• youreads puanı (10.00)


  1. bir ara sokakta öldüm…dün
    öylece yani.
    birdenbire
    boşluğa düşer gibi, sarı bir sessizliğin içinde
    granit duvarlı binanın anlamsızlığına,
    şehrin boşu boşunalığına içerlerken
    bırakmışım son nefesimi kaldırıma
    bitmiş,
    öylesine yani.
    birdenbire

    yan binadaki otel odasından izliyordu oğlan
    yüz ifadesini göremesem de
    anlamış mıydı acaba öylece oturmadığımı?

    o sokakta bitti her şey
    öğleden sonralarını bir bardak sütle geçiştiren
    apartman sakinlerini düşlerken
    sıkıntıdan
    ölmüşüm…dün

    arka odada ütü yapıp
    buharını burnuna çeken kadını,
    mutfağında her öğün için soğan doğrayıp
    gözyaşını kabuklara saklayan madam mari'yi
    kocasıyla artık sevişemediği için
    kapı komşusu gar sabunu satan adamı düşleyen servi'yi
    düşündükçe
    ölüvermişim…dün

    böylece bitmiş yani,
    birdenbire

    sıkılmışım derinden zahir.
    tutunca da nefesimi
    portakal kabuklarıyla çay demini döktükleri çöpe
    iki kedi de bulanınca
    kaldıramamış nefsim demlenmiş portakal kedilerini
    balkabağı mevsimi bile değilken
    dönüşüvermiş her şey baldan kabağa
    ve saat henüz 12'yi vuramamışken
    kalkmış otobüsler durmamaya
    mecal mi bulamamışım, yere döktükleri bala mı basmışım
    hatırlamam ama
    öylece kalakalmışım-kalkamamışım.

    şehrin insanı haberdar değil mi bu öldüresiye sıkıntıdan?
    vagonlar boş, birkaçı kiremit taşıyor topraktan
    kayıklar da serseri misinalar
    otobüsler kimseyi almadan durup durup geçiyorlar duraktan
    arabalar yürüme mesafelerini öldürüyor her gün, her öğle
    her gece
    bisikletleri balkonlarında unutanlar
    her an yağmur yağsın diye dua ediyor
    üç öğün yemek yiyip, dört öğün uyuyorlar
    buna rağmen erken uyanıp, geç yatıyorlar
    aynı kuru kahveciden gün aşırı -iş olsun diye-
    yüzer gram kahve alıp evde -iş olsun diye- öğütüyorlar
    ve bir gün bile sormuyorlar öğütülmüşünü
    kimse sormuyor iş olsun diye yapılan iş, iş midir diye?

    bunlar olurken ölmüşüm o ara sokakta
    balkondaki beyaz brandalar rüzgarla sökülürken
    sökülüvermişim
    şişip patlayan bir eteğin dikişi gibi
    sıkıntı işte

    ya da ölmek yerine
    iki adım yol yürüyeydim de
    konuşuverse miydim şu gelin çiçeğiyle.
    gitmek yerine…?