1. zaten piyasadaki öğretmenler yeter de artar bile ne de olsa sınava giren öğretmen olabiliyor artık durdursunlar bir zahmet.
  2. özellikle edebiyat, tarih, fizik gibi ihtiyacın az olduğu branşlarda en azından bekleyenler eritilene kadar yapılması gerekir. birde şu ısrarla emekli olmayan hocaların artık gençlerin önünü açması gerekiyor ki bu da ancak emekli maaşlarının iyileştirilmesiyle sağlanabilir.
  3. doğru düzgün kalkınma planı olmayan devletin, eğitim anlamında strateji üretemeyen hükûmetin yapabileceğine hiç ihtimal vermediğim olay. yıllardır devlet insanların ağzına bir parmak bal çalıyor, kalanını kendisi yiyor. amacından tamamen saptırılan fen-edebiyat fakülteleri var elimizde, her yana açılan eğitim fakülteleri var. aslında çok da farkları yok. son sene bir formasyon ver hop insanlar fen-edebiyattan bir anda eğitim fakülteli gibi mezun olsun. sonra hep birlikte bir çarkın içinde dönüp dursunlar. yanlış anlaşılmasın eğitim fakültesi mezunlarına da fen-edebiyat fakültesi mezunlarına da asla lafım yok. devletin planlama hatasına lafım var.

    18 yaşına gelen ve liseyi bitiren herkesi üniversite okumaya teşvik etmek devletin işine geliyor. sonuçta o insanların işsizlik göstergeleri 4 sene daha ötelenmiş oluyor. bu 4 sene içinde o insanlar şehir değiştiriyorlar, ev tutuyorlar, yurtta kalıyorlar, eğitimleri ve eğlenceleri için türlü masraflar yapıyorlar. hepsi de ekonomiye akıyor. hepsi de kazanç olarak dönüyor piyasaya. hem sermaye kazanıyor hem de devlet. win-win durumu var yani. ezilen tabii ki yine halk oluyor. ardından o 4 sene biterken formasyon verip umudu aşılıyorsun öğrenciye. 20-30 kişi alınacak bir bölüm bile olsa insanlar yığınlar halinde kitaplar alıyor, kpss kurslarına gidiyor. hepsi farklı bir sektör oluşturmuş. hepsi insanların cebinden çıkan paralarla geçiniyor. öğrenci o umut için harcıyor, o umut için emek sarf ediyor. elde ne var? atanamayan on binler ve onların yıkılan umutları. gelişmişlik endekslerinde bir süre daha iyi görünebilmek için tepelerine binilen insanlar, emekleri ve paraları çar çur edilen ana-babalar, maalesef uzun vadede kaybettiğimiz nesiller... kuzenim atanabilmek için 3-4 sene çabaladı. sağlığı bozuluyordu artık. en sonunda atandı ve aslında gördük ki sağlığı bozulmuş. 2.5 senedir filan memurluk yapıyor. psikolojisi hiç iyi değil. bir ayağı sürekli psikologda. ilaçlarla ayakta duruyor. sadece devlet umut verdi diye bu hale geldi. ha ben demiyorum ki devlet herkese istisnasız istihdam yaratsın. bu mümkün değil zaten. ancak her yerde işletme, iktisat, kamu yönetimi, maliye vb. bölümler açarak, fen-edebiyat fakültelerini ülkenin her yerine doldurarak bu insanlara şişirilmiş kontenjanlar açmasınlar üniversite öğrenciliği için. şişirilmiş kontenjanların hepsi umut olarak büyüyüp hayal kırıklığı olarak ölüyor.

    hem insanların emeklerini sömüren hem eğitimi ve bilimi niteliksiz hale getiren bu politikalardan devlet nasıl geri dönecek bir fikrim yok. 81 ilde üniversite açarak övünmek sadece ve sadece cehaletin tezahürüdür. insanları ilgilerine, yeteneklerine göre kanalize edemeyip toptancı bir anlayışla tepeden inme uygulamalarla tek tip eğitim metodunun, tek tip eğitim kurumlarının içine yerleştirmek maalesef vizyonsuzluk ve cehalet göstergesidir. bununla övünenler için de şöyle bir söz var:

    (bkz: merdi kıpti şecaat arz ederken sirkatin söylermiş)
    ae
  4. universitelerin birincil amaclarindan birisi de ulkedeki issizlik oranini ertelemek oldugu surece daha cok politika kurbani gencin hayati zehir olur. liseden sonra issiz kategorisine girmek yerine 4 yil oyalayip sonra issiz olmak istatistiki anlamda devletimizin isine geliyor. birde bu genc nufusla gurur duymaya devam ediyoruz.