1. japonya'yı sengoku jidai (iç savaş) dönemi'nden çıkaran üç büyük birleştirici (the great three) daimyolardan ilki. yönetimine owari bölgesinde başlamıştır. ileri görüşlülüğü, yeniliğe açık olması, eski gelenekleri reddetmesi, bilime ve teknolojiye düşkünlüğü, hizmetkarlarını-savaş generallerini bizzat kendisi seçmesi, cesareti, savaş stratejilerinden çok iyi anlamasının yanında acımasızlığı, dengesiz kişiliği, sabırsızlığı, gaddarlığı, intikamcılığı, hırsı ve öfkesi ile bilinir. bu negatif özellikleri kendi sonunu getirirken, pozitif özellikleri sayesinde japonya, orta çağ'dan çıkmış, erken dönem modern çağa girmiştir. o da takeda shingen gibi zamansızca hayata veda etmiş, japonya da tekrar iç savaş dönemi'ne girmiştir.

    en baştan başlamak gerekirse, oda nobunaga (1534-1582), owari vilayetinde doğdu. babası, oda nobuhide, bulunduğu bölgenin yöneticisi (shugo) idi. daimyo diyemiyorum çünkü, oda klanı, owari'de ikiye bölünmüştü. ve sistem içinde hiyerarşik olarak daha yeni yeni kendilerine yer edinmeye başlamışlardı. bu iki parçanın birini nobuhide, öteki klanı da kardeşi yönetiyordu. bu ayrım yüzünden oda klanı birleşip de gerçek gücünü ortaya koyamıyor; ama o zamanın en güçlü klanı olan imagawa klanı'na kafa tutabiliyordu. klanı birleştirmek, oda nobunaga'ya nasip oldu.

    oda nobunaga'nın çocukken aldığı isim, kipposhi'dir. olgunluk çağına (ki bu 20 yaş demektir) girdiğinde nobunaga ismini almıştır. çocukluğundan beri gelenekçiliğe düşmandır ve bunu gençlik yıllarında dışa vurmaktan asla çekinmez. bunun en trajik yansıması, babası öldüğünde, cenazede merasim tütsüsünün bulunduğu kabı duvara attığı zamandır. büyük ihtimal, babasını zamansız kaybetmesi ve içine düştüğü durumun getirdiği ağır duygusal yoğunluk, nobunaga'nın intikamcı ve öfkeli kişiliği ile birleşince sonuç bu oldu.

    böyle bir şeyi magazine dedikodu servis eder gibi yazmamdaki amaç şudur: oda nobunaga'nın eğitiminden sorumlu olan ve onu oğlu gibi gören bir samurai hizmetkarı vardı, hirate kiyohide. nobunaga'nın bu saygısızlığını ve onun yarattığı politik açmazı (klanın diğer önde gelenleri, liderlik için nobunaga'nın diğer iki kardeşine yanaştılar) daha fazla kaldıramadı. nobunaga'ya bir mektup yazdı. sonra da seppuku yaparak intihar etti. mektubunda, insanlarla ve olaylarla başa çıkma yöntemlerini değiştirmesi gerektiğini öğütlüyordu. bu mektup ve intihar, nobunaga üzerinde dramatik bir etki bıraktı.vakti geldiğinde eğitmenini onurlandırmak için seisyu-ji isimli bir tapınak yaptırdı. fakat yöntemlerini hiç değiştirmedi. sadece karakterindeki uç noktaları törpüledi. işte bu minimal değişim, ileride hayatına mal olacaktı.

    şimdi fraksiyonlara ayrılmış oda klanını toplaması gerekiyordu. öncelikle büyük kardeşinin kendisine karşı kurmuş olduğu komployu ortaya çıkardı (1556). kardeşi dışında diğer herkesi öldürttü. kardeşini affetti. bir sene sonra da küçük kardeşi ve onun iki samurai hizmetkarı, nobunaga'ya karşı bir suikast planladılar. nobunaga bunu öğrendi. kardeşini öldürdü. diğer iki hizmetkara dokunmadı. bir zaman sonra da onları kendi hizmetine aldı.

    kendisine karşı duracak başka rakibi kalmadığında ve klan içi konsolidasyonu sağladığı zamanda, topraklarını genişletmeye ve diğer klanlara saldırmaya başladı. yöntemleri çok gaddarcaydı. kendisine boyun eğmeyen klanların topraklarında katliamlar yapıyordu. bunun yanında rüşvetle yanına çektiği klan liderleri de oldu, diplomatik zekasını kullanarak egale ettiği yeteneksiz liderler de. bütün bu yaptığı atılımların tek amacı, imagawa klanının karşısında durabilecek bir güç yaratmaktı.

    burada şunu söylemek isterim, oda nobunaga, bu vahşi sistem içindeki dengeyi çözmüş bir liderdi. bu denge, sadakat-mükafat, direniş-hezimet denklemini etkin biçimde kullanabiliyor olmasıydı. kendisi için çarpışan ve ona hizmet eden tüm generallerine hemen toprak dağıtır, saygılarının ve sadakatlerinin karşılığını mutlaka maddi-manevi sağlam temellere oturturdu. kendisine karşı koyanları ise ortadan kaldırırdı. bu basit denklem içinde, onun hizmetine girip de çıkan samurai azdı; lakin onun hizmetine girmek isteyenlerin sayısı fazlaydı. kendisinden sonra gelen ikinci büyük birleştirici toyotomi hideyoshi, bu basit denklemin işlerliğine en güzel örnektir.

    1560'a geldiğimizde, babasının ölümünden sorumlu olan imagawa klan lideri imagawa yoshimito, oda klanını ve kendisine karşı olan tüm diğer klanları boyunduruk altına alıp, shogun olmak için kyoto'ya (imparatorluğun başkenti) sefer düzenlemeye karar verdi. bunun için yaklaşık 25 bin kişilik bir ordu tertip etti ve önlerine çıkan ilk klana saldırdılar, yani oda klanına.

    yoshimoto'nun amacı, kuvvetlerini ayırarak, dört koldan saldırmaktı. çünkü oda klanının kendisininki kadar askeri yoktu. böylece oda klanı da 4 kuvvete ayrılmak zorunda kalacaktı. oda'nın asker sayısı 3 bindi. bu sayısal veriler karşısında, en mantıklı strateji geri çekilmek ve savunma hatlarını güçlendirmekti. en azından oda'nın diğer generalleri öyle düşünüyordu. oda nobunaga ise saldırı emri verdi. amacı, dengakuhazama'da konuşlanmış ve orada sake içip ziyafet yapmakta olan imagawa ordusuna sık ağaçlardan da faydalanarak gizlice yaklaşıp baskın yapmaktı.

    bu minvalde oda nobunaga'ya iki şey yardım etti. ilki hava koşulları. ikincisi de imagawa ordusundaki sayı fazlalığının verdiği rehavet. yoğun yaz yağmuru ve onun getirdiği fırtına, nobunaga'nın adamlarına fark edilmeden hareket etme şansı verdi. imagawa ordusu da kendi içinde eğleniyordu. bu eğlenceye bizzat imagawa yoshimito da katılmıştı. ani bir saldırı ile kamp alanını dağıtan oda güçlerini, kendi askerleri arasında çıkan bir kavga zannedip, insiyatif almakta gecikti. bu ani taaruz karşısında zaten dağınık olan imagawa ordusu, hiç toparlanamadı. yaklaşık 2 bin adam, oracıkta 25 bin kişilik orduyu dağıttı, imagawa yoshimito öldürüldü. klandan geri kalan samurailar da ya başka klanlara sığındı, ya da oda nobunaga'nın hizmetine girdi. tek bir saldırı ile koca klan yok edilmişti. tarih sahnesinden de silindiler. bu olay, okehazama köyü yakınlarında olduğu için okehazama savaşı olarak bilinir ve nobunaga'nın doğru yer ve doğru zamanda olma şansını, cesaretini ve kestirilemez düşünce tarzını çok güzel özetler. artık kendisi, ülke çapında tanınan bir daimyo olmuştur.

    bu savaştan sonra, momentumu kaybetmek istemedi. saito klanı üzerine sefer düzenledi. hem askeri hem de diplomatik zekası ile klanı kendisine katılmaya ikna etti. klanın sahip olduğu kaleyi de kendisine üs olarak atadı. kalenin ismini de gifu olarak değiştirdi. bunu yazmamdaki amaç, gifu isminin, nobunaga'nın amacını tüm japonya'ya ifşa ettiği gerçeğidir. şöyle ki: japonlar, köklerini eski çin'in kadim tarihine dayandırırlar. bu gifu kalesi, ismini çin'de merkezi otoriteyi kendinde ilk toplayan zhou hanedanlığı'nın kurulduğu yer olan qi dağı'ndan alır. nobunaga açık açık japonya'yı ben birleştireceğim ve bir imparatorluk kuracağım demek istemiştir. bunun için üzerinde tenka fubu yazan bir de mühür yaptırdı. yani: "tek kılıç altındaki tek millet". o zamanın japon imparatoru da, oda nobunaga'ya tebrik mektubu gönderdi.

    kendisine karşı çıkabilecek olan güçlü klanları hesaba katarak, diplomasi yolunu; o da yetmediğinde askeri gücünü kullandı. karşısında gerçek güç olarak durabilecek takeda shingen ile anlaşma yaptı, azai klanı lideri azai nagamasa ile de kız kardeşini evlendirdi.

    1568'e geldiğimizde, suikaste kurban giden ashikaga shogun'unun kardeşi, gifu kalesine sığındı ve nobunaga'ya kendisini kyoto'ya götürmesini, rakibi olan öteki kardeşini alt etmesini talep etti. kyoto'ya ve imparatora uzanan bu kestirme yolu hemen fark eden nobunaga, bu teklifi kabul etti. ve aralarında güç birliği kurdular. nobunaga'nın kafasındaki plan bu adamı kukla shogun olarak kullanıp, ülkeyi yönetmekti. böylece, hem askeri maliyetten kurtulmuş olacak, hem de gücünü, meşru bir sistemin arkasına sığınarak, daha da arttıracaktı. vakti geldiğinde de ashikaga shogunluğu'nu ortadan kaldıracaktı.

    fakat bu planları, kardeşini evlendirdiği azai nagamasa yüzünden zora düştü. azai klanı da şu an shogunluk makamında gözü olan öteki kardeşi destekliyordu. oda nobunaga derhal kyoto'ya doğru sefere çıktı. kyoto'ya geldiğinde imparatora çıktı, izin aldı ve kukla shogun'u yönetime getirdi. şunu söylemekte fayda var. oda nobunaga, shogun vekili (kanrei) olmayı ve diğer bütün bürokratik-aristokratik görevleri kabul etmedi. bunun altında yatan temel, oda nobunaga'nın gerçek anlamda bir japon imparatorluğu kurup, onun başındaki tek lider olma arzsuydu. bu arzusu yüzünden, sonradan yeni shogun'la da arası açıldı.

    ek bilgi olarak kalsın, tarih boyunca oda klanı, hiyerarşik olarak ashikaga klanının altındaydı. bu güç dengelerinin değişimi ve oda nobunaga'nın bu kadar güçlenmesi, aradaki husumeti daha da arttırdı. ashikaga klanı, öteki alt klanı olan, nobunaga'nın kız kardeşinin gelin olarak gittiği azai ile anlaşma yaptı. bir de bu koalisyona budist ikko ikki isyancıları da katıldı. anti-oda ittifakı böylece oluşmuş oldu.

    oda nobunaga, bu ittifakı diplomatik girişimlerle bozamyacağını biliyordu. öncelikle ashikaga-azai birlikteliğini dağıtmalıydı. azai nagamasa'nın ihaneti onu özellikle ateşliyordu. bu yüzden, karşı ittifak olarak mikawa vilayetinin güçlenmeye başlayan daimyosu, tokugawa ieyasu ile anlaşma yaptı. anegawa savaşı'nda (1570) taraflar karşılaştılar. tokugawa, ashikaga ile savaşırken; oda klanı da azai ile mücadele ediyordu. oda nobunaga, ateşli silahların getirdiği avantaj sayesinde, ashikaga-azai güçlerini alt etmeyi başardı. bunda, tokugawa ieyasu'nun payı önemlidir.

    bu noktada nobunaga'yı ciddi anlamda zorlayan ikko-ikki oluşumundan bahsetmek isterim. oda nobunaga, ashikaga-azai koalisyonu ile uğraşmayı ilk başta göze almıştı. lakin budist isyancı birliği ikko-ikki tarikati beklenmedik bir şekilde bu ortaklığa müdahil oldu. daha önce de belirttiğimiz gibi, nobunaga, gelenekçiliğe düşman ateşli bir modernistti. japon milli dini shinto ve özellikle çin'den ithal edilen budizm, taoizm ve konfiçyüs öğretilerinin devlet idari sistemine girip, zaman içinde yozlaşma ve yobazlaşmaya sebep olması, zaten hantal olan bürokratik sistemi daha da beter hale getirmesi, nobunaga'yı deli ediyordu. bunu çözmek için kendisi harekete geçti. fakat stratejisinde bir eksik vardı. "sistem"le uğraşması gerektiği yerde, "insanlar"la uğraştı. masum budist köyleri bastı, katliamlar yaptı. kadın-çocuk demeden önüne çıkan ne kadar budist varsa hepsini öldürdü. ele geçirdiği toprakları da kendisine sadık olan samurai generallerine dağıttı. hakkını yemeyelim, sistemle de uğraştı. gelenekçi ve yozlaştırılmış çin ithali öğretiler yerine; kapitalist, çıkarcı ve yayılmacı avrupa hristiyanlığını getirmeyi planladı. bunu da babasının hayrına değil, katolik cizvitler ile yaptığı teknoloji ve maden takası ile sağladı. anlaşmaya göre, ispanyol cizvitler, oda nobunaga'ya silah teknolıojisi satacak, oda nobunaga'da onların japon toprakları'nda kilise kurmasına ve dini yaymasına müsaade edecekti. bir de cizvitler japonlar'dan altın ve gümüş madenleri de satın alabilecekti. anlaşma tıkır tıkır işledi.

    her etkinin bir tepkisi vardır. varlıklarını tehlike altında hisseden bir kesim -budist ya da değil- oda nobunaga'nın korkusundan ikko-ikki tarikatına sığınmaya başladı. sayıları her geçen gün arttı ve ordu oluşturabilecek bir yapıya büründüler. kuruldukları ve büyümeye başladıkları yerlerin çoğu (hiei dağı-enryakuji, honganji, negoroji, nagashima) da ticaret yolları üzerindeydi. çok rahat bir şekilde oda ticari kervanlarına saldırıp yağma yapabiliyorlardı. hem askeri hem de ekonomik anlamda tehdit oluşturucu bir konuma geldiler. bir de ashikaga-azai koalisyonuna dahil olup, nobunaga'nın işlerini zorlaştırmaya başladıkları anda, nobunaga tarafından çok acımasız bir şekilde cezalandırıldılar. 1571 yılında, hiei dağı eteklerinde bulunan ikko-ikki köyeri ve kalesi, oda orduları tarafından yakıldı. köylerdeki insanlar dağa doğru kaçmayı denediler; ama oda ordusu dağın eteklerini saran ormanı da yakmışlardı. köylüler ve ikko-ikki isyancıları canlı canlı yanarak öldüler.

    bu zaman aralığında kukla shogun, oda nobunaga'dan kurtulmak için ülkenin dört bir yanına kendi mücadelesine katılmaları için daimyolara ve öteki ikko-ikki liderlerine gizli şekilde elçiler gönderiyordu. bu çağrılara, o zamanın belki de oda nobunaga ile baş edebilecek olan tek gücü takeda shingen, ikko-ikki'nin nagashima'daki kolu bir de minano klan lideri cevap verdi. takeda shingen kyoto'ya yönelmek üzere ordusunu topladı ve tokugawa-oda güçlerinden oluşmuş bir orduyu alt ederek yoluna devam etti. fakat bir kale kuşatmasında hayatını kaybetti. klanı da geri çekildi.

    nagashima ikko-ikki ile girdiği savaşı da kaybeden oda, bölgeden geri çekildi. burada kardeşi savaş alanında ölmüştü. bu öfkeyle, bütün dikkatini kukla shogun'a çevirdi. 1573 yılında kyoto'yu kuşattı, shogun, oda nobunaga'ya hayatını bağışlaması için yalvarıyordu. nobunaga bu isteğini kabul etti; ama shogun'u sürgüne gönderdi. kendisi de shogun vekili oldu. kukla shogun, daha sürgün yolundayken, oda nobunaga, ashikaga klanı'nın topraklarına saldırdı. kalesini aldı. shogun'un kardeşine zorla seppuku yaptırdı. bundan sonra dikkatini kayınbiraderi olan ve kendisine ashikaga klanı ile anlaşarak ihanet eden azai nagamasa'ya çevirdi. aynı şekilde azai topraklarına saldırdı, kaleyi kuşattı. yenileceğini anlayan azai nagamasa, karısını ve çocuklarını oda nobunaga'ya gönderdi. sonra da seppuku yaptı.

    kardeşini kaybetmiş olmanın öfkesi ve nagashima'da yenilmiş olması kendisini hala kemiriyordu. kafasında planladığı en büyük darbeyi ikko-ikki'nin nagashima koluna vurmak istiyordu. çok sağlam bir donanma topladı, donanmayı modern silahlarla donattı. kara ordusu zaten güçlüydü. 1574 yılına geldiğimizde, hem karadan hem de denizden nagashima'yı kuşattı. ikko-ikki askerleri bu kadar yoğun bir saldırıya dayanamadılar ve kalelerine çekildiler. çevre köylerde yaşayan insanları da kaleye çekilmeye zorladı. orada kapana kısılan 20 bin kişiyi, yine hiei dağı eteklerinde yaptığı gibi diri diri yaktı.

    bundan sonra, nobunaga, dikkatini kalan ikko-ikki kollarına vermek istiyordu; ama takeda klanı'nın yeni lideri takeda katsuyori, 1575'te tokugawa ieyasu'ya saldırdı. destek istediğini ve bu destek gelmezse taraf değiştireceğini açık açık beyan eden tokugawa ieyasu'ya 30 bin kişilik bir ordu ile yardıma gitti. bunların 3 bin kadarı tüfekçiydi. takeda ordusunu, o zamanın en güçlü ordusu yapan özelliği atlı birlikleriydi. doğru bir savaş stratejisi ile başarıya da ulaşabilirlerdi; ama katsuyori'nin yanlış yönlendirmeleri ile, hem yaya birlikleri, hem de atlı birlikler, oda ateşli silahları ve taktikleri karşısında büyük hezimete uğradılar. takeda klanı, tek bir savaş sonrasında ulusal bir güçten, bölgesel bir güce düşmüştü. 1582 yılında da nobunaga tarafından tamamıyla yok edildiler.

    nobunaga'nın önünde ikko-ikki'nin honganji koluyla uğraşmak için başka bir engel kalmamıştı. lakin 1576'da yaptığı saldırıda, honganji bölgesinin çok güçlenmiş olduğunu ve iki önemli daimyo tarafından askeri-ekonomik olarak desteklendiğini gördü. saldırı doğal olarak başarısızlıkla sonuçlandı. hem önemli bir generalini kaybetti , hem de kendisi yaralandı. öncelikle bu iki daimyo ile uğraşması gerekiyordu.

    ilk olarak uesugi klanı lideri olan ve takeda shingen'i de savaş alanında zorlayan tek daimyo uesugi kenshin ile mücadele etti. kenshin, oda birliklerine çok zorluklar yaşattı. girilen küçük çaplı savaşları hep uesugi birlikleri alıyordu. kenshin de, shingen gibi dişli bir daimyo idi. fakat, nobunaga'nın şansına, hayatını kaybetmesi ile klanı oda karşısında bir güç gösteremedi ve geri çekildi. (1577)

    ikinci olarak da mori klanı ile savaştı. mori, donanması ile ün yapmış bir klandı. ve oda ile ilk karşılaşmalarında mori üstünlüğü hakimdi. yine teknoloji kartını devreye sokan oda nobunaga, 1578 yılında, demirden kalkanları olan ve ağır silahlarla donatılan 6 tane devasa savaş gemisi ile tekrar mori klanını ablukaya aldı. karadan zaten kuşatılmış olan mori, deniz ablukasını da bu yeni savaş gemileri yüzünden kıramadı. böylece honganji bölgesi bu iki önemli klanın desteğinden mahrum kalarak, oda nobunaga'nın ellerine düşmüş oldu.

    1580 yılına geldiğimizde, ikko-ikki honganji liderleri teslim olma teklifi ile oda nobunaga'nın karşısına geldiler. garip bir şekilde nobunaga bu teklifi kabul etti. teslim olan liderlere de hiçbir şey yapmadı. artık, önünde hiçbir engel kalmayan nobunaga, ülkeyi kendi emelleri doğrultusunda birleştirebilirdi.

    yazının başında da belirttiğim gibi, nobunaga çok sert çizgileri olan, dengesiz bir adamdı. bu dengesizliğini kendisi için çalışan ve sadakatlerini kendisine sunmuş olan samurai generallerine de yansıtmaktan asla geri durmazdı. bu generallerinden biri akechi mitsuhide, nobunaga için tamba isimli bir bölgeyi kan dökmeden ele geçirip, bölgeyi yöneten hatano klanı liderini de oda nobunaga'ya sadakatini sunması için barışçıl bir şekilde ikna etti. nobunaga ise, hatano liderini idam ettirdi. bu olay, akechi mitsuhude için büyük bir şok oldu. çünkü, lideri koruyacağına dair, hatano klanı ileri gelenlerine yemin etmişti. şimdi o yemini yerine getiremedi. bunun üzerine hatano klanından misilleme geldi. fakat bu, oda nobunaga'ya karşı değil, mitsuhude'ye karşı oldu. mitsuhude'nin annesi kaçırılıp vahşice öldürüldü. iki şoku üst üste yaşayan mitsuhude, tüm bunlardan sorumlu tuttuğu efendisi nobunaga'ya karşı intikam planları yapmaya başladı.

    1582 yılında, planını uygulayacağı bir zemin buldu. takeda klanı'nı yok eden oda birlikleri, honnoji isimli tapınak bölgesinde dinlenmek için kamp kurdular. oda nobunaga'da tapınağı kendi merkezi haline getirmiş, maiyeti ile dinlenmekteydi. bu sırada batıda, oda nobunaga'nın bir diğer generali toyotomi hideyoshi, mori klanı ile çarpışıyordu. destek istedi. bu desteğe, ordusunun büyük bir kısmını göndermekle cevap veren oda nobunaga, az bir koruyucu kuvvetle honnoji'de geceyi geçirmeyi seçti. gönderilecek destek güç içinde kendisine sadık adamları ile bulunan akechi mitsuhide, bu durumdan hemen faydalandı ve honnoji tapınağı'na geri dönerek, tapınağı kuşattı, sonra da ateşe verdi. oda nobunaga'nın nasıl öldüğü konusunda kesin bir bilgi yok. tarihçiler, iki ihtimal üzerinde duruyor. ilki, diri diri yaktığı insanlar gibi öldüğü yönündeyken; ikincisi akechi mitsuhide ile karşılaşmasında, mitsuhide tarafından seppuku yapmaya zorlanması yönündedir. ben, ilahi adaletin tecelli ettiği düşüncesine inanmak istediğimden, ilkinden yana şansımı kullanıyorum.

    oda nobunaga'nın ölümü gibi, yaşamı da tarihçileri ikiye böler. kimisi, onun için olumlu sözler sarf ederken, kimisi de su götürmez bir insan kasabı olduğundan bahseder. iki kesimin de ortak olarak yaptığı yorum ise, o zamanın savaş, yönetim ve gelenekçi anlayışına bir değişiklik getirmeye başladığı ve japonya'nın çağ bakımından dünyanın gerisinde kalmamasını ona borçlu olduğudur. japonya'nın yarıdan fazlasını kılıç ve kan ile birleştirmiştir. ne kadar faydası da olsa, insani yönden sebep olduğu yıkımları onarmak, açtığı yaraları kapatmak, kendisinden sonra gelen toyotomi hideyoshi'ye kalmıştır.