• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.00)
ölümsüz - catherynne m. valente
“yakışıklı bir genç adam st. petersburg’a gelecek ve marya morevna’nın kaldığı evin kapısını çalacak. adı koşey: yaşam çarı ve marya’nın kaderi.
yaşam çarı, marya’yı krallığına sürükleyecek, ki orada marya, koşey’in kardeşi ölüm çarı’yla tutuştuğu amansız savaşta kudretli bir savaşçıya dönüşecek.
yıllar yılları kovalayacak; savaş kızışacak. aşktan yaralanmış ve bir soluk arayışındaki marya st. petersburg’a geri dönecek. ancak geride bıraktığı merhametsiz topraklardan çok da farklı bir şey bulamayacak orada da. st. petersburg açlıktan kırılmakta, ölüm tarafından yutulmaktadır.
ölümsüz’de, yaşamın ve ölümün, aşkın ve gücün, unutulmaya yüz tutmuş hatıraların, derin mitlerin ve karanlık büyülerin 20. yüzyıl rus tarihiyle akıllardan çıkmayacak bir harmanını bulacaksınız.”


  1. 35 yaşındaki kadın yazarımız bugüne dek tiptree, locus, mythopoeic, rhysling, andre norton, hugo ve lambda gibi birçok prestijli ödülün de sahibidir.
  2. catherynne m. valente’nin ilk kez 2012 yılında yayınlanan “ölümsüz” isimli romanı, monokl yayınları tarafından dilimize kazandırıldı. kitapta büyükler için bir masal anlatılıyor ama oldukça farklı bir bakış açısı ve bambaşka bir dil ile… roman, alexander afanasyev tarafından derlenmiş rus masalları arasında yer alan the death of koschei the deathless (ölümsüz koşey’in ölümü) ya da marya morevna adıyla bilinen masaldan esinlenilerek yazılmış.

    kitabın çevirisini duygu şahin, editörlüğünüyse, m. ihsan tatari üstlenmiş. çevirmen ve editörü de bu kitap için tebrik etmek gerekiyor, çünkü romanın hiçbir yerinde “çeviri kokusu” almıyorsunuz ve bu –bana kalırsa- oldukça önemli. belli ki çok titiz bir çalışma yürütülmüş bu kitap için…

    catherynne m. valente imzasını taşıyan “ölümsüz” kadim rus efsanelerini 21’inci yüzyıla taşıyan bir aşk masalı. fakat tek özelliği bu değil. kitap “mitpunk” denilen yeni edebiyat türünün örneklerinden biri ve kitabın yazarı valente bu akımın öncülerinden, hatta isim annesi.

    mitpunk terimi, çoğunlukla kadın yazarların kaleme aldığı, ilhamını peri masalları ve halk efsanelerinden alan postmodern hikâyeler için kullanılıyor. türün en önemli temsilcisi, catherynne m. valente. onu sonya taaffe, holly phillips, nicole kohrnerstace, joselle vanderhooft, theodora goss, amal el-mohtar, tahereh mafi ve g. willow wilson takip ediyor.

    mitpunk bir bakıma edebiyatta yeni bir arayışın adı. mit ve punktan oluşan bu birleşik kelime bir yandan yerel duyguları ele alıyor, diğer yandan günümüzün muhalif düşüncelerini işin içine katıyor ve neredeyse her şeye karşı bir metin çıkıyor ortaya. bu metnin içinde iblisler, periler, cinler, şeytanlar bulunması da -özellikle fantastik edebiyat sevenler için- okuma keyfini arttıran bir unsur oluyor.

    valente, isim annesi olduğu mitpunk akımını şöyle anlatıyor: “mitpunk terimini ilk kez üzerinde çok da fazla düşünmeden, espri niyetine kullanmıştım. punk kelimesini sevdiğim için. yeni bir yazarlar topluluğunun geldiğini görebiliyordum, edebiyatta hakikaten ‘bir şey’ oluyordu. ve ben, o ‘şeyin’ bir parçası olmaktan mutluydum. olanları ifade edecek en uygun kelime de mitpunk’tı. punk’ı neden sevdiğimi düşününce aklıma ‘yara’ geliyor. kırık dökük, dağılmış parçaları çengelli iğneler veya kopçalarla tutturmaya çalışmak gibi… bir şeye ‘punk’ diyebilmek için içinde öfke, keder, hır gür ve karmaşa olmalı. ayrıca enerjiyi ve isyanı, başkaldırıyı ve devrimi çağrıştırmalı. mitpunk yapıtları ilk bakışta uysal ruhlu gibi görünüyor ama özünde hepsi birer devrimci. çocukken bize anlatılan efsanelerdeki ve peri masallarındaki cadılar kötü, başkalarına benzemeyenler tehlikeli, orman kaçkınları zararlıydı. işte mitpunk bu dinamikleri tamamen değiştirerek marjinal karakterlere hak ettikleri onuru geri kazandırıyor.”

    mitpunk da gotik edebiyat gibi kadın yazarların öncülüğüyle ortaya çıktı. gotik edebiyatla da ciddi benzerlikleri olduğunu da söyleyebiliriz. ancak aralarında mitpunk’ı parlatan birkaç önemli fark da var: mitpunk masallara, halk hikayelerine yeni ve dişil bir şekil verirken, yepyeni masallar ve mitler de yaratıyor. toplumsal ve siyasal açıdan muhalif tavrını belirgin olarak ortaya koyuyor ve yepyeni bir dil yaratıyor.

    kitapta yaşam çarı ve ölüm çarı’nın amansız savaşının ortasında kalan genç bir kızın, marya morevna’nın öyküsü anlatılıyor. betimlemeler oldukça ayrıntılı ve anlatımın gücü oldukça yüksek, öyle ki kendinizi bir miyazaki filmi izliyor gibi hissediyorsunuz zaman zaman. fakat buradaki masal kesinlikle çocuklar için değil…

    kitabın kahramanı marya morevna, ekim devrimi’ni görmüş bir rus. başkalarının ona dayattığı her türlü kimliği reddeden, başına buyruk bir genç kız… tüm bu reddedişler sonucu kendini masalların, hayallerin ve büyünün içinde buluyor. bir zamanlar kendi ailesine ait olan evde, devrimden sonra tamamen ortaklaşa bir yaşamın başlamasıyla marya’nın gerçeküstünün topraklarına yolculuğu da başlıyor aslında.

    bir yandan da bu kitap marya’nın acımasız birine dönüşme hikayesini de anlatıyor. kendini bulmak, giderek genişleyen evinde ve ailesinde kendi varlığını ve yaşamını elde etmek isteyen marya; kapısına gelen genç ve yakışıklı koşey’le eski yaşantısını terk ediyor. fakat marya’nın ilk anda bilmediği ve onun yaşamını tümden değiştirecek bir şey var: koşey, rus mitolojisinin ölümsüz yaşam çarı. marya ve koşey arasında benzerine az rastlanır türden bir aşk doğuyor. koşey’in marya’yı götürdüğü buryan adası’na doğru yapılan yolculukta temelleri atılan bir aşk bu. marya, yolculuk boyunca kadınlığını, cinselliğini keşfedip, dünyevi arzularını doyuruyor. fakat marya’nın koşey’in karısı ve yaşam çariçesi olması için yalnızca bu yolculuk yeterli değil. evleri, sokakları, çeşmeleriyle yaşayan bir yer olan buryan adası’nda onu çok daha fazla sınav bekliyor. ve kitap boyunca aynı soru marya’nın ve tabii bizim de kulaklarımızda çınlıyor: “kim yönetmeli?”

    romanda valente, bir yandan rus mitolojisi ve masalları eşliğinde toplum ve sistem karşısında bir kadınlık bilinci kurmayı önerirken diğer yandan (komüzim gibi) “otoriter” yönetimleri, özellikle de bireyi yok etmesi bakımından eleştiriyor. bu eleştiriyi bir amerikalının yaptığının altını çizme ihtiyacı hissediyorum doğrusu! yazarın anlatımındaki güç ve kullandığı birbirinden güzel rus anlatıları olmasa bu tek yönlü eleştiriler şüphesiz bizi çok daha fazla üzerdi!

    “ölümsüz” yarattığı yeni dili, usta işi kurgusu ve yeni bir türün öncüllerinden biri olması bakımından önemli bir çalışma. masalsı kurguları seviyorsanız, fantastik edebiyata uzak değilseniz, gotik edebiyattan da tat aldıysanız ve yeni bir anlatımla tanışıp yeni akımları takip etmek istiyorsanız “ölümsüz” tam size göre.