1. ama iki sabah öyle bir tat oldu ki ağzımda, keşke onun dudaklarından
    rujlar yapılsa dünyanın ölümlü ve minyatür kadınlarına

    - onuncu kat.

    adı —gece değiştiricisi— olan bir melekle anılıyor adım kaç zamandır.

    -geceler yarınların negatifleridir- diyor, ne bir harfi var başka, ne bir ünlemi.

    eli elime değmedi yüz gündür, ama her gece seviştik onunla. bilemezsin,
    elleri hiç olmamış ve hiç durmamış bileklerinden akan kan.

    ikimiz de çok yoksuluz, gecede yalnızca bir kez sevişecek kadar yoksul
    şehvetimiz. ayrıca korkumuz saklı içimizde; her gece devriyeye çıkan kuzey
    yıldızı, onu bir adamla görürse tamamen yitirecek kadınlığını. tanrının
    kurgularına şaşmamak lazım, kuruntularına da.

    bir meleğin vücut hatlarını iyice öğrendim artık. gözlerine dokununca
    kayboluyor hemen. göğüslerini hissetmiyor. yani bir tespih gibi, o
    hissetmeyince hiç önemi kalmıyor. yine de dokunuyorum annemin ölü
    ellerinden medet umduğum gibi.

    melekler insanları öpünce canları çok yanıyor. yine de iki defa öptü beni.
    parmak uçlarında bir beraberlik bizimkisi, otuz yaşlarında topuklu
    ayakkabı giymeye çalışan bir adam gibi hissediyorum kendimi. gidişimden
    korkmuyor değilim, ama gittiğim şeritte yavaşlamak daha tehlikeli.

    ipeksi bir teni var bilekleri dışında. en başta içim acımıştı, yanlışlıkla
    sigara bile uzatmıştım ona. oysa tüm meleklerin bilekleri kanarmış, ne
    kadar çok kanarsa o kadar az canları yanarmış. o da benim nabzıma
    şaşırıyor, gülüyor, alay ediyor; o denli hızlı bir saatin içime
    yerleştirilmiş olmasına ve benim hiç telaşlanmayışıma şaşırıyor.

    artık dönemem, bana “git” de demez. dudakları sana benziyor biraz, ama
    makyaj durmuyor teninde; tanrının kuruntuları…
    ama iki sabah öyle bir tat oldu ki ağzımda, keşke onun dudaklarından
    rujlar yapılsa dünyanın ölümlü ve minyatür kadınlarına…