• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.82)
one flew over the cuckoo's nest - milos forman
eyalet akıl hastaesi'nde kısa bir tatil kulağa pek de kötü gelmiyor, öyle değil mi? randle p. mcmurphy (jack nicholson), damarlarında kan yerine elektrik dolaşan, ağzı çok iyi laf yapan özgür ruhlu bir mahkumdur. mcmurphy, deli numarası yaparak kendisini 'kaçıklar' olarak nitelediği adamların yanına aldırır. ve hemen ardından, onun bulaşıcı düzensizlik sevdası yeni geldiği yerdeki uyuşturucu rutinle karşı karşıya gelir. mcmurphy dünya kupası maçları oynanırken, yeni arkadaşlarının yatıştırıcı ilaçlara boğulmuş bir şekilde ortalıkta bornozlarla dolaşmasına dayanamaz. bu, savaş demektir! bir tarafta mcmurphy vardır. diğer tarafta ise, sinema tarihinin en soğuk ve canavar ruhlu karakterlerinden hemşire ratched (louise fletcher) vardır. ortada ise, koğuştaki herkesin kaderi. ken kesey'in en çok satanlar listesindeki romanından uyarlanan guguk kuşu, 1975'te beş ana akademi ödülü'nü kazandı.


  1. eğer jack nicholson'ın bu filmdeki performansı için sinema tarihinin en iyi performansı desek yanlış demiş olmayız ama raging bull'daki deniro'nun there will be blood'taki day-lewis'in ve şimdi ismini zikretmediğim başka sinema devlerinin mükemmel performansını da göz önünde bulundurduğumuz zaman böyle sivri bie söylemden kaçınmak daha sağlıklı gözüküyor.
    filmde jack nicholson yanında danny devito, christopher lloyd, louise fletcher gibi usta isimler de var.
    film gözümde salt olarak özgürlüğü anlatır, nurse ratched otoritenin kendisidir adeta baskıcı bir devlettir başlı başına, hastalar otoriter devletin boyun eğen bireyleridir, mcmurphy ise özgürlük ruhunu taşıyan teslim olmayan bireydir. zaten beat kuşağı sakinlerinden ken kesey'in kendine, özgürlükten daha uygun bir tema bulmasıda düşünülemezdi.
  2. oscar ödüllerinde "big five" ( en iyi filmen iyi yönetmen-en iyi senaryo- en iyi erkek oyuncu- en iyi kadın oyuncu ) ödüllerini alan üç filmden biridir.roman uyarlamasıdır. big five yapmış diğer iki film ; (bkz: silence of the lambs) ,(bkz: it only happened one night)
  3. dünya sinema tarihinin en iyi toplu oyunculuğunun olduğu, en iyi film, yönetmen, erkek oyuncu, kadın oyuncu, senaryo oscarlarını birlikte alabilmiş bir başyapıt.
  4. izlenesi, kült bir film.

    bünyesinde 'bence' sistem eleştirisi adına harika sahneler taşımaktadır. spoiler niteliği taşıyan birkaç cümle ile bu sahnelerden birini anlatmak istiyorum:

    !---- spoiler ----!

    r.p. mcmurphy, hastane koğuşunda hastaların sorunlarının konuşulduğu sözde oturumlardan birinde otoriter başhemşireden beyzbol maçlarının izlettirilmesini ister. bunu demokratik yollarla çözmeleri gerektiği savını öne süren başhemşire oylama yapar ve 9 kişilik çok da ağır hasta olmayanlar ile yapılan oylamada mcmurphy'nin isteği kabul edilmez, anca 3 kişi mcmurphy ile aynı oyu vermiştir. başhemşire, "6'ya karşı 3, çoğunluğu sağlayamadınız mcmurphy" der ve demokrasi, güçlünün dediği gibi geliştiği için sıkıntı çıkmamıştır, oylama bitmiş, konu o gün için kapanmıştır. ancak ertesi günkü toplantıya mcmurphy diğer hastaları da organize mi eder yoksa üzerinde topladığı lider ruhun etkisiyle midir bilinmez, yanına taraftar çekmiştir... lider ruhlu 'hasta'mız, dünkü oylamanın dünkü maçla alakalı olduğunu, bugünkü maç için tekrar oylama yapılması gerektiğini savunur ve başhemşireye tekrar oylama yaptırırlar. oylama sonucunda oturumda bulunan 9 hasta da mcmurphy ile aynı görüşte olup akşamları beyzbol maçlarının televizyondan izlenmesi taraftarıdır. ancak bu sefer, her zorba yönetimin yapacağı gibi bir hainlik yaparak, başhemşire oyunbozanlık yapmış ve "bu koğuşta aslında 18 kişi kalmakta, yani siz yine çoğunluğu sağlayamadınız mcmurphy" diyerek oturumu bitirmiştir. başhemşirenin 18 kişiden kastı ise oturumda dertlerini anlatmayı, terapi görmeyi bırak, dünyadan bihaber, ileri derece akıl hastalarıdır ve birçoğu yatalaktır. mcmurphy buna itiraz eder ve onların da mı oy hakkı olduğunu sorar başhemşireye... onların, burda ne konuşulduğuna dair hiçbir fikirlerinin dahi olmadığını söylese de başhemşire oturumda bulunan 9 kişinin kabul oyunu hiçe saymış, oturumu bitirmiş giderken mcmurphy, sağır ve dilsiz olan dostu kızılderili şefi (sonradan sağır ve dilsiz olmadığı anlaşılacaktır) bir şekilde ikna eder ve 18 kişilik oy kullanmaya ehil olduğu iddia edilen koğuşta 10 kişilik bir çoğunluk yakalamışlardır... ancak zorba başhemşire oylamanın bittiğini söyleyerek demokrasiyi hem yokuşa sürmekle kalmamış, hem de yokuşa sürülmüş bir demokrasideki zaferi dahi hiçe saymıştır... o andan sonra ise mcmurphy'nin kapalı televizyonda sanki maç yayını varmış gibi yapıp diğer hastalarla coşkulu bir sözde taraftarlık yaptıkları sahnede hırsından dayanamayarak hastalara bunu kesmeleri direktifini vermiş, ancak başarılı olamamıştır...

    !---- spoiler ----!

    ilgili sahne https://goo.gl/G90IoA

    ayrıca, meta sözlük'ten taşınan bu girdide devam niteliğinde olan ve sistem eleştirisine giren birkaç paragraf, yazarın şu entryde (bkz: #140036) bahsettiği karar neticesiyle tıraşlanmıştır.
  5. bana esas derdi otorite ve onun altında ezilmiş yığınları incelemekmiş gibi gelen,binbir kavrama göndermeleri olan içinden senin benim hikayem fışkıran film. biz de anlamadığımız yasaklarla yaşamıyor muyuz oy çokluğu sağlamanın hiçbir işe yaramadığını bilmiyor muyuz , doğamıza dair şeyler için bile bize de sorulmuor mu utanmıyor musun diye ve tehdit edilmiyor muyuz ve dışarı çıkmya çalışan her kimse beynini yitirene kadar eziyet çekmiyor mu ? şefin dediği gibi bizimle de uğraşmıyorlar mı? ne farkımız var oradakilerden
  6. zamanın ilerleyememesi, dostoyevskinin budalası ,çarpışan arabalar havanın karanlığı gibi detayları iyi düşünülmüş ey vicdan sen nelere kadirsin filmi.
  7. üniversitede klinik uygulamaya çıkmadan önce psikiyatri dersinde izlediğimiz film. benim ikinci izleyişimdi lakin izlemeyenler için çok faydalı olduğunu düşünüyorum. akademisyenleri bu şık hareketlerinden dolayı kutluyorum. sayelerinde psikiyatri hastalarına bakışımız olumlu yönde değişti.