1. 7 haziran genel seçimleri öncesinde ve hemen sonrasında yazılanlara baktım az önce. neler söylemişiz, ne ruh halindeymişiz diye. umutluymuşuz ve heyecanlıymışız bazılarımız. ben dahil olmayacağını bile bile seçim aldatmacasıyla rüyalara dalmışız ne yazık ki.

    dünya bir cehennem evet ama ateş önce düştüğü yeri yakıyor ve bu ülke yangın yeri. yanıyoruz. suruç katliamı ile başlayan yaklaşık bir aylık süreçte kendimizi savaş ve şiddet ortamının içinde bulduk birdenbire. son dakika haber bültenlerinde yalnızca sayılarını bildiğimiz ölülerimizin yasını bile tutamıyoruz.

    iktidar hırsıyla gözü dönen hastalıklı zihniyetler ülkeyi kan gölüne ve savaş alanına çevirirken, yaşamını yitiren güvenlik görevlilerinin cenazelerini seçim ve propaganda meydanı olarak kullanmaktan, kibirle ve arsızca "mutlu olun ağlamayın şehit oldular", "evlatlarımızı feda etmeye hazırız" demekten zerre kadar utanmıyorlar elbette. bunu yapan başka ne yapmaz ki? çıplak ve işkenceyle öldürülmüş bedenleri teşhir de eder, çocuklarının cenazlerini teslim almak için günlerce sınırda bekleyen ana babalara da saldırır.

    siz kimin evladını ölüme yolluyorsunuz ve ne adına ölüyor bu insanlar? insanlık onuru nasıl bu kadar pervasızca ayaklar altında çiğnenebiliyor? biz insanlıktan ne vakit istifa ettik? birbirimizin yüzüne bir daha nasıl bakacağız ölülerimize "leş" derken. nasıl çıldırmayacağız?

    bütün bunları neden bu başlık altına yazdığımı anlatmama gerek yok sanırım. ne yazık ki demokrasinin aslında hiç mevcut olmadığı ve demokratik mekanizmaların hiçbir şekilde işlemediği bir ülkede yaşıyoruz. baksanıza yalnızca bir kişinin iktidarı kaybetme korkusu ülkeyi bir ayda nerelere getirdi. sanki pamuk ipliğine bağlıymış barış umutları. uluslararası konjonktürden filan hiç bahsedecek, rasyonalist analizler yapacak halim de yok kusura bakmayın. artık ölümleri durdurmanın ve bu yangını söndürmenin yollarından söz etmeliyiz diyorum. yoksa bu ateş hepimizi yakacak.

    ek-1:
    "400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün" diye uyarmıştı bizi ama durumun bu hale gelebileceğine hiç inanmamıştık. sağlıklı düşünemiyoruz bile. günlerdir bir şeyler yazmak istiyordum. elim gitmedi. ne diyeceğimi bilemedim. ama şu da var ki artık "vatan sağolmasın, şiddet dursun" diyen insanların sayısı arttı. tek yapabileceğimiz şey sanırım ne olursa olsun insanlık onurunu savunmak, şiddetin ve savaşın tarafı olmamak, "benim adıma öldürmeyin" diyebilmek.

    ek-2 (6 eylül 2015 sonrası):
    öyle bir ülkede yaşıyoruz ki ülkenin cumhurbaşkanı “400 milletvekilini alabilecek veya bir anayasayı inşa edebilecek sayıyı bir siyasi parti yakalamış olsaydı, durum bugün çok daha farklı olurdu.” demekten utanmıyor. neden utansın ki? hepimizi tehdit ederek uyarmıştı aslında. 7 haziran seçimlerinden önce "400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün" diyen de o değil miydi?

    öyle umut ediyorum ki; bu adamın kendi ülkesinde savaş çıkarmaktan ve başka komşu ülkelerde savaş kışkırtıcılığı yapmaktan savaş suçlusu olarak yargılandığı günleri görürüm.
  2. ülkeyi 12 yıl boyunca aktif bir şekilde yönetmesine karşın açık bir şekilde gidilen ekonomik krizden sorumlu olmadığını söyleyebilen insandır. zaten bunun sorumlusu yıllardır alınan borçları taşa toprağa yatıranlar değil, mahalledeki bakkal dükkanı işleten orhan abi, berberlik yapan ziya abi ve en önemlisi özel ders veren beste hoca dimi? çünkü parayı onlar yönetiyor.

    aklına eser, bir yasa ile polise adam öldürme yetkisi verir; aklı eser, ülkenin yarısına bacım derken diğer yarısına eşkiya vandal ve çapulcu gibi lakaplar yakıştırır; aklıma eser, paraları sıfırlar...

    ama lütfen! tüm suç paralelin. hep mağduruz biz. eee kim mağdur etti seni? cevap yok. çünkü ortada bir mağduriyette yok. çocukları gemi-cik-leriyle oynar. kızı türkiyede üniversite kazanamadı diye gider amerikada okur ve aynı zamanda bunu yaparken de mağdur olmayı ihmal etmezler.

    eee... biz ne yapalım? 6 aydır toplam 45.000 soru çözdüm. ama sınavda salonunda öğrencilerden birinin telefonu (!) çaldı. sınavdan çıktık. birisi telefonla sınav salonuna girip kitapçık resmini çekmiş. onlardan kontrol yaptık. ve aynı zamanda mağdur etmeyi de unutmak bunları söyleyerek recep beyimizi mağdur etmeyi.

    allah uzun ömürler versin. iyi insandır. çok mağduriyet çekti ama çok çalıştı çook...
  3. ülkenin kan gölüne dönmesinden sorumlu olan kişi. çok şey yazasım var ama ne kendimi ne de youreads'i zor durumda bırakmamak için susuyorum. son olarak;
    (bkz: yargılanacaksınız)
  4. -bu aralar işleri baya tıkırında. bu mutluluk ve keyifle 200 sene yaşayabileceğinden korkuyorum.
    -skandalda kim kardashian, cicişler, lindsay lohan, hilal cebeci ' yi falan sollar.
    -acaba macbeth' deki gibi o da ellerinden çıkmayan kan lekeleri görüyor mudur?
    - kendisini destekleyen erkeklerin yüzü neredeyse kardeşmişcesine kendisine benziyor. acaba -beni seven çok özlü iksir içsin- diye gizli bir kampanyaları mı var?
    - bir de şeyi merak ediyorum, mesela gelmişsin bir ülkenin cumhurbaşkanı olmuşsun. bundan daha büyük bir makam, daha büyük bir karizma yok. bir insanın çıkabileceği en yüksek yerdesin. hayatın boyunca sana her şey bedava olacak, kim ülkenin cumhurundan para alır ki? devletin gemileri, uçakları, arabaları her şeyi emrine amade, istediğin kadar bin, anasını ağlat. kimse kalkıp seni durduramaz. yani her şey senin, bizim hayatlarımız bile senin, istediğin zaman çok rahat öldürebiliyorsun bizi, yaşayarak gördük... neyse buna rağmen neden kalkıp çalarsın? para stoklamak neden? neden gemi alıp ticaret yapmaya uğraşıyorsun, ulan cumhur reisi olmuşsun, daha ne?! kleptomaniysen, kleptomaniyim de tüm psikiyatırlar masaj yapa yapa iyileştirir seni. her şeyi olan bir insan neden bu kadar açgözlü olur? bu ruhun köküne ne biçim zehir atmışlar, sanmıyorum hiçbir çocuk bu kadar kötüleşebilecek şeyler yaşayamaz.
    [sayende artık yaşıyorlar ama... (bilirsin canım, hani şu yetim, öksüz bıraktığın, savaş bulaştırıp kafasını kestiğin, suriyelileri ülkeye sokup rızkını yediğin çocuklar var ya, ha işte onlardan bahs ediyorum)]
  5. az önce 5 dakka dayanabildiğim bir mıttarlar konuşmasında aynen şu cümleleri söyledi:

    1- bunların (cehape zihniyeti) bir dikili ağacı yok ağacı!!!111

    2- milletin %50'sinden oy alan bir liderin, yanlış yola sapmasının bir mümkünatı yoktur.

    şimdi sadece şunları merak ediyorum, kendisinin şu an cumhurbaşkanlığı makamında oturduğu türkiye cumhuriyeti devleti'nin kurucu felsefesini kimler oluşturur, ülkeyi bu kadar yiyip bitirmenize rağmen ayakta kalmasını sağlayan devrimleri kimler yapmıştır, yıkılmış ve elde olan cüzi beyin takımını savaşlarda kaybetmiş bir ülkenin yeniden dirilip 15 yıl içerisinde her alanda tarihinin en büyük kalkınma hamlelerini yapması, bir dikili ağaç kadardan daha mı gözünüzde hiç pahasındadır?

    adolf hitler %89 oy alarak almanya tarihine damga vurmuştur. adolf hitler'in yanlış yola sapmamış olduğu kanısında mısınız yoksa %89'un %50'den az olduğu iddiasında mı?
  6. bugün kerametini görüp iman ettiğim kişi.

    kendisi bugün şehrimizi şereflendirdi. gelmeden önce zaten olağanüstü hal ilan edildi şehirde. mesela valilikten gelen yazıyı gördüm de, hastanede bir oda hazırlatılıp tüm branşlarda uzman doktorların hazır bekletilmesine, yeme-içme için 2 gıda mühendisine kadar bir sürü talimat vardı. tabii ki yollar da kapatıldı. merkeze giden tüm yollar kapalı, insanlar perişan.

    işte reisin kerameti burada başlıyor. benim ev dik bir tepede. hani affedersiniz şey gibi bir yokuşu var. o yokuşu çıkmak normal şartlarda bile zulümken geçen perşembe, 3 sene aradan sonra yaptığım halı maçında baldırıma ve ayağıma aldığım darbelerden sonra hepten ölüm oldu o yokuş. bugün yordun argın eve dönmek üzere dolmuşa bindim. aklımda o yokuşu nasıl çıkacağım vardı. o yokuşa yaklaştığımızda polisin yolu kesmiş olduğunu gördüm. sonra şoför gözlerimi yaşartan o manevrayı yapıp direksiyonu benim evin tam önünden geçen üst yola doğru kırdı. allah'ım dedim ya rabbim bu bir rüya olmalı!

    dolmuş beni evin kapısında indirdi. o an çok derinlerden gelen dombra'yı duyuyordum.

    hadi atayizler bunu da açıklayın!
  7. tam 26 saattir kendisini tvde görmemekteymişiz. allahım resmen hayalimi yaşıyorum şu an!
  8. bu adam ülke başına geldiğinde türkiyenin en önemli sorunları olan demokrasi sorunu,kürt sorunu ,ekonomik tükenmişlik ile en büyük umudu olan avrupa birliği süreci üzerine yoğunlaşıp yada en azından öyle görünüp halkı çok büyük beklentilere soktu.

    adeta hastalıklı bir ülkeye 'bakın bizim demokrasi kanserimiz ,ekonomik zatürremiz var,bu kanser ve zatürre için avrupa birliği doktoru ile anlaşıp tedavi olacağız dedi.
    adeta yatalak bir vücuda 'koşmaya hazır ol' demekti.

    zatürre için antibiyotik tedavisine başlandı ve doğal olarak ateş düştü ,öksürük azaldı hasta kendine geldi.

    kanser için avrupa birliği doktoru ile görüşüldü onun ,önerdiği ilaçlar kullanılmaya başlandı ,isteği tahlillerin yapılacağı söyledi ,o da evet ben sizi buraya alıp tedavi edeceğim dedi.

    ama asıl nedenler ortadan kaldırılmaya çalışılmadı.sigara-alkol bırakılmadı ,sağlıklı besinler yerine sağlıksızlar yendi,soğuktan korunmak için herhangi birşey yapılmadı.bu durumda zatürrenin tekrarı kaçınılmazdı. ateş düşürücü -öksürük kesici kullanılarak ülkenin kendini kötü hissetmesi engellendi ama asıl tedavi de yapılmadı.

    önerilen kanser ilaçları bulantı-kusma yapıyor diye kesildi ,doktorun istediği tetkikler de yapılmayınca doktor da ameliyattan vazgeçti.

    hastalıkları iyileştireceğim diye başlanan süreç 13 yıl boyunca yanlış,düzensiz tedavilerle devam edince hastalıklar daha da ilerledi. can çekişen ,şuurunu kaybedip sağa -sola saldıran bir ülke ortaya çıktı.çevrede de bu davranışları nedeniyle hastalıklı ,deli ülke diye izole edildi.
    sonuç olarak artık ülkenin yaşamak kendini bu hale getiren aile reisinden kurtulması lazım.
  9. her uyandığımda vefat haberini almayı umarak haber sitelerini karıştırdığım kişi.