• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.40)
pulp fiction - quentin tarantino
ödül avcısı butch coolidge şeytanla yaptığı bir anlaşmada ödemeyi durdurmaya karar verir. honey bunny ve pumpkin, hayatlarına biraz hareket katmak isteyen genç ve birbirlerine aşık bir çift soyguncudur. bu arada iki işi iyi bilen gangster, vincent vega ve jules, günlük işlerinden biri olarak,patronlarına ödemeyi geciktiren bir kaç sahtekar genci vurmaya giderler. vincent patronun genç ve güzel karısına bebek bakıcılığı yapmakla da görevlendirilirken ortağı suç yaşamına son vermeye karar verir. cesur bir boksör ise para karşılığı hile yapmayı redderek şehirden kaçar. kader bu aykırı tipleri mutheşem bir raslantı sonucu bir araya getirecektir.


  1. "bad motherfucker" denilince aklımıza ilk bonus kafalı samuel jackson geliyor, ikinci olarak da üzerinde bad motherfucker yazan cüzdanı geliyor.

    quentin tarantino stylish diyebileceğimiz, tarz filmler seviyor. bu tarz filmler yapıyor. pulp fiction onun ustalık eseri olmasa bile, bence en iyi filmidir. ölünce(allah korusun) çektiği en iyi filmi olarak bu film gösterilmelidir.

    tarantino, ayak fetişi, mexican standoff ve kan gibi belli başlı favori ikonları olan bir yönetmen. ayrıca birkaç filmini seyreden herkes onun diyalog yazma konusundaki başarısını ve bu diyalogların doğallığını farkeder. pulp fiction, tarantino'nun tüm bu fetişlerini, fantezilerini, ikonlarını hayata geçirdiği ve hiçbirinin bir diğerini gölgemediği tek filmidir bence.

    örneğin kan, kill bill filmlerinde zirve yapar. bu fetiş mi diyelim, fantezi mi diyelim, filmdeki ana unsur olur. kan ve gore, yani kol bacağın kopması göz çıkması, seyircinin asıl ilgisini çeken unsurlar olur. diğer ikonlar geride kalır.

    mexican standoff(ikiden fazla karakterin birbirine silah çekmesi,meksika açmazı) ise, reservoir dogs'ta tüm kurguyu ve karakterleri finalde birbirine bağlayan ve filmi katliamla bitiren bir unsur olurken, inglourious basterds'ta açmaza giren kurguyu bir deus ex misali açan ve gerçekten filmin havasını bana göre çok bozan bir duruma dönüştürür.

    ve bir de ayak fetişi var tabii, ama ona değinmeyeceğim, easter egg gibi her filminde var ancak kurguyu çok fazla etkilemiyor.

    kan ve mexican standoff kullanımı ise pulp fiction'da çok akıllıca ve yerinde, kararında. örneğin kan. kan kill bill'deki gore fest'in aksine, yerinde ve zamanında kullanılıyor. örneğin, jules ve vincent, odayı basıp milleti öldürürken kan, onların öldürme güçlerini açığa çıkarırken, yanlarına aldıkları adamı arabanın arka koltuğunda yanlışlıkla vurup, ne yapacaklarını bilememeleri, onları bir anda çaresiz bir konuma düşürüyor. kan ikonu zekice kullanılıyor.

    mexican standoff ise ne rezervuar köpekleri'ndeki gibi filmi sonlandırıcı, her konunun ve karakterin geldiği noktayı çözücü bir vazifede, ne de soysuzlar çetesindeki gibi gereksiz bir sahnede gereksiz bir kullanım vazifesinde. bu filmde jules, ve kafeyi soymaya niyetlenen çift arasında oluşuyor meksika açmazı. ve çok da zekice kullanılıyor. film boyunca biz jules'un bad motherfucker'lığına şahit oluyoruz, ve bu açmaz geldiğinde onun soyguncuları vurup yoluna devam edeceğini düşünüyoruz. ama bu açmazda jules'un hitman olarak sürdürdüğü kariyerinden yorulduğunu, insanları öldürmeden önce söylediği incil alıntısının alakasız olarak söylediğini öğreniyoruz ve ilk kez, en az kan beklenen sahnede(arka koltuktaki elemanın vurulması), kan gelmesinin aksine şimdi en çok kan vurdu kırdı beklenen sahne, barışçıl çözülüyor. işte meksika açmazı böyle akıllıca kullanılıyor.

    daha filmdeki uyuşturucu kullanımı ve etkilerini tartışmadım. üzerine çok düşünmedim bile. çünkü bahsettiğim şu iki tarantino ikonu bu filmde öyle üsturuplu kullanılıyor ki, hayran kalmamak mümkün değil.

    bazen böyle bu tarz kült olmuş filmler hakkında düşünüyorum. özellikle pulp fiction. acaba çok mu abartılıyor? hakettiği kadar var mı? bu film üzerinde düşününce bana gereken cevabı veriyor. belki üzerinde tartışılacak, gerçekten hakettiği kadar var mı yok mu diye düşünülecek onlarca film vardır ama bu film hakettiği kadar olan filmlerden.

    yalnızca meksika açmazı ve kan gibi iki ikondan bu kadar şey yazılabilirken, vincent vega karakteri, "zed's dead baby" sözü, mr. wolfe, altın saatin hikayesi, butch ve marsellus arasındaki ilişki, vega ve mia'nın pistte yalınayak dansları ve daha nicesi üzerine neler düşünülebilir, nasıl çıkarımlar yapılabilir siz düşünün.

    bu filmin yakaladığı o "stylish" hava, bence tarantino'yu fazla etkiledi ve diğer filmlerinde, özellikle kill bill filmlerinde aşırı kullanmaya çalıştı ama başaramadı. bu film öyle bir film oldu ki eminim tarantino bundan sonra çektiği bütün filmlerinde bu başarıyı, bu havayı arıyor, sinirleniyor. pulp fiction sonrası çektikleri vasat demiyorum, ama gerek klasik ikonlarını kullanması, gerek o sanatsal havayı yansıtmaya çalışması olsun, bence o havayı tekrar arıyor ama yakalayamıyor.

    onun en iyi eseri budur bence.
  2. efsane oyuncu kadrosu olmasından çok, oyuncu kadrosunu efsaneleştiren bir filmdir. filmin çekimleri sırasında ve sonrasında tarantino'nun uma thurman'la fikir alış-verişinde bulunarak yarattığı "the bride"(bkz: kill bill) karakteri, sonradan thurman'ın hayatının performanslarından biri olacaktır. aynı zamanda pulp fiction'da john travolta sadece vince vega karakterine değil, çöküşe geçen kariyerine de hayat vermiştir. iyi ki de yapmıştır.
  3. ''everybody be cool, this is a robbery!''

    çoğu insanın en sevdiği filmler arasında saydığı film.
    benim için de yeri hep ayrı olacaktır, ''royale with cheese'' konuşması efsanedir.

    zed's dead, baby.
  4. izlemeden ölmeyin, kendinize yazık etmiş olursunuz. film tavsiyesi isteyen arkadaşlarıma tavsiye ettiğim filmler arasında ilk 10'da bulunmaktadır kendileri. ruh halimi özetleyen replikleri de yok değil;

    - iyi misin dostum?
    + iyi olmaktan siklerce metre uzaktayım.
    creep
  5. -jambon ister misin?
    +yo yo yo ben domuz yemiyorum.
    -yahudi misin?
    +hayır yahudi değilim, sadece domuza takılmıyorum hepsi bu.
    -nedenmiş o?
    +domuz boklu bi hayvandır, pis hayvanları sevmem.
    -sosisine doyum olmaz, jambonu damağa hitab eder.
    +hey, lağım faresinin tadı da bal kabağı tatlısı gibi olabilir ama bunu bilemicem, çünkü o pis orospu çocuğunu yemem.
  6. bazı noktalarda sıkıcı boyuta geçen bir film. incilden ayet okuma faslı 3 kere tekrarlanıyor örneğin. silahlar, gansterler, paralar standart zaten. bol miktarda delilik emaresi ve cesareti var, bu tiplemenin sayısı arttıkça baymaya da başlıyor. felsefik açıdan da her karakter için hayatın zirv3 noktası olan bir alan var. ya bir materyal saat gibi ya bir an kurşun sıyırması gibi ya da bir hayal. bunların birisi hayatı geçmişte, birisi şimdide birisi de gelecekte anlamlı hale getiriyor. bizim hayatlarımızı anlamlı hale getiren nedir diye sorgulama yapılabilir. mevzu aslında insanın zamansal boyutu. bu konuda ekstra okuma yapılabilir, nietzsche ya da heidegger uygun seçim olacaktır.
    abi
  7. en çok hoşuma giden iki diyaloğu aşağıdaki ikisidir. aradan yıllar geçse dahi akla gelince yarım yarım yarar... ingilizce orijinal dilinden izlemek eğlenceyi ikiye katlıyor denebilir.

    !---- spoiler ----!

    vincent ve jelus hamburger yiyen çocukların evini basmaya gittiklerinde:

    jules: describe what marsellus wallace looks like
    brett: eööö he's black
    jules: go on
    brett: he's bald.
    jules: does he look like a bitch?
    brett: what? :(
    jules: does he look like a bitch???
    brett: no :(((
    jules: then why you tryin' to fuck him like a bitch brett?
    brett: i didn't :(((
    jules: yes, you did. yes, you did, brett! you tried to fuck him.
    brett: no, no... :(
    jules: but marcellus wallace don't like to be fucked by anybody except mrs. wallace.

    diğeri de butch ile fabianne'ın kaçarkenki diyalogları:

    fabienne: whose motorcycle is this?
    butch: it's a chopper, baby.
    fabienne: whose chopper is this?
    butch: it's zed's.
    fabienne: who's zed?
    butch: zed's dead, baby. zed's dead.

    zedz ded beyb, zedz deyd

    !---- spoiler ----!
  8. ilk izlediğim günkü şokumu hala hatırladığım tek filmdir.
  9. john travolta ve uma thurman'ın gerçekten çok iyi oyunculuk gösterdikleri 1994 yapımı ölmeden önce izlenilmesi gereken şaheserlerden biridir.