.

    apollon ise, defne ağacından aldığı yapraklarla kendine bir taç yapar ve bu tacı başından hiç çıkartmaz. tüm apollon heykellerinin başında gördüğümüz defne yapraklarından yapılmış tacın sebebi budur.

    bu eros'a da bi şey demiyorum artık!
  3. tarih boyunca başta edebiyat olmak üzere tüm sanat dallarını destekleyen hikayeler. mitlerde işlenenlerin izdüşümü modern ve klasik edebiyat. okudukça dahası olduğunu görüp şaşkınlık içinde kalıyor insan. arketipçi eleştirinin önemi epey sonra anlaşıldı.
    sezgi
  4. promete ...
    benim en sevdiğim mitolojik kahraman'lardan biridir: prometheus!
    promete yarı tanrı yarı insanmış!
    ama olimpos'ta herkes mutlu mesut yaşarken o rahatını bozmuş. nasıl mı? bir gün olimpostan bakıp tanrılar ışıklar içinde rahat yaşarken neden insanların aşağıda karanlıkta yaşadıklarını düşünmüş. insanların ateşi yokmuş!
    ve promete tanrılardan ateşi çalıp insanlara hediye etmiş.
    ama işte onun efsanevi bir kahramana dönüşmesi burda başlıyor:
    tanrılar bu işe çok kızmışlar. ve prometheus ya da promete'ye o güne kadar eşi benzeri görülmemiş bir ceza vermişler. onu bir dağa bağlamışlar. çarmıha gerer gibi. ellerini ve ayaklarını zincirlemişler.
    ama bu kadarla bitmemiş, göğüs kafesini açıp ciğerlerini yesin diye acayip korkunç iki başlı bir kuş göndermişler.
    bu ceza öyle korkunçmuş ki, her sabah bu iki başlı kuş prometenin ciğerlerini didikleyerek, ona sonsuz acılar çektirerek, akşama kadar ciğerlerini bitiriyormuş. karanlık çöktüğünde kuş gidiyor ve ertesi gün yeniden günün ilk ışıkları ile dönüyormuş. çünkü prometenin sabah yeniden ciğerleri eskisi gibi oluyormuş.
    her gün bu işkenceye rağmen promete insanlara yardım ettiği için pişman olmamış.
    söylentiye göre promete kıyamete kadar ya da sonsuza kadar bu işkenceyi çekecekmiş.
    tevfik fikret promete adlı şiirinde bu mitolojik kahramanı gençlere örnek gösterir. ve der ki sonun promete'den beter bile olsa asla insanlığa hizmet etmekten vazgeçme!
  5. sisifos
    bir mitolojik kahraman olarak epey ilginç bir öbür dünya hayatı var.
    sisifos yunan mitolojisine göre yer altında hala bir kayayı bir dağın tepesine çıkarmakla meşgul.
    tanrılar onu bu seferde böyle bir cezaya çarptırmış.
    zavallı, kayayı dağın eteklerinden ta tepesine kadar yuvarlıyor ama hedefe çok yaklaştığında kaya yeniden yuvarlanıp aşağı düşüyor. ve bu iş sonsuza kadar böyle sürüyor.
    aslında bu cezayı hak edecek bir şey yapmamış bence, zeus'un kaçırdığı güzel bir kızın acı çeken babasına kızının yerini söylemiş.
    vay! sen misin söyleyen?
    tanrılar zeus'un hades vs işin içine girmiş. ortalık epey karışmış. ve promete örneğinde olduğu gibi tanrılar sisifos'a eşi benzeri görülmemiş bir ceza bulmakta gecikmemişler!
    bu gün bir çok kitaba özellikle albert camu'nun "sisifos söyleni" adlı kitabına ilham veren sisifos'un hikayesi böyle!
  6. orospu çocuğu zeus asklepios'u kıskandığı için yıldırımlarıyla öldürmüş. insan diriltti diye adam öldürülür mü.

    ''Asklepios, sağlık tanrısı özelliği de olan Apollon'un oğludur. Sağlık ve hekimlik tanrısıdır. Yunan mitolojisinde olduğu kadar Roma tarafından da çok benimsenmiştir.

    Asklepios'un oldukça ilginç bir öyküsü vardır. Apollon Teselya kralı Phlegyas'ın kızı Koronis'e aşık olur, kız Apollon'dan hamile kalır. Ancak bir süre sonra Arkadya'dan gelen bir adamla daha sevişir. Bu olayı izleyen bir kuzgun yada karga durumu Apollon'a bildirir. Çok kızan Apollon onu diri diri yanmakla cezalandırır. Koronis tam ömek üzereyken Apollon onun karnındaki çocuğu kurtarır ve büyütmesi için Kentavrıs Kherion'a verir. Kherion, doğanın içinde büyüyüp onun sırlarına ermiş bir yaratıktır. Asklepios onun yanında usta bir hekim olarak yetişir, cerrahlığın bütün sırlarını öğrenir, hatta ölüleri diriltebilicek kadar ustalaşır. Ancak Zeus doğal düzeni bozan ve kendi gücünü aşan Asklepios'dan çekinmeye başlar ve onu yıldırımlarıyla öldürür. Apollon'da bu olayı cezasız bırakmaz ve Zeus'a yıldırımı bağışlayan Kykloplar'ı öldürür. Asklepios'un cansız bedenini de gökyüzüne yıldızların arasına yerleştirir.

    Asklepios'un tapınaklarına Asklepion denir. Burlar aynı zamanda İlkçağın hastaneleridir. En büyüğü ve en ünlüsü Bergama'da olanıdır. Helenistik dönemde kurulmuş olan bu büyük sağlık kompleksi Asklepios'tan başka onun kızı sağlık tanrıçası Hygieia ve onlardan çok önce Anadolu'da bulunan Telesphorus'u bir araya getirmektedir. şifalı su, kaplıca, fizik tedavi, temiz hava gibi tedavilerin yanısıra telkin eğlence ve müzik yoluyla hekimliğin ne kadar ileri gittiğini göstermektedir. Bu Selçuklu ve Osmanlı anlayışında da karşımıza çıkar.

    Asklepios efsanesine Anadolu'da yapılan bir katkı da şudur (aynı hikaye Lokman Hekim içinde anlatılır); Zeus Asklepios'u yıldırımıyla öldürünce bu sırada hekimin yazmakta olduğu reçete oradaki bir otun üzerine düşmüş, yağan yağmurla kağıttaki yazı toprağa karışarak her derde deva sarımsak meydana gelmiştir.

    Asklepios, Yunan tanrıları içinde ününü en uzun süre sürdürenlerden biridir. Ortaçağ'a kadar karşımıza çıkar.Hekimler Asklepiades adında bir lonca etrafında biraraya gelirler. Kos (İstanköy) adasında yaşayan Hippokrat'da bu geleneğe bağlıdır.

    Asklepios'un yılanlarla sarılmış asası bugün de hekimliğin simgesidir.''

asklepios26eses