1. farz ediniz üç bin sene evvel ben
    geldim gittim dehre, bir insan idim.
    fakat beş bin sene önce yok iken
    0 surete bir sîrette kân idim.

    sîretim ki bir esiri ihtizaz,
    ezelidir, yoktan suret olamaz.
    sevda oldum, gezdim dillerde biraz,
    son demlerde pederde mihman idim.

    gönüllerden güzelliğe akardım,
    kimde olsam gamla yakar yıkardım.
    bir güzele bend olamaz, bıkardım,
    bu hikmete, kendim de hayran idim.

    sırr-ı-vahdet çerağını söndürdü,
    ilahi bir raşe rahme gönderdi,
    bir neveden bak nelere dönderdı,
    o âlemde bile kahraman idim.

    milyonlarla emsalimin içinde
    hak kazandım o ummanın dibinde,
    bin planla bir beyzanın ininde
    muhitime karşı hükümran idim.

    müddet geldi şu âleme fırladım,
    gençlik coştu, bir aşk ile parladım.
    duydum, bildim, yazdım, çizdim, zırladım,
    hindistan'da buda, bırahman idîm.

    benden evvel gelenleri düşündüm,
    bir din vardı, önce taptım, öğündüm.
    zan, tereddüt, birçok göklerde döndüm,
    makbulüme ben kendim bürhan idim.

    bürhanırn şu: ben var mıyım, yok muyum?
    evet, varım, insanım hintf li soyum
    ve kendimde son bulduğum vişno’yum?
    bu suretle taptığım yezdan idim.

    tapılmasam ben tapmazdım burada,
    çünkü sırran farkımız yok arada.
    yerde, gökte, denizlerde, karada,
    0 seyyahın teninde ben can idim.

    dinim buda kalbim buna mutmain,
    dedi mi, o işte sana yeni din.
    bu fikrime bir put diker ve demin
    anlattığım bu dine iman idim.

    put değildir, fikir burda dikilen,
    işte mabed secde, duran, eğilen,
    bu da öldü gitti bunca çekilen
    çilelerde ibadet isyan idim.

    işte sana vahdet ile teslisin
    ikisi bir olduğuna berâhin.
    hangi dini karıştırsan bu zemin,
    bu hikmeti anlayana şan idim.

    şimdi sağ mı, ölü mü burda buda?
    sağ ki işte kendisi yazıyor ya!
    düşünüyor ne söylesem ki daha
    o esnada üstünde yorgan idim.

    şu yediği incirdeki çekirdek,
    düşündüğü hayale, fikre felek!
    ben neyzen m diyen o koca eşek
    ben idim be, hem iyi rahvan idim!

    sahibimi göremezdim binince,
    anlaşırdık yularımı çekince.
    kanat taktı refref oldum dinince,
    ta sidre’de onu bırakan idim.

    cebrail’miş buda’nın diktiği put,
    sen bu fikri burada terk et, unut!
    peygamberler buradan etti hübut,
    bundan ötesine ben sultan idim.

    burasını ben söylerim, yazamam,
    felsefemi kalemimle bozamam.
    görüşürüz yarın akşam, uzamam,
    senin aradığın o canan idim!

    yatıp daldıktan sonra uyku içindeki sayıklama ki yazmadan
    hatırımda kal cin parçaları:

    neyzen tevfik, ne halt ettin yine sen?
    işin gücün hokkabazlıkla düzen.
    seni sevenlere çok selam bizden,
    başucunda duran ben kur’an idim!

    bana yapış, oku kalb-i selimi,
    ibadettir, zikret rabb-ı kerim’i.
    ey azâb-ı mukaddes’in nedimi,
    elindeki kalemde pinhan idim!

    ilmi, fenni, mantığı, felsefesi,
    buralarda yoktur ki çıksın sesi!
    sırtlarında birer tavuk kafesi
    gezdirirken ben yine irfan idim.

    feylesof rıza’nın yediği herze
    saman olsun hugo gibi öküze!
    balta lazım beynindeki pürüze,
    şekispir’i uyandıran çan idim.

    başka söz yok, şu yazdığım şeyleri
    bir sanattır desem, cinnet eseri!
    tolostoy da bir hiçliğin pederi,
    ben varlıkla ona tercüman idim.

    hem yerdeyim, hem gökte, hem pusuda,
    yıldızlarda, ateşte, tende, suda,
    temiz bir kalb ile jan jak ruso'da
    pek samimi görünen vicdan idim.

    akacak kan durmaz imiş damarda,
    demek her ne vaki ise hak orda.
    kasap, çoban benim, pençeyim kurda,
    koçta candım, kan idim kurban idim.

    bir lokmada yüz bin şahsiyetim var,
    kenz-i mahfî la-taayyün bu esrar.
    bir nevede nasıl etmiştim karar,
    bilirsin ya katrede umman idim!

    sîretteki ruhum, tenim surette,
    neyzen oldum vatan adlı gurbette.
    bir azâb-ı mukaddes’tim niyyette,
    teraneler içinde giryan idim.

    tıp fakültesi hastanesi, haydarpaşa