• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.43)
modernleşen türkiye'nin tarihi - erik jan zürcher
erik j. zürcher'in 1800'lerden bu yana türkiye tarihini özgün bir modernleşme süreci olarak ele alan bu kitabı, avrupa ve abd'nin belli başlı üniversitelerinde ders kitabı olarak okutuluyor. daha önce türkiye cumhuriyeti'nin kuruluş dönemiyle ilgili önemli araştırmalara imza atan amsterdam ve nijmegen üniversiteleri öğretim üyesi, uluslararası sosyal tarih enstitüsü türkiye bölümü başkanı prof. zürcher, türk modernleşme sorunsalını bütün boyutlarını bir ders kitabından beklenmeyecek bir vukufla,derinlikli teşhislerle ve sade bir anlatımla ele alıyor. hala yatışmayan bir ideolojik politik atışmanın alanı olan ve özellikle resmi ideolojinin tabularıyla örülü tarihimizin bu dönemini ele alan bu örnek çalışmanın gözden geçirilmiş yeni baskısında yetkin bir tarihçinin titiz dikkatiyle sunduğu farklı bilgiler ve taze bir yaklaşımla karşılaşacaksınız.


  1. türkiye tarihini tarafsız bir yazar tarafından ele alınmış hali bizim tarih kitaplarindan daha farklı ve mantıklı bir şekilde anlatılmıştır.
  2. osmanlı'daki modernleşme ile türkiye'deki modernleşme hareketlerinin temelini halkın arzusu, talebi, ihtiyacı için olmayıp dışarıdan ve içeriden alınan baskıların, tehditlerin oluşturduğunu kafamıza vura vura anlatan yazar. önce yadırgamıştım bir yabancı osmanlı'yı ve türkiye cumhuriyetini nasıl olur da derinlemesine izah edebilir diye. ancak kazın ayağı öyle değilmiş.

    genel itibarla zürcher, devletlerin modernleşmeye gitmesinin en önemli sebebinin devletin kurtarılması ve tehditlerin sindirilmesi olduğunu örneklerle izah eder. bununla en çok osmanlı modernleşme hareketlerinde karşılaşıyoruz. küçük küçük bilinmeyen nüanslara sık sık rastladım okurken. artık türkiye tarihini yabancı yazarlardan mı okusam diye düşünmedim değil.
  3. benim için okuması oldukça yorucu oldu. kitabın her cümlesi, damıtık hale getirilmiş bir sonuç. kitabın her paragrafı, hakkında bir veya daha fazla kitap yazılmış tarihsel bir an. böylesine yoğun bilgi ile nasıl başa çıkacağımı kestiremedim önce. her bölüm için ayrı bir yere notlar alayım dedim; ama baktım her paragrafa karşılık bir cümle yazmam gerekiyor (bazen daha çok) bundan vazgeçtim. geleneksel altını çizme metodu ile devam edeyim dedim; ama bu da geri dönüp bir şeye bakmak istediğimde herhangi bir pratik katma değer yaratmadı. bunun üzerine hem paragrafların kenarlarına yarım cümlelik notlar alma, hem de önemli gördüğüm yerlerin altını çizme metoduna geçtim. bu çok önemli/enteresan dediğim yerleri ise ikinci bir kalemle iyice bellettim. tabi kitap el yazması incil kopyası gibi oldu. bu şekilde mehter takımı yürüyüşüyle ağır aksak epey ilerledim. ancak ikinci meşrutiyetin anlatıldığı yerlere gelince, olayların akışına ilişkin merakıma yenik düştüm; çizip not almayı boş verip geriye dönmeden okumaya başladım, kitabı bitirdim. not almayı bıraktığım yere geri dönüp tekrar üzerinden geçer miyim, bunu tarih gösterecek.

    eleştiri kısmına gelecek olursak, kitapta sanat, özellikle edebiyata ilişkin gelişmelerin hiç olmaması büyük bir boşluk. halbuki tam teşekküllü bir tarih yazımında kültür ve sanata ilişkin gelişmelerin tarihsel gelişmeler paralelinde anlatılması lazım gelir. tabi ki bu boşluğun nedeni yazarın yabancı olması. bu kültürel yabancılık, kitabın geri kalan kısmında da kendini hissettiriyor. titiz bir tasnifçi mühendis edasıyla gelişmeler mesafeli bir akıl yürütmeyle birbirlerine bağlı şekilde sıralanırken yazar spekülasyona neredeyse hiç girmiyor. evet, tarafsız. ancak tarihçi tarafsız olmalı mı, emin değilim.