• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.50)
neuromancer - william gibson
case eski işvereni sinir sistemini sakatlayana dek siberuzaydaki en usta veri hırsızıdır. yeni işvereniyle yapacağı anlaşmada sinir sistemini tedavi ettirecek, karşılığında ise güçlü bir yapay zekayı yok etmesi gerekecektir.


  1. siberpunkun kutsal metinlerindendir.
    nice yapıma (matrix üçlemesi , ghost in the shell...) altyapı oluşturmuştur.
    dlg
  2. kitabı eğer türkçe çevirisi ile okuyacaksanız sinir harbine hoşgeldiniz. her türlü rezalete maruz kalmış bir eserdir. hikayesi ise şöyle:
    ilk olarak sarmal tarafından yayımlanmış olan kitap matrix filmlerinin de başarısı ile tüccarların ilgisini çekmiş ve "matrix avcısı" adı altında altın kitap tarafından 2. kez yayımlanmış. kapağında morpheus dayının biraz yüzü uzaltılmış hali vardır.. altın kitap en azından seriyi yarım olarak bırakmamış ve üçlemeyi tamamlamış.

    ama dur! daha bitmedi. kitabı en yakın zamanda -3.kez- çevirmiş ve yayımlamış olan altıkırkbeş ise kötü çeviri, kötü edisyon vs. ne ararsanız olan bir iş yapmış. kitabı piyasadan toplasalar daha iyi olurdu.
  3. muhteşem fikirleri olan ancak bunları anlatmakta oldukça zorlanan şimdiye kadar okuduğum bilim-kurgu yazarları içinde en orjinal dünyayı yaratabilmiş, hüzünlü ve hayatta kalma temasını her kitabında vurgulayan yazar. gibson ile ilk defa matrix avcısı (!) kitabıyla tanıştım. the matrix filmini yeni izlediğim dönemlerde korsan kitapçının yanından geçerken 'matrix' yazısı gözüme çarptı. durdum ve kitabı yerden alarak inceledim. altın kitapların pazarlama taktiği olarak iğranç bir kapak tasarımı ve the matrix'in etinden sütünden yararlanmaya çalışıldığı izlenimi o kadar barizdi ki.. neyse, bütün tereddütlere karşılık aldım kitabı.. ve okudum. çok net bir şekilde hiçbir bok anlamadım. case diye bir adam vardı bir kadın onu buldu bir şeyler yaptılar, sprawl'a gittiler -orası neresi ki?-, lisa nasıl öldü? bama falan vardı, ısılköpük ne ki? yazıyla haşırneşir biri olarak nasıl yani dedim kendi kendime.. kitabı fırlatıp atmak geldi içimden. yazara küfür ettim, çevirmene küfür ettim hatta korsan satıcıya bile küfür ettim. ancak kitabı bir türlü bırakamadım. içinde bir şey vardı. gibson çok acayip bir dünyadan bahsediyordu. bölük pörçük ve karmakarışık verdiği bütün ayrıntılar muhteşem bir dünyanın bir adım ötede olduğunu gösteriyordu. şifreyi çözebilirsem bu dünyanın içine girebilecektim. ancak gibson hem dilde hem de kurguda öyle bir karmaşıklık yaratmıştı ki.. bir kere daha okudum ve olaylar, insanlar, mekanlar yerli yerine oturmaya başladı. sprawl'ın neresi olduğundan case'in ne yaptığına mute'nin amacının ne olduğu çıktı meydana. size şunu söyleyebilirim ki gibson muhteşem fikirleri olan bir yazar. bu dünyanın kapısında oyalanabiliyorsunuz ancak içeri girdiğinizde gördüğünüz şey etkilenmeden duramayacağınız siber-uzay olacak.. neuromancer'ın devamı count zero'da da aynı durumu yaşayacaksınız.. serinin son kitabı mona lisa overdrive'da da..
    sonuç; gibson sabır isteyen bir yazar...