• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.47)
se7en - david fincher
cinayet masasından iki dedektif bir seri katilin peşine düşer. bu katil, cinayetleri dünyayı yedi ölümcül günahtan temizlemek için işlemektedir. bu günahları işleyenlerden bir liste yapan katil, kendini tanrının görevlisi sayar ve kurbanlarını acımasızca öldürür.


  1. david fincher'ın en iyi filmidir (evet doğru, fight club'a rağmen). yıllar önce izlememe rağmen aklıma kazındığı için çoğu sahnesini dün izlemiş gibi hatırlarım.

    !---- spoiler ----!

    john doe'u oynayan karakterin ^:kevin spacey^ (bilerek böyle yazdım) filmin afişinde adının bile yer almayışı, tamamen sürpriz şekilde ortaya çıkışı inanılmazdı. kendisinin büyük bir hayranı olarak ortaya çıkışını ağzım açık karşılamıştım. ha bi de şey var, whats in the box!?!

    !---- spoiler ----!
  2. final sahnesinde kevin spacey'in oynadığını ikinci izleyişimde farkettiğim, kült filmlerden biri...
  3. !---- spoiler ----!

    7 günah konusunu tam oturtamadığım film. finalde konusu geçiyor ama 7 günah için 8 kişi ölmüş olmuyor mu ben de tam net değil.

    !---- spoiler ----!
    janus
  4. !---- spoiler ----!

    david fincher'ın efsaneleri arasında yer almıştır. başlıktada söylendiği gibi afişlerden fragmana hiçbir yerde kevin spacey ile alakalı birşey göremezsiniz. fincher açıklamasını şöyle yapar.
    "eğer ki fragmana ve ya afişe sapcey'i koysaydım, filmin nerdeyse sonuna kadar ortaya çıkmadığını seyirci farkeder ve süpriz kaçardı."
    son olarak. film bittikten sonra cast akışının en başında kevin spacey'nin adı görünür.

    !---- spoiler ----!
  5. brad pitt'in yakışıklı bir adam olmasından mütevellit oscar kazanamadığı fakat yardıra yardıra oynadığı bir film daha..

    yazıktır, günahtır dedirtmiştir.
    (bkz: yakışıklı olduğu için oscar alamayan aktörler)

    fincher'ın gotik tarzı hikaye tasvirlerine de aşığım sanırım.
  6. morgan freeman'ı her zaman ki gibi sakin ve babacan tavırları ile gördüğümüz filmlerden birisi. film ise adından daha çok puanı hak etmiş bir film, senaryosunu beğendiğim güzel filmlerden bir tanesi.
  7. filmi izlemediyseniz kesinlikle okumayın.

    !---- spoiler ----!
    1. oburluk: zorla ölene kadar sphagetti yemesi sağlanan obez adam.
    2. açgözlülük: 1 pound ağırlığında parçasını kestirip, kan kaybından ölen avukat.
    3. tembellik: yatakta kalkamayacak şekle getirilmiş ama hayatta kalmasını sağlayacak şekilde besinler verilmeye devam edilen adam.
    4. şehvet: silah zoru ile bir adamın giydiği bıçaklı bir strapon ile içine girilerek ölen hayat kadını.
    5. kibir: burnu kesilerek, ya hayata çirkin burnu ile devam edecek yada uyku haplarıyla overdose olacak şekilde şans tanınmış, ama uyku haplarını seçen kadın.
    6. kıskançlık: ailesini ve yaşamını kıskandığı için katil tarafından öldürülen mills'ın karısı.
    7. öfke: mills'ın sinirlenerek katili öldürmesi.
    !---- spoiler ----!
  8. !---- spoiler ----!

    dedektiflik hikayelerinden aldığım keyif için ara ara bazı filmleri, sahneleri yeniden izliyorum. hatta ana tema o olmasa bile, bir karakterin kendi pasif duruşunu kıran eylemlerden biri olarak araştırmaya girişmesini izlemek güzel bir seyir zevki oluyor benim için (guilty pleasure'm dan brown' a slm). extended versiyonda, gandalf'ın kütüphanede yaptığı araştırma gibi (ki animasyonda bu olay yanlış hatırlamıyorsam 15 yıl sürmüş).

    se7en filmini izlerken bildiğim ve yeni farkettiğim bir kaç detayı anlatmak istiyorum. daha önce benzer şeyler başka yerlerde yazılmış yazılmamıştır bilmiyor ve umursamıyorum.

    film bir noktada bize dante ve vergilious'un öyküsünü anlatıyor. somerset karakteri (morgan freeman), aslında burada rehberimiz vergilious'un bir temsili. hikayeyi döndüren ve aksiyon alan, bu dünyanın içinde olan ve cehennemin katmanlarında gezebilen o. Dedektif David Mills (Brad Pitt), genelde maruz kalan ve izleyen pasif bir rolde. cehennemde yolculuk eden dante, mentoru vergilious ile beraber katmanların içinde bu cinayetlerin perde arkasındaki "gizem"i çözmeye çalışırken aynı zamanda kendi içlerinde de yolculuk ediyorlar. burada bir nokta var. ortada bir gizem yok aslında. yani bir katil, kurbanlar ve motivasyonlar var. ama çözülmeye çalışılan şey bir gizem değil. bu sebeple yalnızca, büyük resimde, gazaba uğrayanların arasında geçen bir yolculuk hikayesi izliyoruz.

    bu konuya geri dönmeden önce bazı şeyleri övmek istiyorum. every frame a painting kanalında, üç milyar defa izlediğim bir kurosawa videosu mevcut. kurosawa yönetmenliğinin arkasındaki "hareket" olgusunun nasıl işlendiği anlatılıyor. bu filmin sahnelerini bu kadar sevmemdeki sebeplerden biri için ilgili video özet olabilir. doğa olaylarından, insanların kapalı alandaki hareketlerine kadar hiçbir sahne durulmuyor, asla ölü bir çekim yapılmıyor kısaca.
    -büro müdürü , somerset ve david arasındaki bir diyalogda, telefon çalar ve müdür şu an meşgul olduğunu söyler. yalnızca 5 saniyelik bir andır ama o an, kalabalık ve gürültülü bir büronun yalnızca arka planda hareket eden bir organizma olmaktan çıkıp, karakterlerimizin hikayesine müdahale eden ve çokça steril olmasına engel olan bir durum haline gelmesine neden olur.
    -buna benzer onlarca çekim var. somerset'in karakterini öğrendikçe, cehenneme ne kadar kontrast bir yapısı olduğunu görürüz. bu kontrast sürekli bir şeylerin altını çizer (sokakta ölü bir adamın yanından taksiyle geçerken, metronom'unun cılız sesinin sokaklardan gelen çığlık, alarm, araba gürültüsü içerisinde kayboluşunu farkederken).
    -somerset kütüphaneye gider ve kart oynayan güvenlik görevlileriyle selamlaştığını görürüz. bir iki laftan sonra güvenlik görevlilerinden biri, oraya sık sık geldiğinin belli olduğu somerset'e, bach'ın air on g string şarkısını çalar. bu noktada, yönetmen yoktan var etmek yerine her şeyi birbirine eklemlemiştir ve çok sevilen bir sahne ortaya çıkar.

    somerset'in aldığı kitaplardan birisi ilahi komedyadır. resimlere yapılan shotlar ekranı kaplar. ilk resim , ilahi komedya da geçen (kanto 28) bir sahneyi anlatır.

    hemen bakalım neler oluyor orada (bkz: ilahi komedya - dante alighieri)

    118 Bu acıklı kalabalığın içinde,
    ötekiler gibi yürüyen başsız bir gövde
    gördüm, hâlâ da görür gibiyim gerçekten.
    121 Kesik başını saçlarından tutuyordu,
    bir fener gibi elinde sallıyordu:
    bize bakıyor “Yazıklar olsun!” diyordu
    124 Kendi kendini aydınlatıyordu;
    bir bedende iki, iki bedende tekti,
    nasıl olabildiğini ancak yaradan bilirdi.
    127 Köprünün tam ayağına geldiğinde
    eliyle başı havaya kaldırdı
    sözleri daha iyi duyulsun diye,
    130 dedi ki: “Sen ki, ölüleri görmeye
    gelmişsin canlı canlı:
    bak bakalım benden çok acı çeken var mı.
    133 Benden de haber götüresin diye,
    bil ki, Bertrand de Born benim adım,
    genç kralı ben yoldan çıkarttım.
    136 Baba ile oğlu birbirlerine karşı kışkırttım:
    Achitofel bile Davud’u Absalon’a karşı
    böyle insafsızca kışkırtmamıştı.
    139 Birbirine yakın iki kişiyi
    ayırdığım için, beynimi bu gövdedeki
    kökünden ayrı taşıyorum ne yazık ki.
    142 Bana uyguladıkları, kısas ilkesi.

    -Bertrand de Born: Fransa’nın Périgord bölgesindeki Hautefort şatosunun senyörü ünlü saz şairi (XII.yy); İngiltere veliahtı Genç Henry'yi babası kral Henry ll’ye başkaldırması için desteklemişti, tıpkı Achitopel’in, babası Davud’a başkaldırması için Absalon’u desteklemesi gibi; Bkz Kitabı Mukaddes, II. Samuel 15."

    !---- spoiler ----!

    yoruldum valla sonra yazarım yazarsam aklımdakileri.
  9. iyi film, kevin reis ortaya çıkınca daha da iyileşen film.