necip fazıl kısakürek

Kimdir?

ahmet necip fazıl kısakürek, (d. 26 mayıs 1904, istanbul - ö. 25 mayıs 1983, istanbul) türk ve islamcı şair, yazar ve fikir adamıdır. necip fazıl, 21 yaşında yayımladığı örümcek ağı adlı şiir kitabının ardından, 24 yaşındayken yayımladığı kaldırımlar adlı şiir kitabıyla tanınmıştır.[2] 1934 yılına kadar sadece şair olarak tanınmış ve meşhur bâb-ı âli'nin önde gelen isimleri arasında yer almıştır. 1934 yılında abdülhakîm arvâsî ile tanıştıktan sonra büyük bir değişim yaşamış ve bu değişimi kendisi "...içimi öylesine bir sosyal mücadele ve cemiyeti yorma hamlesi kapladı ki, artık çalışamaz oldum." şeklinde tanımlar. bu tarihten sonra türkiye'nin bir çok şehrinde konferanslar düzenlemiş, düzenlemiş olduğu konferanslarda ki sözlerinden dolayı hakkında dâvâlar açılmış ve bu dâvâlar neticesinde öncülük ettiği büyük doğu hareketi'ne dair yayın yapan büyük doğu dergisi yayın hayatı boyunca 16 kez kapatılmış, necip fazıl'ın eserleri toplanmış ve basımı yasaklanmıştır.


  1. kişiliğini eleştiriyorsak eğer evet 5 kuruş etmez müptezel bir yalakanın biri. bir yerden sonra kendini dine vermiş birde üstüne "ben geçmişimi çöpe attım koroştormok köpükloro dosor" demiş sıçmış sıvamış yani.

    ama edebiyatını konuşacaksak eğer orada laf etmek haddimize değil sayılı şairlerden birisidir bu konuda eleştirmek için ciddi anlamda edebiyat uzmanı olmamız gerekir o yüzden yaşantı olarak çizgisi benim görüşlerime uzak da olsa edebiyat olarak laf edemem edenlere de derin ki haddinizi bilin!

    şairleri, yazarları, kısaca edebiyatçı veya sanatçıları kişisel yaşantılarına göre değil verdiği eserlere göre değerlendirmek gerekir o yüzden bu hataya düşmeyelim. özele girersek biz dahil kimse aman aman temiz değil.

    yoksa nazım hikmet çapkınlık yaptı diye, yılmaz güney adam öldürdü diye ya da dostoyevski alkolikti diye eserlerini hiçe mi sayacağız. tabi ki hayır özel yaşamı verdiği eserlerden bağımsız değerlendireceğiz buna objektiflik de diyebiliriz.

    "suratımda her suç ayrı bir imza,
    benmişim kendime en büyük ceza!"

    evet şairin bir dizesi. sizler de okuyun zarar gelmez aksine memnun kalırsınız.

    yazıma usta şair can yücel'in necip fazıl için sözleri ile son veriyorum;
    - solcular necip fazıl’ı niçin okumuyor?

    + solda adam mı var, necip fazıl’ı anlayacak. hepsi dangalak...

    - necip fazıl’ın inançlı olması şiirinden değer kaybettirdi mi?

    -+necip fazıl, türkçesi çok iyi bir şair. inanç ve fikrini değiştirmesi necip fazıl’ın sanatını asla değiştirmemiştir. aslında ben kişilerin bir bütün olarak değerlendirilmesinden yanayım. kişileri kendi özel şartları içinde değerlendirmek gerekir.

    sanırım demek istediğimi can yücel daha güzel anlatılmış.
  2. anayasa komisyonundaki oscar wilde tartış(ılama)ması hadisesinden sonra aklıma geldi.

    akp kültür(süzlüğü)nün trajikomikliğini gözler önüne süren bir şairdir. fena şair de değildir bence. işi trajikomik kılan yan ise şu "bizim kültürümüz" meselesi ve bu "bizim kültürümüz"ün baş tacı kısakürek'in kimliği.

    kısakürek, “kadını, kumarı, içkisi, bohem hayatı" bol bir şekilde devlet bursuyla paris'te yaşarken, bu hayat ankara'da "ne yapıyor lan bu adam paris'te, okusun diye gönderdik adam kumara, uyuşturucuya daldı" şeklinde özetleyebileceğimiz bir tepki yaratır. doğal olarak paris'e müfettiş gönderilir, bursu kesilir ve şair türkiye'ye döner.

    burada kısakürek'i ayıpladığım falan sanılmasın burs parasını ister dürer içinden kokainini çeker ister kitap alır okur çalışır. adam şair sonuçta ne de güzel yapmış.

    fakat şairin dini bulma meselesi bizim akp'lilere de pek benziyor hani, yani "tamamen duygusal". allah ile kul arasına girecek değiliz, bilemeyiz ama dönemin sağ iktidarlarından destek görmesi filan derken insan "acaba bu allah dolar ile bulunan bir şey mi?" diye düşünmeden edemiyor.

    yoksa bu "bizim kültürümüz"den kasıt kısaca dolar mı?
    pinot
  3. eveeed, kimilerinin üstadıdır kendisi.
    alkol, uyuşturucu alışkanlıkları olan dönemin muhafazakar şairidir üstad. gerçi kumar alışkanlığı yanında bunların esamesi okunmaz. paris'te türk konsolostan kumar borcu için para istemeye kadar varmış alışkanlığı. sanıyorum üstada göre aya uğrayan allah batakhanelere uğramıyor.

    neyse, hakkında menderes döneminde büyük doğu dergisinde yazması karşılığı örtülü ödenekten para ödendiği iddia edilir. öyle ya her dinci iktidara halkı kışkırtacak, cehaletlerini okşayacak, halka bıçakla deyince bıçaklatacak (bkz: ahmet emin yalman) , yağmalayın deyince yağmalatacak (bkz: 6-7 eylül olayları) satılık kalemler gerek. 50 yıl öncesi veya 50 yıl sonrası, hep bu tip üstadları göreceğiz bu ülkede.

    "kadın açıldı. kadına tütün ameleliğinden hakimlik makamına kadar bütün iş sahaları sunuldu, ev ile aile ocağı güme gitti." diyordu ama kendisi başı açık neslihan hanımla evleniyordu.

    2 kez chp millet vekilliğine aday olmak istiyor ancak 2'sinde de ismet inönü vetosu ile adaylığı gerçekleşmiyor.
    1950 öncesi chp'ye yakın olan, menderes asılana kadar menderes iktidarı ile iş tutan üstad, 70'li yıllarda erbakan'a, 79 itibari ile de mhp'ye yakınlaşarak mhp için oynatmaya başlar, kalemini. 80 darbesini şahlanış olarak nitelendiren üstad - sanıyorum burada şair tıpkı o dönemde fethullah gülen'in yaptığı gibi kenan evreni yalıyor- 83 yılında ölmüştür.

    nerede necip fazıl'dan bir alıntı görsem; münafıklığın kafirliğe göre daha büyük bir günah olduğu gelir aklıma.
  4. üniversitenin ilk yıllarında hocanın biri "siz hiç haritada deniz görüp boğuldunuz mu?" diye sordu. hayranlıkla baktığımı hatırlıyorum.

    aradan zaman geçtikten sonra öğrendim ki bu ifade necip fazıl'ın bir şiirinde geçiyor. necip fazıl diyince kaldırımlar'dan önce şu iki dizeyi hatırlarım hep:

    "ben, ben, ben; haritada deniz görmüş, boğulmuş;
    dokuz köyün sahibi, dokuz köyden kovulmuş. "
  5. türk edebiyatına damga vuran şairlerden.

    bir kesim tarafından fütursuzca eleştirilir. tamam eleştirin de... şu gerçeği unutmadan... bugun sevdiğiniz bir kazak yarın hoşunuza gitmeyebilir, dün severek yaptığınız işin bugün size uygun olmadığını fark edebilirsiniz ya da geçmişte destek verdiğiniz siyasi bir oluşumun artık sizin fikirlerinize hitap etmediğini düşünebilirsiniz. "dönek" söylemini bir çırpıda ağızdan çıkarmamakta fayda var.

    unutulmamalı ki "değişmeyen tek şey değişimin kendisidir." hayata karşı takınılan tavırlar da bunun içerisindedir.
  6. ne hasta bekler sabahı,
    ne taze ölüyü mezar.
    ne de şeytan, bir günahı,
    seni beklediğim kadar.

    geçti istemem gelmeni,
    yokluğunda buldum seni;
    bırak vehmimde gölgeni
    gelme, artık neye yarar?
  7. itiraf etmeliyim ki kendisi çok da sevdiğim bir şair değildir. bunun siyasi duruşuyla ya da eski dostu mina urganın bir dinazorun anıları adlı kitabında kaba tabiriyle yerin dibine gömmesiyle alakası yok. ne ulusalcıların tabiriyle kötü bir şairdir ,ne de rte tayfasının deyimiyle en büyük şairdir. biz zaten bunu bir türlü aşamadık. siyasi olarak uzak durduğumuz birini edebi yönden de beğenmeyiz. orhan pamuk örneğinde olduğu gibi. kaldı ki necip fazıl cidden iyi bir şairdir. en popüler şiiri olan kaldırımlar bile onu büyük şair yapmaya yetecek derinliktedir. şu şiirin altında edgar allan poe yazsaydı kimse yadırgamazdı. hatta poe'nun meşhur kuzgun şiirinin boğucu ve gizemli havası hakim.

    bir yazarı, şairi, yönetmeni, sanatçıyı siyasi duruşundan bağımsız değerlendirebildiğimiz ölçüde sağlıklı değerlendirmelerde bulunabiliriz.
  8. adam tam bir ak kaşık çıkmış. bu adam değil mi cumhuriyet düşmanlığı yapan, devlet parası yiyen? hem eski hem yeni necip fazıl değil mi kalemini para için kullanan? ağzından, kaleminden din düşmemiş ancak kim para veriyorsa onun kucağına oturmakta da bir günah görmemiş. bu işin din kısmı. bu zamanın dincileri gibi.

    şimdi biriniz çıkıp da diyebiliyor musunuz fethullah gülenin ya da cübbelinin dili hitabı 10 numaradır, yazdıklarını okumak lazım, din adamlığı ile karakterlerini ayrı tutmalıyız diye?
    daha 10 gün önce cübbeliyi yerden yere vurmuyor muydunuz satranç olayı yüzünden? adam islama göre haklı değil? mi yüzde yüz haklıdır. satranç da diğer oyunlar da islama göre belirli şartlar altında, 3 mezhep'e göre ise doğrudan haramdır (şafilik hariç). ama adamı vurdunuz öldürdünüz.

    neden? çünkü necip fazıla uyguladığınız ayrımcılığı bu hocaya uygulamıyorsunuz. neden? çünkü her daim arkasında durduğunuz kurana karşı gelemediğiniz için cübbeliye karşı sesinizi daha rahat yükseltebiliyorsunuz. neden? çünkü necip fazıl 70 sene önce idi, cübbeli şimdi yaşıyor. cübbelinin sarf ettiği her süslü kelime, her vaazı size dokunuyor, bize dokunuyor. neden 70 sene önceki bizi düşünmüyoruz? riyakarlık değil mi bu?

    "bugün 'güya' gasp edilmiş haklarını kendisine verdiği için herkesten fazla devrimci geçinen türk kadını bilmelidir ki; aynı devrim kendisine kadınlığını da kaybettirmiştir."

    üstad söylüyor bunu, 1973'te, hani bu büyük sanatçı, edebiyatçı, türkçeçi artık nasıl övüyorsanız. tam bugün biri çıkıp bu lafı etse "sen benim anama orospu mu diyorsun lan dinci" diye basarsınız küfrü. halbuki adam ne kadar da güzel süsleyip söylemiş "devrimciler orospudur" lafını değil mi?

    adam türkçeyi iyi kullanıyormuş, adamın silahı o be silahı. necip fazılı o yapan silahı. cahil halkın aklına giren sonra sokaklara dökebilen bir silah, sanatı bu. tayyip de türkçeyi iyi kullanıyor, hatta sırf o türkçesi hitabı değil mi bizi bu hallere düşüren? hatta belki sırf o türkçesi yüzünden cumhuriyetin, rejimin yıkılışına tanıklık edeceğiz.

    milyon tane adamın önünde tayyip gibi konuşabilmek, necip fazıl gibi bir mısra yazabilmek için her şeyimi verirdim ama yine bu adamların karşısında durabilmek için.

    edit: ae hocamın uyarısı üzerine satranç mevzusuna ekleme yapıldı.
  9. hakkındaki söylentilerden değil; ağdalı bir dili olduğunu düşündüğümden önyargılı olduğum için 23 yaşında tanıştığım yazar, şair.
    aynadaki yalan adında tek romanı vardır.
    tiyatro metni ve ona benzer yazıları okumayı hiç sevmememe rağmen, roman tadındaki senaryo romanları okundukça okunuyor.
    şiirlerinin tadına ise henüz bakmadım, hala çekiniyorum.
    bambi
  10. mutlu