1. akşam ağaçlarla kaplı sevgilim ve eteklerine
    saçılmış yedi bakır göl olan kentte
    mavi bir pelikan ayağı gibi
    düşünceli duruyorum
    hiç bir sey yazmaksızın, nicedir
    geliştirilemeyen bir şiir
    yaşam tutkusu

    akşamları bir uçurum gibi derinleşen
    kalabalık barların kıyılarında
    bir ağaca yaslanıyorum ıslanmak için
    usulca yağan sarı bir çamın
    iğneleriyle, yüzümde bir öpüş sıcaklığı
    gelip geçen kadınlardan
    ve nedense hiç geçmeyen
    kaçış duygusu

    akşam olmadık şeyler düşünüyorum bir idam mahkumunu,
    kahvaltıda ne yediğini çöpcü çocuklarının
    kalabalık bir caddenin ortasındaki çınarın
    hangi mevsimde budandığını niçin
    savaşlarda yitmiş ordular gibi
    görünmeden geçtiğini dostlukların
    bir menekşe yaprağının bir kuleden
    bizim için sessizce
    savrulduğunu

    akşamları geç saatlerde sevgilim
    gizli bir şiddet sarıyor kasıklarımı
    her saat başında yarı çıplak melekler
    beliriyor gölgeli yatağımın
    ayak ucunda ve toplayarak
    düş kırıklarını bir adak gibi
    cennetin kapısına bırakıyorlar
    karşılığında, ne var sahiden karşılığında?
    hamiline yazılı bir bağışlanma çeki
    ya da uyku