1. kendimi bildim bileli insanların ağzından şu sözler hiç eksik olmamıştır: başınıza gelen memurlar sizin hareketleriniz ve amellerinize göredir. nasılsanız öyle idare edilirsiniz. sonunda kur’ ân-ı kerîm’de bu mealde bir manâ elde ettim. rab teâlâ şöyle buyuruyordu: “zalimlerin bir kısmını, kazandıklarından ötürü diğer bir kısmına böylece musallat ederiz.” eskiden şöyle denilirdi: yaşadığın zamanın hoşuna gitmeyen yönleri senin amelinin bozukluğundan ileri gelir.

    abdülmelik b. mervan diyor ki: “ey yönetilenler topluluğu, bize insaf ediniz! bizde ebû bekir ve ömer’in tarzını bekliyorsunuz. oysa siz ne kendiniz için ne de bize karşı onların huylarını takınmıyor, onların gidişatını sergilemiyorsunuz. allah’a dua edelim.”

    katâde’nin anlattığına göre israiloğulları şöyle derlermiş: “ey ilâhımız! sen göktesin biz yerdeyiz. senin razı mı yoksa kızgın mı olduğunu nasıl bilelim?” bunun üzerine allah teâlâ peygamberlerinden birine şöyle vahyetmiş: “sizin en hayırlılarınızı üzerinize yönetici yaptığım zaman sizden razı olmuşum demektir!”

    abîde es-selmânî, ali b. ebî talib’e dedi ki: “ey mü’minlerin emîri! ebû bekir ve ömer’in hali nicedir. insanlar hemen onlara itaat etti. oysa dünya onlar için bir karıştan daha dardı. çok sıkıntıda idiler; fakat genişledi, huzura kavuştular. ama sen ve osman hilafete geçtiğinizde bazı kimseler size itaat etmediler, uyum sağlamadılar. dünya ferah ve geniş de olmadı. bu sefer senin üzerine bir karıştan daha dar daha sıkıntı verici haline geldi şu devran!” ali (r.a) cevap verdi: “çünkü ebû bekir ve ömer’in yönettikleri ben ve osman gibiydiler. oysa bugün benim tebâm sen ve benzerlerindir.”

    muhammet b. yûsuf’un kardeşi muhammed’e gönderdiği bir mektupta devlet memurarının cefasından dem vurmakta, şikâyetini bildirmektedir. muhammed kardeşine şu mektubu gönderir: “bana içinde bulunduğun hali anlatıp göndermişsin. zaten günah içinde olan, masiyeti düstur edinen kimsenin niye ceza görüyorum demeye yüzü yoktur. ben sizin içinizde bulunduğunuz şu hali işlenen günahların kötülüğüne bağlıyorum, vesselâm.”

    (bkz: muhammed b. turtûşi - sirâcu'l mülûk)