1. nuriye ve semih'in açlığının 148. günü. son süreci özetlemekte yarar var sanırım:

    avukatları tecrit altında hayati tehlikede olduklarından "acil tedbir kararı" için aihm'e (avrupa insan hakları mahkemesine) başvurmuşlardı. aihm'in talebiyle numune hastanesinde thiv'den (türkiye insan hakları vakfı) aynı zamanda adli tıp uzmanı olan şebnem korur fincancı'nın da dahil olduğu bir heyet tarafından muayene edildiler ve hazırlanan rapor adli tıp kurumuna gönderildi. olumlu bir gelişme olarak algılanmıştı bu durum ve içimizde küçük de olsa bir umut yeşermişti. fakat hiç beklenildiği gibi olmadı. geçtiğimiz günlerde nuriye ve semih bir "geceyarısı operasyonu" ile sincan mapushanesindeki hücrelerinden derdest edilerek kampüs hastanesine "nakledildi". sözde özel bakıma ihtiyaç oldukları gerekçesiyle. berbat koşullarda iki mapushane hastanesi odasına üstelik de refakatsiz. işte tam bu son duruma yönelik çabalar içine girilmişken bir yandan da aihm'den karar bekleniyordu. aihm'in son dönemlerde türkiye'deki insan hakları ihlallerinde aldığı ya da almadığı kararlara baktığımda kendi adıma pek olumlu bir sonuç beklememekle birlikte yine de "enseyi karartmayalım, bu çok özel bir durum" diyordum içimden. ve dün aihm o "utanç verici" kararını açıkladı. özetle; devlet nuriye ve semih'e gayet iyi bakıyordu, şimdilik hayati tehlikeleri yoktu. ha bir de açlık grevini bir an önce bıraksınlardı.

    sonuç bir taraftan gayet açık: suriye savaşı ve sonrasında yaşanan "mülteci krizi" ile birlikte avrupa - türkiye arasında mülteciler üzerine imzalanan "geri kabul anlaşması" ile başlayan kirli pazarlıklar hala geçerliliğini devam ettiriyor. türkiye'de haziran 2015'den beri devam eden insan hakları ihlallerinde birkaç minik itiraz dışında avrupa'nın neredeyse hiç sesi çıkmıyor. insanlar bodrumlarda yakılıp, katledilirken aihm'in aldığı 3-4 tedbir kararı dışında elle tutulur hiçbir yaptırım uygulanmadı türkiye'ye. ardından khk vandallığına karşı aihm'e yapılan itirazların hepsi "ohal komisyonu" kurulur kurulmaz (ama hala işlemezken ve 2018'den önce herhangi bir karar alması dahi beklenmezken) iade edildi. ab ilk kurulduğu zamanlardaki "insan hakları ve hürriyetleri" her şeyden önce gelir iddiasını bırakmış besbelli. belki de çoktan bırakmıştı da biz safça böyle olduğunu kabul etmek istemiyorduk. siyasi ve ideolojik bir birlik sonuçta. kurucu ilkeleri şimdilik sadece "kendi vatandaşları" için geçerli gibi. hatta bu bile ciddi bir tartışma konusu. çıkarları neyi emrederse onu yapacaklarından hiç şüphe yok.

    nuriye ve semih için bundan sonraki süreç nasıl işler? sorusuna yanıt bile veremiyorum. kitleselleşmekten çok uzak bir muhalefet var bu konuda. olan bitenden az sayıda insanın haberdar olduğu, haberdar olanların da çok çok azının harekete geçmeye "cesaret" edebildiği ve maalesef ülkenin bir çoğunun hala nuriye ve semih'i "terörist" olarak kabul ettiği için yapılanları reva gördüğü koşullardayız. ses vermek hep güç olmuştu da bu ülkede. artık itiraz eden hemen herkesin kendini cezaevinde bulduğu ohal koşullarında ses'e ses vermek iyice zorlaştı. elbette olanaksız değil. bu devir de hep böyle devam etmeyecek ama kısa vadede haklılığımızı ifade eden güçlü bir kitleselliğe de ulaşmak pek mümkün görünmüyor benim açımdan.

    bazen hiçbir şey gelmiyorsa elimizden "ben bunları kabul etmiyorum. size de biat etmeyeceğim" demek bile yok etmeye çalışanlara inat var olmamızı sağlar.

    #nuriyevesemihyaşasın

    AİHM’in tarihinde utanç

    AİHM'in Gülmen ve Özakça kararında 32 sayfalık tıbbi belgelere tek atıf yok
  2. açlığa mahkum edilmiş iki onurlu eğitim emekçisinin haklı direnişine ses verme çağrısıdır.

    "khk ile işten atıldığınızda ne oluyor hatırlayalım: sağlık güvenceniz olmuyor, herhangi bir kamu ya da yarı-kamu kuruluşunda doğrudan ya da dolaylı olarak çalışamıyorsunuz, yurtdışında iş bulmak gibi bir ihtimaliniz yok çünkü mevcut pasaportunuz geçersiz ve turist pasaportu vermiyorlar; son olarak da dokuz ay boyunca alabileceğiniz dokuz yüz liralık işsizlik parasını bile almanızı kaydınıza yazdıkları bir kodla engelliyorlar. kısacası çok kesin bir biçimde bizi açlığa mahkum ediyorlar. zaten başlı başına hak ihlalleri silsilesi olan süreç, karşı dava açamamamızla, savunma yapamamamızla, o rektörün hoşuna gitmemek, bu meslektaşın hırsının kurbanı olmak, sosyalist olmak, demokrat olmak, muhalif olmak gibi gerekçelerle taçlanıyor. şimdi yüksel'deki sevgili arkadaşlarımız diyor ki, bizi açlığa mahkum ettiniz. durum bu kadar berrak. bu berraklığı anlatmamız gerekiyor."
  3. “ne ölmek, ne sakat kalmak, ne de bir saniye daha aç kalmak istiyoruz. bu konuda çok netiz. tek isteğimiz işimiz. işimizi geri istiyoruz ve bizim için mesele bu kadar basit. bize artık, ‘açlık grevi yapmayın, bırakın’ diyenler lütfen açlık greviyle ilgili taleplerini muhataplara iletsinler. 'bu insanlar bu kadar gündür açlık grevinde, biz artık onların aç kalmalarını, vücutlarına zarar gelmesini istemiyoruz.’ desinler. muhataplar bir duymazdan ve görmezden gelme tavrı içerisindeler. bu tavırla 180 gündür karşılaşıyoruz ama gördüklerini, duyduklarını çok iyi biliyoruz. bu bir irade savaşıdır. halkın sahiplenmesi ile, desteği ile biz kazanacağımıza inanıyoruz ve bundan eminiz. eninde sonunda kazanırız, ama vücudumuza bir zarar gelmeden, ölüm sınırına gelmeden kazanmamız gerçekten anlamlı olur. kimse ‘ben şunu yaparsam ne olur ki, ne kıymeti olur ki’ diye düşünmesin. herkesin yapacağı bir şey var ve bu yapılacaklar bizim için çok kıymetli. bir kişiye bile direnişimizi ve grevimizi anlatmanın çok büyük önemi var. son olarak açlık greviyle ilgili söylemek istediğim şey şudur. biz açlık grevi yapmayı tercih etmezdik, istemezdik, kimse kendi bedenine zulmetmek istemez. ama bugün bu açlık grevini görenler şunu anlasın istiyoruz; burada bir ekmek kavgası var. bu ekmek kavgasının ne olduğunu hatırlatmak, anlatmak istiyoruz. tarihi tarih yapan ekmek kavgasıdır, onur mücadelesidir. 150 bin kamu emekçisi işinden atılmış, insanlar intihar ediyor ve ortada kimse yok. son iki ayda 37 insan intihar etti. işte biz bu tabloyu yıkmak istiyoruz, açlık grevi böyle bir tabloyu yıkacak olan çığlıktır. teslimiyet karşısında direniş bayrağının yükseltilmesidir.”

    nuriye gülmen
  4. ses ver!
    Onlar bizim kardeşimiz, abimiz, ablamız.
    Bizden biri onlar.

    Suçsuz insanları, evlatlarının yanında durmaya çalışan anaları yerlerde sürükleyebilecek kadar şerefsizler:


    korkuyorsunuz değil mi lan?
    azdan az, çoktan çok gider!

    gaz sıktıkları yerde insanları kapalı tutacak kadar, yardım çığlıklarını duymayacak kadar, bir ananın feryadına kulak tıkayacak kadar vicdansızlar.

    semih özakça'nın eşi esra özakça astım hastası ve kadın az daha ölüyormuş.

    bunlar vatandaşınız sizin. Haklarını isteyen, kimseye zararı olmayan, sizden kat be kat onurlu insanlar.

    bu muameleyi yapabilecek kadar ne yaşadınız siz ya...
  5. umut bu sabah da bizimleydi.

    Nuriye gülmen içeriden bildiriyor " ağrılarım çok şiddetlendi ve arttı."


    artık sona geliyorlar ve kimse bir şeyler yapmıyor. gencecik insanlar hakları için nefeslerinin sonuna yaklaştılar.
  6. 100. gün, caniniz sikilmadan sayamazsiniz 100'e kadar. 100 gündür;emeklerinin hukuksuz gaspina, butun varliklariyla/topyekun direniyorlar.

    sessiz kalma.
  7. 106
    yüzaltı
    y ü z a l t ı
  8. yakınlarının artık dışarıya veya hükümete değil kendilerine yalvarması gereken kişiler.

    hiçbir meslek insanın canından-sağlığından değerli değil. gidip kendinize kıymayın diyesim var. güzel bir hayat yaşamanın, dünyaya katkı sağlamanın sadece bir yolu yok. bir önceki yorum haklı.ölürlerse onları sadece aileleri hatırlar. ama hayata devam etmek daha çok cesaret istiyor şu an daha büyük bir direniş. bunu göremiyorlar mı?

    bazen birilerinin sırf hükümetin sicilini kabartmak için bu insanları kullandığını bile düşünüyorum.ve zaten kabarık bir sicil içerisinde on yıl sonra kimse onların haklarını aramayacak. tazminat alıp mezarlarını çiçeklere boğsan ne fayda edecek?

    dünya adil bir yer değil. ve bence buna direnerek yaşamak ölmekten ya da bir tüzel kişiliğin merhametini beklemekten daha cesurca.
  9. tutuklandılar.

    Tutuklanma gerekçeleri felaket "delillerin henüz tam toplanmamış olması tutuklanmamaları halinde adaletin işleyişine zarar verecekleri ve eylemlerin ceza süreleri dikkate alındığında adli kontrol koruma tedbirlerinin yetersiz kalacağı".

    Sizin ben adalet anlayışınıza tüküreyim.
  10. "canlı bomba eylem yapmadan tutuklayamayız" diyenler 75 gündür açlık grevi yapan nuriye ve semih'i "tutuklanmamaları halinde adaletin işleyişine zarar verecekleri" gerekçesiyle tutukladı. kayıtlara geçsin.