1. "kültürel gelişimini tamamlayamamış kişi, katılabileceği sanattan hoşlanır. bir resim, müzik, karikatür, heykel ne kadar soyuta doğru yönelirse, nesnel gerçeklikten de o kadar uzaklaşacaktır. o anda, sanat eserinin insan beynine düşen izdüşümleri, kişinin bilgi dağarcığıyla sınırlı çakışmalar yaratacağından, donanımı sınırlı beyinler bunu hemen reddetmeye, anlamsızlandırmaya yönelecektir."

    (seçmeler, hegel)
  2. norbert lynton'ın devasa kitabı modern sanatın öyküsü'nde her dalına değinerek tarihini çıkardığı sanat türü. bu modern olarak tanımlanan zaman dilimi 19. yüzyıl fransa'sında ortaya çıkar. postmodern denen tanımlanamaz sürece kadar ki bölümde biter der kimi kuramcı. lefebvre gibilerse henüz modernizm sürüyor der. neyse efendim işin aslı modern sözcüğünü çağdaşla karıştırmayalım. rönesans ya da aydınlanma düşünürleri, yerine geldiği geleneği eski bulur ama biz moderniz demez. bu yüzden modern kelimesini her yerine gelen kullanmaz. asıl olarak 19. ve 20 yüzyıllara aittir bu kavram. freud, klee, zweig, proust, einstein, picasso gibilerce sırtlanır.
    sezgi
  3. sanat göreliliğine rağmen hakkında tartıştığınız zaman seks sonrası ilk konuşan insandan daha fazla saçma bakışlara maruz kalınası bir alan. özünde eleştirel ama otoritelerce eleştiriye ölesiye kapalı, özgür ama kabul etmediğiniz anda tutsak.. modern sanatı severim o ayrı, ama bir film eleştirir gibi rahat rahat eleştirip tartışamıyorsunuz. gereksiz otoriter ve biraz "kapital" bir ruhu var. bunlar bazen insanı sorgulamaya itiyor izlediği şey konusunda. tabii tüm bunları içinden sorguluyorsun ortamlarda dalinin nekrofili kabızlığından ve rotschild ile yakınlığından ve bir korkak gibi fransayı terkedişinden bahsedersen dahiliğini reddetmiş olursun.