1. müziğine göre değişir. mesela müzikle içli dışlı olan bir abimle yakın zamanda bir müzik muhabbeti yapıyorduk. o bana alarm sesi olarak ayarladığı müzikleri dinletiyordu ya da hoşuna gidenleri bundan güzel alarm sesi olur diye öneriyordu. şaşırdım çünkü parçalar çok şen şakraktı ve ona hiçbir güne bu kadar mutlu başlayamayacağımı söylediğimde bana mutlu olmak için alarm olarak bunları ayarladığını söyledi. bu ne ya ben ne okuyorum şimdi diyebilirsiniz ama ilginç gelmişti o anda çünkü benim alarm seslerim genelde two steps from hell, yüzüklerin efendisi, gladiator gibi soundtrack tarzı seslerdi. yani güne başlarken o günle savaşabilmek için müzikten gaz alıyordum. şimdi dönüp kendi alarm seslerinize bir bakın bence çok şey anlatıyor olabilir. çünkü o abim yaşadığı yerde inanılmaz mutsuz olan ve hayattan en çok istediği şey şen şakrak yaşamak olan biriyken ben kendimi bir hapishanede hisseden ve her günü bitirilmeye hazır bir savaş olarak gören bir insandım. siz kimsiniz peki?
    konuyla alakasına gelince...müzik-duygu ilişkisi bence diğer sanatların duygu ile ilişkisinden çok daha güçlü. günün her saatinde de ağır basan bazı duygular var bence. örnek verecek olursam sabah insan biraz daha umutlu olur, yeni gün için hayalleri olur. böyle bir zamanda playlistime bakınca take on me - a ha ya da my silver lining - first aid kit dinlermişim gibi geliyor. akşam sizi bilmem ama ben biraz acıların çocuğu oluyorum. böyle bir anda mariah carey coverı ile without you ya da wicked game - james vincent mcmorrow ya da born to die - lana del rey ya da en güzeli eden - hooverphonic dinleyip damardan giriyorum mesela. ama gece oldu mu durulup düşüncelere gark oluyorum ya işte o zaman the sound of silence - simon & garfunkel ya da biraz affedici olmak adına famous blue raincoat - leonard cohen ya da come gentle night - abel korzeniowski dinlemek geliyor içimden mesela. bu yüzden müziğin zamanı yok bence zamanın ve müziğin duyguları var, onların kesiştiği yerde de açıyorsunuz parçayı siz de zaman ve müziğe duygunuzla ortak oluyorsunuz.
  2. dış seslere gürültü tanımı yapılır yapılmaz hemen dinlenebilir.
  3. bence yoktur ama türünden türüne göre değişebilir gibi geliyor, mesela gece dinlenecek, metroda dinlenecek, ders çalışırken dinlenecek gibi..
  4. uyandığım andan itibaren uyuyana kadarki zaman dilimi
  5. başka bir şeye odaklanıp müziğe duygusuz yaklaşmayacağınız herhangi bir andır.
  6. zaman diliminden çok ruhumun uygunluğuna göre değişir ama müziksiz bir hayat düşünemiyorum kulaklıkları kulağından asla çıkmayan bir insan olarak
  7. bir dönem günlerimi organize ederken sabahları müzik dinlemeyi uygun bulamamıştım. güne ruhani başlamakla ilgili bir sorun. güne daha maddesel başlayıp akşamüstü ruhani olunursa daha uygun olabilir. bilemedim şimdi, olmayadabilir.
    abi
  8. bence yoktur.. kafa sürekli yeni şeylerle meşgul olduğu müddetçe; ister iş olsun ister özel hayat, farkında olmadan doluluk oranı ile karşı karşıya kalıyoruz. ve yine farkında olmadan tahammülsüz insanlara dönüşüyoruz zamanla. müziğin burada beyne bir es'verdiğini düşünüyorum. farklı müzikleri keşfettikçe ben daha çok rahatlıyorum. onlara ayırdığım zamanlar oluyor, kendi içlerinde kategoriye dahil ediyorum falan. beni nerede hangi müziğin mutlu ettiğini keşfedip çalma listemi ona göre genişletiyorum. iş ortamında da müzik olmadan yapamayanlardanım. iş değiştirmek istediğimde aklıma ilk olarak, yeni gideceğim yerde müzik dinleme anlayışı nasıl olur ki geliyor? kaliteli müzik bence her an dinlenmeli..
  9. uygun zaman dilimi aramadığım eylem. şahsen, müzik dinlemek öyle bir işle uğraşılırken yapılacak bir şey değil. evet, arkada elbette çalabilir ama buna müziği "dinlemek" denmez, aksine duymak denir. bence müzik dinlemek de kitap okumak gibi, o an hiçbir şey yapmadan onunla ilgilenilmesi gereken bir şey, duvara bakarak dinlemek mesela, ya da gözlerinizi kapatıp bir şeyler düşünerek. enstrümanları hissederek, sözleri irdeleyerek. böyle bir şey müzik, bana göre...