• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.50)
rus düşünce tarihi - andrzej walicki
batı avrupa geleneğine bağımlı 18. / 19. yüzyıl rus düşüncesinin özgün yanını ortaya koyan rus düşünce tarihi, konuya ilgi duyan tüm okuyucuları doyuracak nitelikte bir çalışma. walicki’nin sunduğu arkaplan, rus aydınların batılalaştırma ile geleneği yaşatma arasında gidip geldikleri sancılı, ama toplumun kaderini bütünüyle değiştirecek olayları besleyen dönem.
kitabın her bölümünde, yaşanan tartışmaların bambaşka bir dünya görüşü ve rusya’ya özgü bir düşünme sistematiği doğuruşunu izliyoruz. walicki, bu kadar kalabalık bir toplumun hızla çağdaşlaştırılmasını hedefleyen bu harekette eski ve yeni fikirlerin nasıl yan yana gelebildiğini; avrupa felsefesinin rus aydınların gözünde geçirdiği değişimi ve birbirinden farklı tüm gelecek kurgularını ayrıntısıyla ele alıyor. rus düşüncesinin tarihsel bir çerçevede incelenmesi sayesinde, tartışmaları yaratan gerçeklerle, toplumun gidişatına dair öngörülerinin şaşırtıcı sürekliliğini keşfediyoruz.
andrzej walicki, on sekiz yıllık ayrıntılı araştırmalarının birikimiyle yazdığı çalışmasında, geleneklerinden kopmaksızın ve toplumsal koşullarını unutmaksızın yepyeni bir ulusun temellerini atan rus aydınların savaşımını etkileyici bir biçimde öykülüyor.
tarihsel-felsefi sorunlar, siyasal ve dinsel tartışmalarla toplumsal düşünce ve hatta edebiyatla temellenen rus düşüncesini en geniş perspektiften sunan bu klasikleşmiş eserde, kendilerini rusya’nın geleceğinden sorumlu tutan aydınların modernleşme tutkusuyla giriştikleri hareketin, 20. yüzyılın başında yaşanan tarihsel kırılmayı adım adım yaratışına tanık olacaksınız.


  1. rus düşüncesi ile alakalı akla hayale gelebilecek her şeyi içine alan kitap. aydınlanma düşüncesinin rus coğrafyasındaki etkisinden sovyet devrimi'ne uzun bir süreci kapsıyor. hayranlıkla okuduğumuz edebiyatlarının kökenini de görüyoruz. edebiyatçıların fikir adamları olarak hangi düşüncelerden beslendiğini hatta kitaplarıyla alakalı analizleri de anlatıyor. hatta tolstoy ve dostoyevski'nin bölümüne ''peygamber gibi iki yazar'' başlığı atması ile gönlümü çaldı.

    benim için edebiyattan ziyade düşünce akımları ve çıkardığı siyasi harita daha etkileyiciydi. onlarca kitabı devirip zar zor öğreneceğim bilgileri tek kitapta sunmuştu çünkü. ama olayları özetlemek değil aksine derin anlatımıyla farklı farklı okumalara yönlendiren bir yöntemi var. dekabristler, milliyetçiler hatta hegel'in rus düşüncesine girmesine bile değinmiş. rusya'da sosyalizm fikrinin doğum sancılarını olarak adlandırılan zaman zarfını hem akımlara hem de düşünürlere göre ayırmış. bolşevik devrimi ile okumaların ilk basamağı olmuş böylece de. bakunin ve kropotkin ile anarşist fikirleri, belinski'nin sanat yazıları derken açlıkla okunuyor. hem rusya'nın düşünsel açıdan en ihtişamlı dönemi nedeniyle hem de anlatımın güzelliğiyle hayran bırakan bir kitap olmuş. alaeddin şenel de yine muazzam bir çeviri çıkarmış. anlatımın dolu olmasının yanında akıcı olmasını da sağlamış.
    sezgi