1. içinde müziki dans, tiyatro barındıran, söylenegeldiği gibi sıkıcı da olmayan aktivite. hakkındaki sıkıcı algısı hiç de hoş değil, yeni nesillerin gelişimini olumsuz etkiliyor diye düşünüyorum. belki de kimler kimler bu sebeple ziyan oluyor haberimiz yok. çok kere gidip görmeden genelleme yapmamak lazım aynı zamanda sevmek, sevdirmek lazım.
    abi
  2. opera, baştan sona bestelenmiş, sololu, korolu, orkestralı sahne oyunu. oyuncuların her şeyi şarkıyla anlattığı oyunun metnine ” libretto” denir. oyun süresinin çoğunu sözlü bölümler oluşturur. sözler, konunun akışına göre belli başlı şu müzik türleri içinde bestelenir: arya bir kişinin duygu ve düşüncelerini yansıtır. düet, terzet, kuartet, kentet vb iki, üç, dört ve beş kişinin duygu, düşünce ve konuşmalannı iletir. resıtatif kişilerin sözlerini konuşurcasına bir şarkıyla söyledikleri bölümdür.
    koro ise oyundaki kamu vicdanının sesini ortaya koyar. bunların dışında oyun başlarken genellikle bir giriş parçasına ( uvertür) ve oyun içinde yer yer orkestra bölümleri ya da geçitleri gibi çalgısal bölümlere yer verilir. bazı operalarda bale sahneleri de bulunur. operalarda bütün bu müzik tür ye biçimleri genellikle ayn parçalar olarak arka arkaya gelir. ama bazılarında (örn. richard wagner’inkiler) müzik bir perde boyunca kesintisiz sürer.
    opera sözcüğü, italyanca opera in musica (müzikli yapıtlar) deyiminin kısaltılmışıdır. kökeni ortaçağın dinsel oyunlarına (örn. pasyon), rönesans’ın düğün, şenlik ve festival gibi kültürel etkinliklerine ve 16. yüzyılın ikinci yansında ortaya çıkan oyunlu madrigallere dayanır, oyunlu madrigal, bir prologla belirli bir konuyu ele alan beş sesli madrigallerin sahnede oynanmadan yalnızca seslendirilmesiydi; o dönemlerde ortaya çıkan resitatifin ve stile rappresentativo denen, sahnede daha anlatımlı ve oynayarak söyleme anlayışının uygulanması operanın doğmasına neden oldu.
    16. yüzyılın sonuyla 17. yüzyılın başlarında jacopo peri, jacopo corsi, francesco cavalli ve claudio monteverdi gibi ilk opera bestecileri konulanın daphne, odysseus ve orpheus gibi eski mitoloji kahramanlarından seçti. ama monteverdi’nin l’incoronazione di poppea’sındaki (poppea’nm taç giymesi) neron ve poppea roma tarihinden alınmıştı.

    meslek olarak gerçekten zordur.sanat görüldüğü kadar basit ve eğlenceli değldir.çünkü yüksek zeka yetenek ve çalışma ister.
    ülkemizde maalesef iş bulmakta oldukça zor olmaya başlamıştır kadrolarda maaşlarda sistemde hep bir sıkıntı ve eksiklik vardır.bu bölümü okuyan insanlar -benim gibi- yurtdışı düşünürler genelde.devletimizinde sanatı desteklemekten daha önemli işleri olduğu için sanatın sanatçının artık bittiğini söyleyebilirim.
  3. konuyu anlayamayanlar ve konuşulanları takip edemeyenler için ziyadesiyle sıkıcı olabilecek sahne sanatı. (bkz: opera sevmeyen türk insanı)

    rönesans döneminde ilk yaşam belirtilerini göstermekle beraber, dramaturji anlamında olgunluğa erişmesi ve sahnede bir konu bütünlüğü içinde "oynayan" insanlar izleyebildiğimiz hale bürünmesi aşağı yukarı 18. yy ortalarını bulmuştur.

    barok dönem başlarında genelde mitolojik karakterleri konu edinen ve aşırı simgesel oyunculuk, basit müzik gibi özellikler taşıyan eserler, önce monteverdi ile müzikal anlamda karmaşık ve etkileyici yapıya kavuşmuş(günümüzdeki opera orkestrasının düzeni aşağı yukarı o dönemlerde şekillenmiştir), uzun süre sonra pergolesi vb. isimlerin katkılarıyla "sahnede kıpırdanmaya" başlamış. zaten sonrasında mozart işi ele alarak insanların gerçekten eğlenmek için izlediği bir şeye dönüştürmüş operayı.(müziğinden hiç haz etmem, o ayrı ama seçtiği konular hayli keyifli)

    "belcanto" dediğimiz, kelime anlamı "güzel şarkı söyleme" olan ancak akım olarak çok daha fazlasını ifade eden bir terim var. belcanto dönemi, beraberinde "duygularını müzikle ifade eden sanatçılar" getiriyor. müziği ruhani havadan ya da matematiksellikten bir parça uzaklaştırıp, dinleyene bir şey anlatır hâle getirmiş bu dönem bestecileri. duygular işe bir kere karışmayagörsün^:kurdun dişine kan değdi esprisi... ha ha^, arkası gelmek bilmiyor artık işin.

    müzikal olarak, felsefi olarak birbirlerine alabildiğine karşı olsalar da belcanto dönemi bestecileri, verismo'nun temellerini atmışlardır. duyguyu müzikle anlatma ihtiyacının bir tezahürü olarak dinamikler sık kullanılmış, türlü çeşitli kadanslar iliştirilmiş partilere belcanto döneminde. romantik dönemin sonlarına doğru hüzünlü, karanlık hikayelerin hüzünlü, karanlık karakterleri ifade etmeye çalışmış bestecinin, librettistin içinde sıkışıp kalanları.

    verismo döneminde "bunlar bana yetmiyor" diyen bir grup tapılası insan, işin içine gerçekten haykırışları, ağıtları yahut kahkahaları dahil etmiş. link verip ortalığı karıştırmak istemezdim ama verismo'yu anlatmak için çok faydalı olacağını düşündüğüm kısacık bir video var.

    bundan sonrası benim çok ilgimi çekmiyor, inat eden olursa oturup kurcalasın işte. benden beklemeyin bir şey, oralara kadar gidip dudağınız bükülünce de gelip bana ağlamayın.