• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (6.00)
rambo first blood part ii - george p. cosmatos
özel operasyonlar konusunda uzman olan vietnam gazisi john rambo (sylvester stallone) manevi babası albay trautman (richard crenna) tarafından hapisten çıkarılmış ve tekrar orduya katılarak özel bir görev için vietnam'a gönderilmiştir.görevi,askeri haber alma tarafından esir tutuldukları belirlenen amerikan askerlerinin izini bulmaktır.yapılan plana göre rambo, düşmanla sıcak temasa girmeden sadece fotoğraf çekip bölgeden ayrılacaktır.rambo bir süre sonra korkunç gerçeğin farkına varır:kendi kuvvetleri tarafından ihanete uğramıştır.
oyunu kendi kurallarına göre oynamaya karar veren rambo,verilen emirleri çiğneyerek esir tutulan ınsanları kurtarmaya karar verir.kendisine yardım eden vietnamlı co bao(julia nickson)'nun da yardımıyla rambo, gerilla taktikleri kullanarak ölümcül düşmanlarını alt etmeye çalışır.


  1. lise sondaydım, dershaneye gidiyordum. yine bir okul sonrası dershanede teneffüs vakti. üç arkadaş bahçede duruyoz muhabbet ediyoruz. birden 20-30 kişilik bir güruh geldi bahçeye. bizim gibi öğrenciydi onlar da. ''şu muydu lan?'', '' bu herifti işte'', ''sikeriz olm'' gibisinden konuşarak üçümüzün etrafını sardılar birden. iki arkadaşımı çekerek götürmeye başladılar sandım önce. meğerse onlar başlarında kalabalıkla duruyolarmış. bi şey beni tutmuş ensemden çekiyomuş asıl. bi şey diyorum çünkü beni bu hızla oradan çekebilen şey insan olamazdı.

    değilmiş de zaten. kafamı biraz geriye döndürebildiğimde `dikembe mutombo` nun şişkosunu gördüm. beni dershanenin arkasına sürükledi. döndürdü ve duvara yapıştırdı. boyunu tam olarak seçemediğim ve eninin benim kadar olduğunu düşündüğüm bu canlıyla baş başaydım artık. ''sen miydin laaaaaaan'' diye bağırdı eğilerek. gerçi eğilince bile baya yüksekteydi kafası. o öyle bağırınca baskı altında ifade vermek ne demek anladım. işkence ile itiraf neymiş öğrendim. ''bendim'' diyeyim ve bitsin o an istedim. elinin içinde erik kadar kalacak olan kafamı sıksın ve öleyim istedim. sonra gözüm adamın elindeki küçük bira kutusuna ilişti ve beynimde bir şimşek çaktı. demek o da birayı ısınıyor diye ufak içiyordu benim gibi. muhtemelen barda da otuzüçlük istiyordu. tam bu vesileyle bir diyalog kurmaya yelteniyordum ki 50 cl. yazısını gördüm. adamın eli yüzünden küçük sanmıştım kutuyu ne yazık ki. bir kez daha haykırdı. ''sen miydin dedim laaaaayyynnnnnnn'' diye.

    benim bu adama zarar verebileceğim tek yer taşaklarıydı. var gücümle bir tekme savursam kaçacak zamanı kazanabilir miydim? yoksa yaralı yaban domuzuna dönüşüp beni dövmek suretiyle bir antrikot kıvamına getirmesine mi yol açardım? zamanım azalıyordu, kanlı gözleri uzaklardan bana bakıyordu. ''kim ben miyim abi, nası yani?'' dedim zaman kazanmak için. ''yan mahallede kız arkadaşıma asılan sen değil misin?'' dedi. ''abi ben iki saattir dersteyim burada, hocalara soralım istersen. hem ben kimsenin sevgilisine efendime söyliim bacısına asılmam. biz de semt çocuğuyuz'' dedim bir nefeste.

    hımmppffffssssssss diye bi nefes aldı. eğildi boynuma sarıldı ve ''özür dilerim'' dedi. dostlar o an öyle bir andı ki anlatamam. herifin ağırlıyla makosen pabuçlarım kayıyor, bu sevgi dolu sarılışı taşıyamıyordum. bir dershane bahçesinde, benden özür dileyen bir boz ayıyla sarmaş dolaş duruyordum. kelimelerimi çok özenli seçmeliydim. aniden sinirlenirse tek tokatta pekmezimi akıtabilirdi. ''çok seviyom onu ondan oluyo'' dedi birden. ışığı görmüştüm, yol açılmıştı...

    ''kara sevda abi'' dedim. ''keşke onu nasıl sevdiğini anlasa''. dikildi birden, ''gel be kardeşim'' diyip koluma girdi. kolkola dershanenin önüne doğru yürümeye başladık. ön tarafta arkadşlarım çevreleri sarılı duruyorlardı, ''bırakın lan adamları'' diye haykırdı abi. mına koduumun herifleri roma ordusu gibi dizildiler birden. bu nasıl bi disiplin gtk diye düşündüm bir an. arkadaşlarımın yüzünde beni tekrar hem de tek parça olarak görmenin sevinci vardı. ''kusura kalmayın arkadaşlar bir yanlış anlaşılma olmuş, güzel kardeşimle konuştuk hallettik'' dedi ve o kocaman yüreğinin peşine ordusunu katarak hiç tanımadığım birisinin anasını skmek için tekrar yola düştü.

    o gece ve takip eden pek çok gece yatağımda yatarken kurduğum hayallerde ben bu herifi çok pis dövdüm. `yoda` gibi etrafında zıplıyor yumruk manyağı yapıyordum. `beowulf` gibi üstüne tırmanıp gözünü çıkarıyordum.

    eğer yetenekli bir yazar olsaydım bu olayı çok güzel bir şekilde rambo'ya bağlayacaktım ama o kalibre bende yok. çapım yetmiyor. o yüzden işte böyle önceden uyararak affedersiniz yarrak gibi bağlıyorum.

    işte benim her gece bu hayali dövmelerimdir bu rambo filmleri. vietnam'dan götün götün kaçan askerlerin intikamını alır rambo. olmadık şekillerde ağızına sıçar. daş atıp helikopter falan düşürür. tabi benim böyle bir bütçem olmadığı için filmini çekemedim hayali dayak atışımın. gavur yapıyo abi