1. 1960'lardan sonra deneysel tiyatrodan esinlenmiş bir akım olarak ortaya çıktı. esersiz sanat kategorisinde ele alınır sanat tarihçiliğinde. bu happeningler bazen videoya alınır lakin yine de sanat eseri sayılamaz tam anlamıyla. vito acconci sanat dünyası ile gündelik hayat arasında tüm sınırlar kalkmalı düşüncesini savunurdu. farklı bir hareket halini alan bu değişim sanatçıları komik bir yere çekti.

    bana anlamsız gelen bir yanı var türün. insanda rahatsızlık uyandırarak bir şeylere dikkat çekmekten çok ismini duyurmak için tırmalama gibi geliyor. özgün olmak isteyen çağdaş sanatçı izleyenle sanat arasındaki köprüyü yıkarken tüm absürtlükleri yapmak zorunda gibi bir kural varmış gibi hareket ediyor. otoyola yatmak(chris burden), kendini silahla vurmak (elke krystufek), tekneyle geziye çıkmak (in search of the miraculous adlı bu sanat eserinde tekneyle atlas okyanusu'nu geçmeye çalışan bas jan ader, kayboldu denizde.) ya da kamusal alanda mastürbasyon yapmak kendi sınırlarını anlamanı sağlasa da sanat diye sunulmamalı. oleg kulik sergisinin açılışında herkese saldırdığı için insanları allak bullak etmişti. seyircinin eğlenmesi eserin kötü olduğunu, yeterince radikal olmadığını gösterdiği için övgü aldı muhtemelen. kafası iyiyken yapılabilecek her şeyi yapmak ya da davranış bozukluklarını sanat diye yutturmak sanki.

    joseph beuys ya da marina abramovic en bilinen örnekler. fiziksel olarak kendini zorlayıp buna saygı bekleyen kitlenin en önemlileri hatta. ''sanatçıların çoğu oportünisttir, söylemeden edemeyeceğim, şerefsizlerdir. sanatçılar en gerici sınıftır.'' diyerek özeleştiri yapan beuys, yine ilgi çekmek için yapmıştır. imge bolluğuna ulay ile bağıran marina da toplumu eleştiriyordu. yaşama renk katmaktan ziyade sinir bozmayı görev edindiklerinden olsa gerek.
    sezgi