• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.27)
nietzsche ağladığında - irvin d. yalom
konu ümitsizlik. bir gün, erkeklerin başını döndüren kadın, salomé, nietzsche'den habersiz breuer'e gelir. "avrupa'nın kültürel geleceği tehlikede, nietzsche ümitsiz. ona yardım edin" der. breuer, salomé'yi tekrar görebilmek umuduyla "peki" der. ve varoluşun kader, inanç, hakikat, huzur, mutluluk, acı, özgürlük, irade... ve neden, nasıl gibi en önemli duraklarından geçen bir yolculuk başlar... kendisiyle ve hayatla yüzleşmekten çekinmeyenlere...
(tanıtım bülteninden)


  1. "işin en kötüsü de bu ya! hayat, doğru cevapları olmayan bir sınav. her şeyi en baştan yeniden yaşama şansım olsaydı yine aynı şeyleri yapar, aynı yanlışları tekrarlardım."
  2. insanı kendi seçimlerinden dolayı pişmanlık içinde ömrünü çürütüp gitmemesi konusunda uyaran ve kendine getiren bir kitap. ana konu ümitsizlik olmakla birlikte insana ümitsizliğinden kurtulma yolunda öneriler de getiriyor. yine de eğer hayatla yoğun bir tecrübe yaşamışsanız ve nietzsche'nin inkar ettiği, yok saydığı dini hayatınıza almışsanız, nietzsche'nin uzun düşünsel süreçler sonucu elde ettiği bir çok fikri siz zaten evvelden keşfetmiş olacağınız için kitap size güzel zaman geçirtmekten öteye geçmeyecektir.
    el emeği göz nuru özetim huzurunuzdadır:

    --! spoiler !--

    zaman ve mekan 19. yüzyılda viyana.
    kitabın başlıca 4 karakteri var: dr. breuer, nietzsche, lou salome, freud.
    lou salome son derece güzel, özgür düşünceli, evliliğe inanmayan 21 yaşında bir kadın. salome, nietzsche ve yakın dostları paul ree üçlü bir entelektüel ilişkiye girerler. kısa süre sonra nietzsche salome'ye aşık olur ve salome kendisini reddedip paul ree ile duygusal ilişki kurar. bu durum nietzsche'ye çok ağır gelir ve bir ümitsizlik hastalığına dönüşür. zaten migren ağrılarıyla da başı dertte olan nietzsche'yi yalnız bırakmak istemeyen, ancak kendisinin hiçbir yardımını kabul etmeyeceğini bilen salome, oldukça meşhur bir hekim olan dr. breuer'e başvurarak nietzsche'yi tedavi etmesini, onu bir şekilde breuer'e yönlendireceğini söyler. breuer'in bu teklifi kabul etmesiyle olay başlar.

    dr. breuer başarılı, zengin, tanınmış ve görünürde bir insanın sahip olmak isteyebileceği her şeye sahip bir insan olarak görünmekte ancak içten içe kırk yaş sendromu yaşayan, bir hastasına özel bir tedavi uygularken onunla son derece yakınlaşmış, hastası bertha'yı sürekli olarak düşünmeyi saplantı haline getirmiş ve bu sebepten karısı ve çocuklarından son derece uzaklaşmış biridir. aslında nietzsche'yi tedavi edecekken kritik bir aşamada nietzsche'nin dr. breuer'in ailesine altı yatak ayrılmış bir klinikte ücretsiz olarak yatması karşılığında ona kendi ruhsal boşluğu ile ilgili felsefi temelli bilgi alışverişinde bulunma teklifini yaptığı andan itibaren rolleri değişirler, breuer sadece nietzsche'nin migrenine, o ise breuer'in ruhuna müdahale etmeye başlar.

    bundan sonra breuer'in bertha saplantısından kurtulması için nietzsche ona her türlü zihin cimnastiğini yaptırır. breuer'e sık sık hayatının seçimlerinden memnun olması gerektiğini, kaderini sevmesi gerektiğini telkin eder (amor fati). gün geçtikçe breuer saplantısının daha da üzerine geldiğini ve hayatının daha da anlamsızlaştığını fark eder, tıpkı şafaktan önce gecenin en karanlık anının yaşanması gibi. bir gün yakın arkadaşı freud'dan kendisine hipnoz uygulamasını ister. bu hipnoz esnasında yaşadıkları ona yaşamının ne kadar değerli olduğunu fark ettirir. hipnoz sonrası bertha saplantısından tamamen kurtulduğunu ve eşine ilgi duymaya başladığını fark eder. bu durumu sevinç içinde artık dostu haline gelen nietzsche ile paylaşmaya gittiğinde nietzsche nasıl olduğunu anlatmasını ısrarla ister. ve o da lou salome saplantısından kurtulamadığını itiraf eder. breuer nietzsche'nin kendisi üzerinde uyguladığı ve aslında kendi tekniği olan baca temizleme işlemini uygulayarak nietzsche'yi de saplantısından kurtarmayı başarır.

    nietzsche'ye gelip kendisi ile kalmasını teklif etse de o bunu kabul etmez ve italya'ya yerleşerek meşhur eseri böyle buyurdu zerdüşt'ü yazar.

    kitaptan inciler:
    "...ne kadın ne de erkeğin artık zayıflıklarıyla birbirlerine zulmetmeyecekleri günlerin geleceğini umuyorum."

    "neysen o ol."

    "ümit mi? ümit en son kötülüktür!
    ..pandora'nın kutusu açılıp, zeus'un içinde sakladığı bütün kötülükler dünyaya saçıldığı zaman, orada son bir kötülük kaldığından kimsenin haberi olmamıştı: ümit. o zamandan beri, insanlar yanlışlıkla kutuyu ve içindeki ümidi iyi şans olarak yorumladı. fakat zeus'un arzusunun, insanların, kendilerini işkenceye teslim etmeleri olduğunu unuttuk. ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır."

    "ölümün son iyiliği, bir daha ölümün olmamasıdır.. "

    "yalan, yeni yalanlar doğurur.. "

    "beni öldürmeyen şey, beni güçlendirir."

    "yalnızlık, hastalıkların üreyebileceği en uygun ortamdır. "

    "hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz. insanın bütün eylemler kendisine yöneliktir, bütün hizmetleri kendine hizmettir, bütün sevgisi kendini sevmesindendir. "

    --! spoiler !--
  3. nietzsche'nin şu pasajına yer veren kitaptır:

    "hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyoruş gibi görünür; bizi ayıran küçücük bir köprü vardır o kadar. ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam: "bu köprüyü geçip bana gelir misin?" işte o anda artık bunu istemeyiverirsin, sorumu tekrarlarsam öylece suskun kalırsın. o andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer, bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız. o küçücük köprüyü düşündüğünde, sözcüklere sığmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın"
  4. youreads eş zamanlı kitap okumaları etkinliğinde aralık ayının kitabı olmasına rağmen kimsenin hakkında bir şeyler karalamamasına şaşırdığım kitaptır. aşağıda spoiler var. spoiler var dedim yalnız...

    nietzsche, breuer ve freud gibi büyük insanların yolunun kesişmesi sonucu başa gelen olayları, daha doğrusu kişisel sorunları ve çözülmeleri için yapılan girişimleri anlatıyor bu kitap.

    psikanalizin ortaya çıkışında gerçekten böyle bir şey yaşanmamış olabilir. ancak şu nokta kaçırılmamalıdır ki psikanalizi anlatmaktadır. baca temizliğinin basit bir tamlamadan ibaret olmadığını, insanı gerçekten çözüme ulaşabileceğini anlatıyor.

    bana gelecek olursak üzerimde gerçekten büyük bir etki bıraktı. en çok da nietzsche'ye kulak verme fırsatını buldum bu kitapta. fikirlerini teorik olarak değil, uygulamalı olarak gördüm. breuerun sık sık kurduğu "ama bunlar benim ne işime yarayacak, bana nasıl yol gösterecek? sözleriniz benim için bir dizi gösterişli sözden ibaret" cümlesinin cevabını buldum. gerçek özgürlüğe kavuşamayacak olsam bile üzerimdeki baskılardan kurtulmak için kendime bir yol belirledim. sanırım gerçekten etkileyen kitaplardan birisi oldu bu kitap hayatımda.

    ve okuyan herkesin hissedebileceği bir şey hissettim. tüm kitap boyunca breuer ve nietzsche arasında bir ayna varmış gibi değil miydi? buna bayıldım gerçekten
  5. anlatımı gayet güzel sürükleyici bir romandı. nietzsche'nin birkaç vurucu aforizması dışında felsefesi aşırı mercek altına alınmamıştı. bu bağlamda roman demek daha uygun olur. ayrıca mesleği gereği yalom daha çok psikanalizde ilgilenmiş ve vurguları bu konuda yoğunlaştırmış kitap boyunca.

    en önemli mevzu bana göre saplantı konusuydu ve çözümlemesi basitti; saplantılarımız sadece rolünü oynayan birer makine idi, biz onların ardına kendi acizligimizi gizledik ve sevdik saplantıları hem de vazgeçmeyecek kadar.

    nietzsche'nin yaşam tasarımları ve anlatımları ayrıca okunmalı. yine de tadımlık olsa da çok güzeldi. amorfati: yazgını seç, yazgını sev.
    abi