-
bu başlığı bulduğum iyi oldu. günün en güzel saatlerinden en güzel günaydınlarımla efendim.
pek bir sevdiğim edip cansever ve onun elden ele sevda büyüten "yerçekimli karanfil"i..
biliyor musun? az az yaşıyorsun içimde
oysaki seninle güzel olmak var
örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
midemdi, aklımdı şu kadarcık kalıyor.
sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
o başkası yok mu bir? bir yanındakine veriyor
derken karanfil elden ele.
görüyorsun ya sevdayı büyütüyoruz seninle
sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
birleşiyoruz sessizce. -
geri gelen mektup
ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,
yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...
ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
vaslınla da dinmez yine bağrıdaki ağrı.
dinmez! gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
dinmez! ebedi özleyişin bestesidir bu!
hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.
dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
tek bendeki volkanları söndürse denizler!
hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'kaabil'
imkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
mehtaplı yüzün tanrı'yı kıskandırıyordur.
en hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...
gözler ki birer parçasıdır sende ilahın
gözler ki senin en katı zulmün ve silahın
vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin
sen vururken de öldürürken de güzelsin.......
hüseyin nihal atsız -
şıraya bir şiir bırakalım
belki her sabah bir şiir yazan bir şiir bırakan olur...
güzel
güzel
ölüm daha kolaydır sevmekten
der ya aragon
anla ki ölüme benzer seni sevmek
sözcükler ki alevdir
ve karadır şairlerin hayatları
hem nice şiirlerde nice aşklarda
tarar saçımızı ölüm.
aşk ki bazan solgun bir ilçedir
sürdürür derinliğini
neden "en çok" acı ustası şairlerdir
en çok taşırlar çünkü aşkları.
ben ki yatağımdan tedirgin bir suyum
besbelli ki aşka ve ölüme çalışıyorum.
ilhan berk -
son zamanlarımın en güzel şiiridir kendileri. günaydın.
elleri vardı, siz bilmezsiniz
ben tek başımaydım, onlar ise yalnızdı
şubattan kalan bir gece yarısıydı sanki bütün caddeler
yine yenik ve gazetesiz ayrılıyorduk bir çağdan
çağın canı cehenneme
cennet nereye düşer şimdi
annesinden dayak yerken sorunca çocuk
ellerin vardı, sen de bilmezdin
hatırı sayılmak kimsenin aklına gelmeyen bir yoksul gibi
karşında duruyordum
senin için ıslak mendilleri kurumuş evlerin önemi yoktu
patrona halil, ilk posta teşkilatı ve
çekinerek kızının evinde ayaklarını uzatan babaların
kaldım, bir yanım alacaklı tarih diğeri aşk.
radyoların canı cehenneme
ben birşey demesem allah yine de anlıyordu
elleri vardı, demedim kimseye
başına ne gelirse hepsi yaşamaktan
ve bir çocuğun oyuncağının ardında yitip giden elleri
iki keder arasında gülmek doğru sayılmaz
bir parkın yoldaşıydım sanki
hiçbir richter tespit edemese de
richter’in canı cehenneme
titriyordu elleri
elleri vardı, siz bilmezsiniz
bir gülse kansere ve bana
yani durmadan çocukluğundan bahseden bana çare bulunacaktı
birkaç damla kan sızardı gözlerinden
bolşevikler tövbeye dururdu
aylardan şubat
güneşini avuçlarında saklayan bir uçurum gibi sessiz
yaşamın canı cehenneme
gözlerin doluyordu
bülent parlak - şubat kimseye çekmedi -
daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
takvim tutmazlığını
aramızda bir düşman gibi duran
zaman'ı
daha o gün anlamalıydım
benim sana erken
senin bana geç kaldığını...
murathan mungan -
bir gün sabah sabah
bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
uykudan uyandırsam seni:
ki, daha sisler kalkmamıştır haliç'ten.
vapur düdükleri ötmededir.
etraf alacakaranlık,
köprü açıktır henüz.
bir gün sabah sabah kapıyı çalsam...
yolculuğum uzun sürmüş oldukça
gece demir köprülerden geçmiştir tren.
dağ başında beş on haneli köyler,
telgraf direkleri yollar boyunca
koşuşup durmuş bizle beraber.
şarkılar söylemişim pencereden,
uyanıp uyanıp yine dalmışım.
biletim üçüncü mevki,
fakirlik hali.
lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,
sana sapanca'dan bir sepet elma almışım..
ver elini haydarpaşa demişiz,
vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
hava hafiften soğuk,
deniz katran ve balık kokulu
köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu...
bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
-kim o ? dersin uykulu sesinle içerden.
saçların dağınıktır, mahmursundur.
kim bilir ne güzel görünürsün sevgilim,
bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
uykudan uyandırsam seni,
ki, daha sisler kalkmamıştır haliç'ten.
fabrika düdükleri ötmededir.
(bkz: turgut uyar) -
dün sabaha karşı kendimle konuştum
ben hep kendime çıkan bir yokuştum
yokuşun başında bir düşman vardı
onu vurmaya gittim kendimle vuruştum...
özdemir asaf -
nesimi'den sabah akşam okunası bir şiir...
tek tek düşünerek okunası bir şiir...
bir de selda bağcan yorumu ile dinlenilesi şiir ki sormayın:
her sözü ayrı onurlu bir insan duruşu ...
har içinde biten gonca güle minnet eylemem
arabi farisi bilmem, dile minnet eylemem
sırat-i müstakim üzre gözetirim rahimi
iblisin talim ettiği yola minnet eylemem
bir acaip derde düştüm herkes gider karına
bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına
zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
rızkımı veren hüda'dır, kula minnet eylemem
oy nesimi, can nesimi ol gani mihman iken
yarın şefaatlarım ahmed-i muhtar iken
cümlenin rızkını veren ol gani settar iken
yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem -
bu sabahki şiirimiz sedat umrandan gelsin...
sedat ümran
leke
takılıp kalmış bir noktada
gölgesini içine düşürerek;
leke sabrın gücüyle büyür
tek başına
uzanır güneşe dek,
arınır kirinden;
yürüyen ak lekeleri olur göğün,
mavi gök-uykusunun düş lekeleri.
leke aşmaz sınırını,
kendini bilir,
durur bütün oturmuşluğuyla;
dağıtmaz, yaymaz gücünü
siz dokunmayınca.
leke lekelenmekten korkmaz,
kurtulmuş geleceğin ürküntüsünden,
alabildiğine özgür;
sevincimin kumaşında parlayan
üzüntü lekeleridir,
silip de bir türlü çıkaramadığım
içimin dökülen mürekkebidir. -
orhan veli'den gün olur:
gün olur alır başımı giderim,
denizden yeni çıkmış ağların kokusunda
şu ada senin, bu ada benim,
yelkovan kuşlarının peşi sıra.
dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
çiçekler gürültüyle açar;
gürültüyle çıkar duman topraktan.
hele martılar, hele martılar,
her bir tüylerinde ayrı telaş!..
gün olur, başıma kadar mavi;
gün olur, başıma kadar güneş
gün olur, deli gibi...
şarkısı da var,
(bkz: gün olur - zülfü livaneli)