1. psikopati sözcüğü, yunanca psych yani "zihin, ruh" ve pathos yani "dert, acı çekmek, hastalık" tan türemiştir.

    tüm kişilik bozukluklarının en tehlikelisi olarak tanımlanan psikopati her ne kadar dsm 4’te antisosyal kişilik bozukluğu çatısında yer almaktaysa da uzmanlar bu bozukluğun kendine ait özellikleri olduğundan bağımsız bir kişilik bozukluğu olarak yer alması gerektiğini iddia ediyorlar.

    onu diğer kişilik bozukluklarından ayıran ve en tehlikelisi yapan vurucu özelliği ise empati ve vicdan yoksunluğudur.

    bu sosyopatide de görülür ancak psikopati ona nazaran daha ağır bir kişilik bozukluğudur.

    ahlak, dayatılan değil de insanın özündeki gerçek ahlak olgusu ya da insanın yapıp yapmaması gerekenleri belirleyen şey aslında vicdandır. vicdansa, bir başkasının canını yakacağını bildiğinde durmak, yaktığında utanmak, sorumluluğu kabul etmek ve pişman olmaktır. vicdanı olmayan birininse yapacaklarının sınırı yoktur, her şeyi yapabilir.

    yalan söyleme, başkalarını sömürme, başı bozukluk, sorumsuzluk, kibir, rastgele ve çoklu cinsel ilişkiler, düşük irade kontrolü ve empati ve pişmanlık-suçluluk duygularının yokluğuyla kendini gösterse de psikopatik kişi bunları ustalıkla gizleyebildiğinden rahat teşhis edilemezler ve bu yüzden sanıldığından daha yaygındırlar

    “bir psikopat beyninin içine girebilir ve ne düşündüğünü hayal etmeye çalışabilir, ama ne hissettiğini asla anlayamaz. psikopat, insanları nesneler olarak tasavvur eder.”

    bu konuda en çok çalışma ve araştırma yapan profesör robert hare’in ”hare psikopatlık testi”ne göre psikopat kişilik ve davranışın en fazla bilinen özellikleri:
    • yüzeysellik/yüzeysel cazibe
    • kendine değer verme duygusunun abartılması
    • uyarılmaya ihtiyaç duymak/can sıkıntısına yatkınlık
    • patalojik yalan söyleme
    • hilekarlık/çıkarcılık
    • yüzeysel duygusal tepki
    • vicdan azabı ya da suçluluk duymamak
    • asalak bir yaşam tarzı
    • duygusuzluk/empatiden yoksunluk
    • gelişigüzel cinsel davranış
    • davranışsal kontrolün zayıf olması
    • uzun vadede gerçekçi amaçlardan yoksun olmak
    • erken davranışsal sorunlar
    • sorumsuzluk
    • dürtüsellik
    • kendi davranışlarının sorumluluğunu kabul edememek
    • çok sayıda kısa süreli ilişki
    • çocukken suç işleme
    • çok yönlü suç işleme

    ayrıca vicdansızlar – robert hare kitabında hare’in en çarpıcı tespiti, psikopatlığın dengeli veya dengesiz aileyle alakasının olmadığı. “doğa psikopatlara çoğumuzdan farklı bir şey vermiş. sosyalleşmenin kimliğimizi oluşturan, bizi daha sosyal, daha iyi vatandaş yapan etkileri psikopatlara işlemiyor. yani ne tamamen genetik, ne de çevreyle açıklanabiliyor.”

    peki psikopatlar ‘iyileşebilir’ mi? prof. hare, “her şey denendi, hiçbir şey işe yaramıyor. geleneksel rehabilitasyon programlarına katılan suçlular daha ciddi suçlar işleyebiliyor. çünkü psikopatlar insanları manipüle etmenin yeni yollarını buluyor.”

    prof. hare, psikopatlar için duyguya değil, bilişsel davranışa seslenen bir program üzerinde çalışıyor: “aksi halde psikopatlarla başa çıkmanın tek yolu, onları kilit altında tutmak.”

    “topluma bir yalancı ve dolandırıcı olarak gösterilmek çoğumuzu yıkabilir ve küçük düşürebilir, ama psikopatın durumu farklıdır. o yine de toplumun gözünün içine bakabilir ve ‘şerefi üzerine’ ateşli sözler verebilir” – robert hare

    “diğer ağır klinik bozuklukların yanında, psikopatiyle ilgili çok az sistematik araştırma vakfedilmiştir, buna rağmen psikopati, toplumda diğer bütün psikiyatrik bozuklukların toplamından çok daha fazla sıkıntıya ve bozulmaya neden olmaktadır.” (robert hare)

    araştırmalar kapitalist toplumlarda psikopati oranının çok yüksek (yaklaşık %4), fakat örneğin, budist bir toplumda çok az (yaklaşık %0,1) olduğunu gösteriyor. kapitalist toplumlarda psikopati özellikleri değer kazanıyor, hatta pek çok alanda ve meslekte takdir de görüyor. tamamen ben merkezci, bir diğerini ezip geçmenizi öneren sloganlar psikopatlara hazır özür kaynağı sağlıyor. bizim toplumumuza bakarsak buna bir de cinsiyetçi kültürün sağladığı avantajları da eklediğimizde adeta psikopatların cenneti oluyor…

    dışarıya bambaşka bir kişilik sergileyen psikopatlar, en fazla zararı üzerlerinde kontrol sağlayabilecekleri kadar yakınlarında olan insanlara verirler.
    pek çok psikopat hiç şiddet içeren eylemde bulunmaz ama hepsi yakınlarındaki insanlara sistemli olarak psikolojik işkence uygular, maddi-manevi büyük zararlar verir ve bundan zevk alır.

    her halükarda psikopat, zarar verir.

    psikopatların irade kontrolü son derece zayıftır.

    onlarla ilişkide olan herkes (çocukları ve aileleri dahil) “kurban”dır.

    psikopatlar mükemmel bukalemunlardır. her role bürünebilirler. yakınınızdaki birinin böyle ürkütücü bir kişiliğe sahip olabileceğinden şüphe duymayacağınız için çoğunlukla anlamazsınız.

    bütün psikopatlar doğdukları günden öldükleri güne kadar “takiye” yaparlar.

    onlar için herşey güç elde etmek, hakimiyet kurmak ve oyun kazanmak üzerine kuruludur. zarar vermek, yani “kazanmak” için bizim mantığımızın almayacağı, gereksiz, saçma ve bazen karmaşık, bazen basit oyunlar oynarlar. bir psikopat “kaybederek kazanır”. onlar için sevginin ve bağın kıymeti yoktur; bir kişiyi yıkmak-yok etmek, oyunu kazanmak demektir. kaybettikleri bağ için üzüntü duymazlar. ilişki kendi kontrolleri dışında sonlanırsa hissedebilecekleri tek şey, kontrol-güç kaybı ve narsistik kırılma yüzünden yaşayacakları öfke ve hayal kırıklığıdır.

    yaptıkları hiçbir şeyden dolayı suçlu hissetmez ve pişman olmazlar. diğer kişilik bozukluklarından farklı olarak kendileriyle ilgili hiçbir iç rahatsızlıkları yoktur. işledikleri suçlar psikolojilerindeki zayıflıklar yüzünden değildir.

    ne yazık ki her meslekten, her sosyal konumdan ya da ideolojiden, azımsanmayacak oranda “gizli” psikopat aramızda yaşıyor.