1. ikimizle ilgili bölük pörçük hatıralar var aklımda. odadan odaya geziyorsun zihnimde.


    leblebi tozu yerken çıkıyorsun birden, odaların birinden.

    sen yeşillik topluyorsun bahçede, ben verandanın demirlerine oturmuşum afiyetle elimdekini bitirmeye çalışıyorum.
    endişeyle yanıma geliyorsun düşeceğim diye. hayatta hiç bir şey zarar veremez gibi geliyor o an. sen hep yanımdasın ya..


    sonra karda yürürken çıkıveriyorsun bir diğer odadan.

    kocaman bir kardan kadın yapmışsın. kar topundan saçları, inci gerdanlığı var bir de.
    ben kendimi kömür ararken buluyorum, prensesin gözleri için..
    kucağına alıp sımsıkı sarılıyorsun. sanki gideceğini biliyordun bu kadar erken..


    her elektrik kesilişinde giriveriyorsun bir diğer odadan içeriye.

    bir elinde gaz lambası, diğerinde kitaplar. hayal dünyasının kapılarını ilk aralayan kahramanım. masal tadında, senin kokunla, gaz lambası ışığında bir anı daha canlanıyor aklımda.

    bu arada "kadifeden kesesi"ni hala sana söylüyorum. duyuyor musun?

    sonra bir yaz sabahı gidiveriyorsun habersiz.
    okuyacak onca kitabımızı, birlikte söyleyecek şarkılarımızı, yaşanacak onca anımızı da alıp gidiyorsun yanına.

    karda yürürken,
    bahçede yeşilliklerle uğraşırken,
    yağmur kokusunu duydukça
    şarkımızı söylerken,
    gaz lambasının ışığında otururken,
    her yeni kitap alışımda yanıbaşımda duruyor gibisin.

    bu anlardaki gülümsememin sebebi hala sensin.

    uzun, ince, naif kahramanıma selam olsun.
    masalların emin ellerde
    ve başka minik yüreklere anlatıyorum bende..
  2. söylemişti zaten yıllar evvel cemal süreya:
    "özlemek,ölmekten iki harf fazla be çocuk.."
  3. bir insanı özlemek yoktur esasında. o yanındayken oturduğun koltuk, onunla girilen ev, onunla gezilen sokaktır; yani onunla değerlenen şeylerdir özlediklerin. kişiyi özlemezsin, kişiyle değerlendirdiğin geçmişteki kendini özlersin aslında.
  4. özlediğin, gidip göremediğindir;
    ama, gidip görmek istediğin

    özlem, gidip görememendir; ama
    gidip görmek istemen

    özlediğin, gidip görmek istediğin-
    ama gidip göremediğin

    özlem, gidip görmek istemen-
    ama, gidememen, görememen;
    gene de, istemen

    der oruç arouba.
  5. az önce bir insana karşı hissettiğim en yüksek özlemi hissettim.

    abimi aşırı derecede severim. seslerimiz de birbirine o kadar benzer ki, bazen ben gitar çalarım o söyler bir yandan da back vokal yaparım. kaydederiz öyle. ses yüksekliklerimiz farklı olmasa çok zor ayırt edilir yani hangisinin hangimizin sesi olduğu. az önce bir şarkıyı dinlerken eşlik etmeye başladım istemsizce. sonra kendi sesimi, sanki ben söylemiyormuşum gibi dinlemeye başladım. öyle yapınca sanki abimin sesini gibi dinliyor gibi hissetim. mutlu oldum resmen o birkaç saniyede. lanet olsun ki insan kendi beynini sadece birkaç saniye kandırabiliyor. kısa süre içinde tekrar kavuşacağız ama yine de özleyince insan böyle olabiliyor.
    jimi
  6. "bir insana olan özlem iç organlardan daha fazla yer kaplar" demiş proust. daha iyi bir tanımı olabilir mi bilmiyorum.
  7. beli büküldü gecenin
    ağır aksak yanaştı sabah
    kokusunda mavilik vardı gecenin
    sabahın teni pamuk gibiydi
    ışığı özledi yalnız köpek
    gece lambasını sevemedi
    beli kırıldı gecenin
    ışığı söndü, fer kalmadı
    abi
  8. erkekseniz ve karşınızdaki kişi nazım hikmet in tabiriyle
    'hoşgeldin kadınım benim, hoşgeldin
    ayağını bastın odama,
    kırk yıllık beton çayır çimen şimdi'
    dedirten türden ise tarifi imkansız bir boyutta olabilir. erkekler odundur ve de en iyi yandıkları durum budur herhalde alev alev. ve gözlerinizde tüter. cahit zarifoğlu da demiştir ya zaten
    'öyle tütüyorsunuz ki gözümde hamdolsun hasret çekiyorum.'
    özleyebilme şerefine nail olabilmek bile aşırı büyük mutluluk verici bir şeydir artık. aşırı sıcağın vücut tarafından soğuk olarak algılanması gibi bir şey olsa gerek.
  9. elinden kayıp gideni özledim demek ne çare. yanındayken özleyeceksin ki onun adı pişmanlık değil özlemek olsun
    mavi
  10. ilk güzel anıları hatırlarsın anlamsız bi mutluluk kaplar içini daha sonra duraklarsın gerçeğe dönmeye başlarsın o dönüşteki o çöküş o çaresizlik insanı öyle bi dağıtır ki öylece kala kalırsın. sanki hayat durmuş ve hiç devam etmeyecekmiş gibi....