1. 1878'de alonzo townsend tarafından patenti alinan stilografik kalem, bugün kullandığımız tükenmez kalemlerin öncüsü sayılır. başlarda kullanışsız bulunduğu için seri üretiminegeçilmeyen tükenmez kalem ilgisiz gibi görünse de uçak endüstrisinin gelişmesiyle yaygınlaştı. dolmakalemin içindeki mürekkep atmosferikbasınçta dolduruluyordu. uçaklar iki üç kilometrenin üzerine çıkınca basınç düşüyor ve kalemin içindeki mürekkep akıyordu. ıı. dünya savaşi amerikan hava kuvvetleri uçuş personeli için uçuş esnasında kullanabilecekleri kalemler üretilmeye başlandı. bu kalemler başlangıçta havacılar tarafından kullanılırken zamanla yaygınlaştı. "pilot kalem" kavramının kökeni de buradan geliyor.

    *kaynak: onur air dergisi, subat 2016
  2. eline, beline, diline hakim olmak deyiminin anlamı.

    her ne kadar günlük hayatta eline hakim olmakla hırsızlık yapmamayı, beline hakim olmakla zina yapmamayı ve diline hakim olmakla kötü söz söylememeyi kastetsek ve o anlamda kullansak dahi işin aslı öyle değilmiş.

    orta asya türk felsefesine uzanıyormuş bu söz. el ile il, ülke, yurt; bel ile boy, nesil; ve dil ile de lisan yani türkçe kastediliyormuş. ülkene, nesline ve türkçe'ne sahip çık denilmek isteniyormuş.
  3. ''dünya 4,6 milyar yaşındadır. buna 46 yıl dersek, 4 saattir dünyadayız. 1 dk önce sanayi başladı. 36 saniyede ormanların %48'ini yok ettik.''
  4. rüzgarı arkanıza alıp gökyüzüne bakın. bulutlar soldan sağa gidiyorsa hava bozacak, sağdan sola gidiyorsa hava güzelleşecektir.eğer bulutlar sabitse hava aynı kalacaktır.
    ryu
  5. oksitosin hormonunun davranışlar üzerine etkisi.

    bu hormon sayesinde birine sarıldığınızda saniyeler içinde onunla bağ kurabilirsiniz. hormon aşırı sentezlenirse aşık olma kavramı burda gerçekleşir. annelik bağının baş mimarıdır. oksitosin hormonu sosyal hayatımızı etkilebileyecek yapıdadır. eksik salınımı sosyapati, piskopati açısından değişim sergiler.
  6. hamile olan karacalar, şayet havanın kötüye gittiğini hissederlerse bir bitki tüketiyorlar, yeşil yapraklı. bu doğum anı yaklaşan karacanın, doğuma hazırlanmasını geciktiriyor. kendini daha emniyette hissettiği an doğumunu yapıyor.

    bu nasıl güzel bir annelik içgüdüsüdür dedim öğrendiğim an.
  7. dillerden örnekler ile toplumun inancına ve görüşlerine ulaşılabileceği.

    ülkemizde biri kaza sonucu öldüğünde, " kazada hayatını kaybetti " veya " kazada öldü " deriz. bu bizde kazanın kontrol edilemez ve herkesin başına gelebileceği algısındandır.

    ancak ingilizceye baktığımızda görüyoruz ki haberlerde " killed by accident " şeklinde yazılıyor. yani " kazada öldürüldü. "
    kaza burada,kontrol edilmesi gereken,önüne geçilmesi gereken bir etken olarak görülür.

    ayrıca buna ek olarak " sokak kedisi, " " sokak köpeği " gibi " sokak ... " kelime grubuna baktığımızda da bu algı farkını görüyoruz. ingilizcede " stray " kelimesi kullanılarak bu kavramdan bahsediliyor,yani sürüden ayrılmış,başıboş,olmaması gerektiği yerde.

    bu örnekler çoğaltılabilir ancak kısacası,dil de bir canlıdır ve topluma ayna tutar.
    kg
  8. türkçe'deki günlerin kökeni
    >pazar: farsça'daki "bazar"(satış yapılan yer) kelimesinden gelmesi. muhtemelen pazarın kurulduğu gün olduğu için "bazar" denmiştir.
    >pazartesi: tahmin üzere bazar+ertesi şeklindedir. pazarın kurulduğu günün ertesi şeklinde
    >salı: arapça'daki "üçünçü" anlamına gelen "salis". haftanın üçüncü günü anlamında
    >çarşamba: farsça'daki "çehar" (dört) ve gün anlamına gelen "şenbe" kelimelerinin birleşimi. dördüncü gün anlamında.
    >perşembe: farsça'daki "penç"(beş) ve "şenbe"nin birleşimi. beşinci gün anlamında.
    >cuma: arapça'daki "cem" (toplanma ) kökünden türemesi. müslümanların toplanma günü.
    >cumartesi: cuma günü ertesi anlamında.
    not: bazar kelimesinin ingilizce'deki karşılığı "bazaar" şeklinde. bu iki dilde birçok benzerlik mevcuttur. bazı uzmanlar bu iki dilin 6500 yıl önce ayrıştığını iddia ediyor.
  9. kızılderili inancına göre: uykusuz kaldığımız gecelerin sebebi, aslında bir başkasının rüyasında uyanık olmamızmış.
  10. kimseye zarar vermeden bir şehri yerden metrelerce yükseltmek...

    abd'nin chicago şehrinin 1850-1860'lı yıllarda çok ciddi bir "çamur" problemi bulunuyordu. şehir bir göl sahili bataklığına çok yakın olduğu için yollar ve kaldırımlar çamura batmış haldeydi ve bu da, tifo ateşi, dizenteri ve ölümcül koleranın sürekli yayılmasına neden oluyordu.

    birkaç başarısız denemeden sonra nihayet chicago kanalizasyon müdürlüğü komisyonu üyeleri 1855'te "çılgın" bir planla çıkageldiler. boston'dan e. chesbrough isimli mühendisi işe aldılar, çünkü bu mühendis "fırtına kanalizasyonları" denen bir çözüm öneriyordu. ancak bu çözüm, şehrin yerden yüksekliğini arttırmayı gerektiriyordu.

    uzun süren tartışmalardan sonra komisyon şehrin tüm sokaklarının, kaldırımlarının ve binalarının daha yüksek temellere taşınmasına karar verdi. bu taşıma işlemleri sonucunda temeller 1-4 metre arasına ulaşması bekleniyordu. böylece şehir yüzeyinin drenajı arttırılabilecekti.

    bu zorlu işlem 20 yıldan uzun sürdü; ancak öylesine büyük bir hassaslık ve ustalıkla yapıldı ki, işlem sırasında günlük yaşam hiç aksamadı, tek bir kişinin bile yerinin değiştirilmesi gerekmedi ve şehir turistleri çekmeyi sürdürdü. şehrin bazı sokakları bir bütün olarak raylar üzerine alınarak kaldırıldı ve altlarına yükselti eklendi. bazı binalar yine raylı ve hidrolik sistemler kullanılarak şehrin başka bölgelerine taşındı.

    ocak 1858'de chicago'nun yükseltilecek ilk binası olarak belirlenen 4 katlı, 21 metre yüksekliğe sahip, 750 tonluk tuğla bina toplamda 200 adet vidalı kriko kullanılarak 1.88 metre yükseltildi. bu sırada binaya tek bir hasar bile gelmedi. aynı sene, aynı yöntemle 50'den fazla bina yükseltildi. bu 50 küsür binanın yükseltilmesini bostonlı mühendis james brown planladı ve uyguladı. süreç içerisinde "deneme-yanılma" denebilecek yöntemlerle uygulamalarını geliştirdiler ve senenin sonuna geldiğinde 30 metreden uzun binaları da yükseltebilmeyi başardılar. ertesi senenin baharında ise 60 metreye kadar olan binaları kaldırabilmeye başladılar.

    1860 yılının başlarında, geçen senenin başarılarından güven depolayan mühendisler, 6 kişiden oluşan bir ekip kurdular ve lake sokağı'nın bütün bir bloğunun yarısını, clark sokağı ile lasalle sokağı arasındaki tüm binaları tek bir seferde kaldırmayı denediler. kaldırmaya çalıştıkları yarı-blokta bir dizi dükkan, ofisler, baskıcılar bulunuyordu ve toplamda 98 metre uzunlukta bir sokaktı. binaların bazıları taş, bazıları tuğladan yapılmıştı. bazıları 4 katlı, bazıları 5 katlıydı. toplamdaysa 4000 metrekarelik bir alanı kaplıyorlardı ve 35.000 ton ağırlığa sahip olduğu hesaplandı. kaldırma ustalıkla ve sorunsuz bir şekilde başarıldı; bu işlem sırasında sokaktaki tek bir dükkan bile kapatılmadı, günlük işleyişlerini sürdürdüler. 5 gün süren kaldırma işlemi için 6.000 vidalı kriko ve 600 işçi kullanıldı. binalar 1.42 metre kaldırıldıktan sonra altına yeni temel atılarak yükseltildi. çalışma boyunca izlemeye binlerce insan geldi ve son gün, krikoların arasından yükselen yeni yol üzerinde insanların yürümesine izin verildi.

    benzer şekilde 1861 yılında tremont evi isimli 4.000 metrekarelik büyük bir otel, 500 işçi ve 5.000 vidalı kriko kullanılarak 1.8 metre yükseltildi, binada tek bir çizik bile bulunmadan işlem tamamlandı. kaldırma işlemi sırasında bazı senatörler ve değerli insanlar (vıp) otelde konaklamayı sürdürüyordu! bu başarıdan iyice güç alan mühendisler, 46 metre uzunluğunda, 24 metre genişliğinde, 5 katlı ve demirden yapılmış olan robbins binası'nı yükseltme kararı aldılar. 305 milimetrelik taş destekli bina toplamda 27.000 tondu ve göreceli olarak küçük bir alana sıkışmıştı; yani "yoğun" bir binaydı. sadece bu bina değil, binanın yanındaki 70 metrelik taş yol da eş zamanlı olarak 70 santimetre yükseltildi. yine, binada tek bir çatlak veya çizik bile oluşmadı.

    farklı bir uygulama olarak 1853'te fraklin binası hidrolik makinalar kullanılarak kaldırıldı.

    Kaynak: evrim ağacı