1. tarih zevk veren bir bilgi birikimidir. kronoloji hiç sevmem demeyin, kronolojiyi sevdirecek mukayeseler vardır. keza kronoloji sevmek için kronoloji ezberlenmez, onu ehl-i hamakat yapar. mühendislikte bile rakam ezberlenmez, mutlaka bu rakamların tadına varmak için karekökünü alırsınız, çarpım cetveli ile başlarsınız.

    kronolojiyi sevmek için ise senkronoloji yapmak zorundasınız. senkronoloji nedir, eş zamanlama; yani 495’te ne oluyor? roma imparatorluğu parçalanıyor, peki öbür tarafta ne oluyor? sasaniler iran’ında orta asya’da kim var? türkler ve göktürk imparatorluğu var. biraz daha ilerlerseniz işte 622’de hz. muhammed hicret ediyor. bizans’ta kim var? herakles sülalesi iranlılarla kavga ediyorlar; onlar ortalığı altüst ediyor ve arada göktürk kağanı bumin han bizans’la temasa geçiyor. böyle bakmaya başladığınız zaman o sıkıcı bulutların arkasındaki tarih, kapı komşunuz olmaya başlar. çünkü bir yerden bir yakınlık bulursunuz ve size o sene içindeki geniş islam fütuhatını hatırlatır. hz. ömer’in orduları, yani peygamberimizin ölümünden iki yıl sonraki ordular nasıl oluyor da bir anda suriye, filistin, mısır ve irak’a girebiliyorlar? dahası bizans roma’sını siliyorlar, ortadan giderek iran’da sasani imparatorluğu’nu yıkıyorlar. sasanilerin merkezleri bugünkü irak’ta medain’di (ctesiphon). bu, size, iran’ın o coğrafyadaki derin etkisini, hâlâ irak’ta niye şii çoğunluk olduğunu anlatıyor değil mi? araplar arapça konuşuyorlar ama adamların kökleri, o eski imparatorluk iran kültürüne ait… birden nasıl bu bölgeleri alabiliyor; çünkü öbür ülkeler tarumar olmuş, yeni bir nizamı bekliyor.

    bu şekilde tarih öğrenildiği takdirde daha kolay anlıyor ve öğreniyor, daha çok işin içine girebiliyorsunuz. özetle senkronizasyon (eş zamanlama) yapacaksınız; bu olmadan zaten pek çok hususu anlamanız mümkün değil.

    yine aynı şekilde 1920’lerin avrupa’sını tetkik ve mütalaa etmeden hiçbir şekilde istiklal savaşı’nı ve savaşın dış politikasını anlayamazsınız. zaten ankara hükümetini tasavvur ve tasvir etmek mümkün değildir; yoksa yavan, hatta yanlış bilgilerle oyalanırsınız. ya da ingilizler mustafa kemal’i iş başına getirmişler diye biri bir laf eder, inanılacak şey değil. herkes kendine inanacak ve sözlerini tekrarlayacak safdillerini bulur. enteresandır ve doğrudur, hafızası olmayan toplumların nerelere gideceğinin, sürükleneceğinin, dahası neler yapabileceğinin hesabı olamaz.

    (bkz: türklerin tarihi - ilber ortaylı)