1. günümüz iyi insanlarının en büyük ayak bağının, yani sahte motivasyon kaynağı hatta yakıt yerine koyduğu yağının, romantizm olduğunu düşünüyorum. şimdi bana "iyi nedir? kimdir?" diye sormak isteyebilirsiniz, bu noktada genele göre ortalama bir iyilik tanımıyla geldiğimi ve kendi iyilik görüşlerimi belirtmediğimi söylemek isterim; ki muhtemelen siz onu bilmiyorsunuz, fakat şuan konumuz bu değil.

    bu kez iyi dediğimde çevresine sorun yaratmadan yaşayıp, insanların canlarının yanmamasını dileyen, uyum ve zararsızlıkla kendini aza kanaat ettirerek yaşayan, o acı dolu yaşamlarında gözlerini yumarak kozalarına sıkıca yapışmış tembel kelebekleri kastediyorum.

    romantizmi iki şekilde ele alıyorum: sezgisellik ve yüceltme.

    sezgisellikle kastım şudur; bilinçsiz olarak yaptığınız gözlemler ve eski tecrübelere dayandırdığınızı fark etmeden kullandığınız deneyimlerin bütünü ile, bunlara ek olarak açlığını hissettiğiniz birtakım metafiziksel duygunun etkisiyle akılla ulaşılamayan daha üstün bir inanç dünyasına kapı açmaya çalışmak.

    biri hakkında henüz konuşmadan edindiğiniz ilk izlenim, dua ettiğinizde beyninizin bir kısmında artan aktivasyon, "matrix nedir?" sorusuna verilecek cevabın dışarıda bir yerlerde olduğu hissi... sezgisellik budur: sorgulamalarla açıklamadığınız veya açıklayamadığınız his ve izlenimler bütünü. çoğu annenin evladına beslediği duygular da materyalist bakış açısıyla belli başlı hormonlarla ve karmaşık sinit ağlarıyla büyük ilişkiler içinde olsa da, annenin bu hali açıklayamayacağını biliyoruz.

    gelelim yüceltmeye. yüceltme bir fikrin, duygunun, kişinin, olgunun ya da kavramın, üstünlüğünü ifade etmektir. bunu iki şekilde yapabilirsiniz: biri öne savlar sürerek desteklenmiş, diğeriyse sezgisel olarak ve sonradan onu desteklemek amacıyla savlar türetilmeye çalışılarak.

    insanlığın en büyük gelişim sebebi olduğu kadar en temel sorunlarından biri, sorgulama isteğinin kendisinde susturmaya çalışsa bile sezgisel olarak bulunmasıdır. örneğin, hayatın anlamı gibi acılara anlam yükleme ereğinden gelen bir kavramı korumak uğruna yola çıkıp sorgulamalara girerek bircok şey öğrenirken, bir yerden sonra sizi tetikleyen bu sorgulama isteğindeki sezgiselliği terk edemezseniz, romantik olursunuz. kısacası rotanızı "hayatın amacını öğrenmek"ten, "hayatı öğrenmek"e çevirmediğiniz takdirde, daha alt başlıklara prefabrik inşaat yapmaya devam edersiniz.

    bunun bir de sezgiselliği büsbütün reddederek geleceği kör kuyu ilan edenleri var, ne yazık ki onlarla yaşayacağınız fikir ayrılıkları şayet sunduğunuz savlar o kadar kötü değilse büyük oranda çıkar temelli olacaktır. ikisinin bir uzlaşma noktası var, fakat bu nokta romantik olmayan kişiler için bir seçenek olmaktan dahi çıkabilir. seçmek istememekten değil, bazısı artık sezgilerini bıraktığı için; en azından şu anki tecrübelerinde.

    romantizm neden iyi insanların ayak bağıdır peki?

    çünkü gelişimin önünde bir engeldirler. romantik kişi, günümüzdeki pek cok tasavvuf meraklısı fakat iyi niyetli kişi gibi, öğrendiklerini kendi görüşüne yontarak öğrenir. kendi görüşüyle çelişenlere dahi sıkı sıkıya tutunma gayretindedir. bunu farklı ve yine basit örnekleriyle, özgürlükçü olduğunu iddia eden bireylerin faşizan tutumlarında veya silahsız mücadeleye inandığı iddiasındaki kişilerin desteklediği siyasi partilerin şiddet içerikli uzantılarında görmek mümkündür.

    romantik kişi için bir bulunmuş doğru vardır ve her yeni doğru fikir o doğruyu desteklemektedir. uyumsuzluk doğduğunda ikisinin çelişkilerle ayakta kalan bir sentezini kurarlar ki bu da ülkemizde bugün halk arasında sık kullanılan fikrine tutunma yöntemlerden biridir.

    bu nedenle bir romantiğe, fikrinde hata yaptığını anlatmak zordur; o çoktan sezgisel bağları en derinlerden kurmuştur. iyi niyetlerinin çoğu kez suistimal edilmesinin ve bir yerden sonra ruhları duymadan tanısalar sevmeyecekleri isimleri hiç düşünmeden takip etmelerinin de en önemli sebebi budur.

    özetle romantizm, kişinin her giydiğini kendine yakıştırmasıdır. giydiklerini niye giydiğini ise bilmemektedir.

    edit: genellikle bilmez, bazısı biraz bilir, bazısı bilir ama bilmezden gelir.
  2. sistemler, düzenler ve kuralların karşısında kalan bir bireyin aslında karşısındaki her şeyi kendisinin var edip de sonradan dışında kaldığı, en iyi ihtimalle çarkında bir dişli olduğunu fark etmesi ve nihayet bireyin duygu ve düşünce gücünün bu düzeneklerce sınırlandırılmaması gerektiğini savunan bir akım. duygulara, hayallere kilit vurulmaz. dünya olması gerektiği gibi olan şeylerle değil olageldiği biçimde forma kavuşan bir yer diye düşünmek daha esnetir.
    abi
  3. düş ve duyguyu her şeyin önüne koyan sanat akımı. temsilcilerinden (bkz: edgar allan poe) 'nun bir dizesini de buraya bırakıyorum:

    "all that we see or seem
    is but a dream within a dream"
  4. mantık eksikliğidir. ne kadar analitik noksanlığı, o kadar fazla romantizm.

    edit: burada romantizm, bir "dünya görüşü" olarak ele alınmıştır.
  5. türk dizilerinde hâlâ kendini gösterdiğini düşündüğüm akım. genel olarak iyiler hep iyidir, kötülerse kötü rolün dışına pek çıkamazlar.
  6. klasik edebiyat ve estetik akımına (bkz: klasisizm) tepki olarak xvııı. yy sonlarında fransa'da doğan ve xıx. yy başlarından itibaren avrupaya yayılan düşünsel ve yazınsal değişim hareketidir. insanın düşünce ve hayal gücünün, yaratıcılığının sınırlanmasına karşıdır. insanın duygularını ve düş gücünü harekete geçirerek, insanın düşüncede ve sanatta yaratıcılığını ortaya çıkarması gerektiğini savunan bir görüştür. akım, insan maneviyatını baz alır.

    romantizm akımının doğuşunda ve yayılışında fransız ihtilâli sonrasında ortaya çıkan toplumsal ve siyasal yapının (bkz: liberalizm) büyük etkisi vardır. bireyi temel alan, özgürlükçü bir akımdır. toplumu düzeltmenin, bireyleri düzeltmekle gerçekleşebileceği görüşünü savunmaktadır.

    romantizm, realizm ve sürrealizm akımlarının öncüsüdür. asıl gelişimini, bu iki akımla birlikte gerçekleştirmiştir.

    (bkz: voltaire) (bkz: jean-jacques rousseau) (bkz: lamartine) (bkz: victor hugo) (bkz: walter scott)
  7. samimi olmayani tiksinctir.
  8. gercekten kacis sanatidir. teslimiyet denen din kokenli hayatsal tavira benzestirenler oluyor. oyle degil. orda iyi ya da kotu herseyin kokeni bicimsel ve anlamsal olarak ilahidir. burda herseyin sonucu net sekilde kaliba sigdirma uzerinedir. tabi kaliplardaki temel yahut koken ortak olunca gercekten kacis oluyor.