1. madem böyle güzel şiirler paylaşılmış ben de bir şiirle ortak olmak isterim bu güzelliğe...
    ayrıca bir de öncesi var:
    (bkz: pollyanna'ya mektuplar - didem madak)

    muhabbet kuşumuz öldü
    arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak
    biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman
    acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur pollyanna

    uyuyamadığım gecelerin sabahında
    gözaltlarımdan mor çocuklar doğardı
    mor çocuklarıma ninni söylerdi sabah ezanları
    fırtına ters çevrilen şemsiyelere benzerdi
    duaya açılan avuçlarım
    avuçlarıma kar yağardı
    kimi zaman tipi...
    kaç kere avuçlarımda mahsur kaldım.
    birkaç kış geçti pollyanna
    ben hep mahzun kaldım.
    kocaman bir kardan adam yaptı içime bir çocuk şair
    tuhaf şarkılar mırıldanarak: şiirime kenar süsü olsam ben
    bir kenar süsünün gülü olsam ben
    sarı deftere tuttuğum bir günlük
    aşk olsam ben...

    sonra yazları
    yaseminlerle sarmaş dolaş bir balkonum oldu
    balkon yaseminlerle sevişirdi
    rüya hülyayla sevişirdi.
    ben o beyaz ve güzel kokan çadırın altında
    geceyle sevişirdim.
    bir davet gibi otururdum balkonda
    bir beyaz örtü gibi sarardım acılarımı başıma
    ben sevgilisi çile olan bir gelindim pollyanna
    gel derdim gel, kim olursan ol yine gel...
    çiçekli bir düğün davetiyesi gibi otururdum balkonda
    yıldızlar ürkerdi, titrerdi davetimden
    ayın etrafında beyaz bir hale dönerdi.
    bileklerimi uzatırdım çıplak, beyaz ve inca
    işıktan bir kelepçe istedim yüz görümlüğü olarak pollyanna.
    secde eden alnımı,
    şarap içen dudağımla öpmek istedim.
    dizlerimde ve dirseklerimde nasır tutan arayışımı
    beyaz bir merhemle ovmak istedim.
    beyaz bir günahtır aramak kimi zaman pollyanna...

    itiraf etmek gerekirse
    domates-biber biçiminde tuzluklar aldım pazardan
    kalp şeklinde kültablaları
    kalbimde söndürülmüş birkaç sigaradan kalan kül
    yetmezdi yeniden doğmaya.
    orhan gencebay dinledim itiraf etmek gerekirse
    bedelini ödedim ama pollyanna
    itiraf artık tedavülden kalkmış bir kağıt para.

    hayatım bir mutsuzluk inşaatıydı pollyanna
    çimento, demir, çamur...
    duvarlarımı şiir ve türkü söyleyerek sıvardım.
    en üst kattan düşerdim her gün
    esmer bir işçi gibi dilini bilmediğim bir dünyaya
    hayatım bir mutsuzluk inşaatıydı pollyanna
    sana ve mutluluğa yazılmış mektuplarıma
    cevap beklediğim zamanlarda.

    benim bir köyüm olmadı.
    hiçbir şehir karlı sokaklarıyla bana
    pazen gecelik giymiş bir anne gibi sarılmadı.
    istanbul’u evlat edinsem
    benimsemezdi nasıl olsa otuz yaşında bir anneyi
    yüzyıllarca yaşamış bir çocuk olarak.
    mütemmim cüz olamadım hiçbir aşka pollyanna
    bir kitaba bir cüz olamadım.
    yukarıdan aşağı, yedi harfli battal boy bir intiharı denedim.
    hiçbir bulmacayı tamamlayamadım.
    bir kediyi okşasam ellerim yumuşardı
    biri okşasam bir yumuşardı.
    bire “bir” olamadım.

    fırfırlar olmalıydı oysa hayatımın kenarında pollyanna
    kırmızı puanlı bir şiir olarak uyumalı, mor puanlı
    uyanmalıydım.
    pişman olmamalıydı orada olmalarından yeşil farbelalarım.
    bir çingenenin çıkardığı dil olmalıydı şiirlerim.

    sana bu son mektubu,
    artık senden mektup beklemediğimi söylemek için
    yazıyorum pollyanna
    son şiirini yazmaya cesaret edememiş bir şair olarak.