1. kant'ın ödev ahlakı pratikte çelişkilidir. hatta daha ileri gider haddimi bilmez, yanlış bile derim.

    çelişkisi şudur;
    bir insana yardım etmek iyiliktir.
    bir insana yardım etmemek iyiliktir.

    bu önermelerin ikisi de doğru olabilir, ikisi de yanlış olabilir. demek ki evrensel bir iyi niyetten, evrensel bir iyilikten ve evrensel bir ahlaktan bahsetmek mümkün değildir. iyi-kötü, doğru-yanlış ve bunlar doğrultusunda meydana gelen ahlak tamamen toplum olma ve can güvenliğini sağlama ekseninde ortaya çıkmış, çıkarılmış öğretilerden ibarettir.

    bunu daha da genişletirsem bir insan hem kendi düşüncesinde hem de toplum düşüncesinde bir olay karşısında herhangi bir şey yaptığında buna doğru, iyi olan ya da ahlaki diyebileceğimiz gibi hiçbir şey yapmaması ya da tersini yapması haline de doğru, iyi olan ve ahlaki olan diyebiliriz. hayat döngüsünde iyi veya kötü yoktur. düştüğünüzde elini uzatan kişi size destek olmuş olur, iyi biridir, ahlaklıdır. elini uzatmayan insan size kendiniz kalkmanız gerektiğini göstermiş, birey olmanıza destek olmuş olan iyi, doğru ve ahlaklı bir insandır. düştüğünüzde size tekme atan insan size hayatın acımasız olabileceğini öğretmiş olan iyi doğru ve ahlaklı bir insandır. yani bu olayda tavır ne olursa olsun herkes ahlaklı birey olma ihtimalini bünyesinde barındırır bana göre. insan iradi olarak bilemez neyin ahlaki olduğunu, sadece toplumunkini uygular, uyum sağlar ahlak kurallarına. bu yüzden insanlara iyi-kötü, doğru-yanlış, ahlaklı-ahlaksız denmemelidir, uyumlu-uyumsuz, üretken-nankör denmelidir.

    toplumda var olan bir birey ilk aşamada can güvenliğini sağlamak için ahlak kurallarını doğrular, ikinci aşamada toplumda kendini var etmek için tekrar doğrular ve uyumunu artırır, üçüncü aşamada özgürleşmek (göreli bir özgürleşme) için daha fazla uyum sağlar, nihayet kendini gerçekleştirmek için ahlakın savunucusu olur.

    şöyle de bir mevzu var, yaşadığı toplumun ahlak kurallarına uymayan kişiler topluma ihanet eden kimselerdir. toplumda var olmanın ona getirdiği ve her hücresine kadar enjekte edilmiş birlik olmanın getirilerine ihanet eden kişidir. bu yüzden ahlaksızlık sayılan olgular sadece ahlaksız olduğu için değil ihanet nedeniyle hoş görülmez. yani yaşadığın toplumda mantıksız bir ahlak kuralı olsa dahi toplumun sana sağladığı imkanlardan faydalanan bir birey olarak bu kurala uyum sağlaman toplum tarafından beklenilir, çünkü sen toplumda var olarak zaten bunu taahhüt etmiş pozisyondasındır. kimi zaman hukuk kurallarını çiğnemiş olmak bile ahlak kuralını çiğnemiş olmaktan daha basit algılanabilir. bunun sebebi de hukuk kurallarının toplumun tamamını değil belli bir kesimini koruma altına aldığını hissetmemizden kaynaklanır. fakat ahlak kuralları o toplumun can damarlarıdır ve hassasiyet derecesi oldukça yüksektir.

    lafı başka bi yere çekmiş bulundum toparlamak gerekirse evrensel ahlak diye bir şey yoktur, başından sonuna kadar toplumsal bir konudur ve bireyin konuyla ilişkisi sadece hayatta kalma güdüsünden ibarettir.
    abi