1. doğru kabul edilen her şeyi sorgulamayı/şüphelenmeyi düstur edilmiş ve algıların güvenilir olduğu iddiasının kanıtlanamayacak bir iddia olduğunu savunmuş felsefi görüş. stoacılar ile olan tartışmaları uzun süre felsefe tarihini meşgul etmiştir. şüphecilerin 2 temel iddiası, şüphecilere yöneltilen iki ana eleştiri ve şüphecilerin cevapları basitleştirilmiş şekilde aşağı yukarı şu şekildedir;

    iddia: bilgi mümkün değildir.
    eleştiri: bilgi mümkün değilse, "bilgi mümkün değildir" önermesinin de doğruluğu savunulamaz/kanıtlanamaz.
    cevap: bilgi sizin tarif ettiğiniz/inandığınız yolla yani duyular aracılığıyla mümkün değildir, sizin doğruluğuna inandığınız ve kabul ettiğiniz şeyler "bilgi" değildir.

    iddia: bilgi mümkün değildir, öyleyse "bilgi" yoluyla edinmiş olduğumuz inançlarımızı da askıya almalıyız. eğer bilgi sahibi değilsek doğruluk ve yanlışlığa da inanamayız.
    eleştiri: inançları askıya alırsak hayatta kalmamız mümkün olmaz. (örneğin bir tren bize çarpmak üzere ve o trenin var olduğundan, bize doğru geldiğinden tam olarak emin olamıyoruz/bilgi sahibi değiliz. bu durumda trenin önünde durmaya devam edersek ölürüz.)
    cevap: tren örneği üzerinden ifade edecek olursak, trenin gelmekte ya da gelmekte olduğuna inanmıyoruz fakat geliyor olma ihtimaline karşın rayın üstünden çekiliyoruz.
  2. şüphecilik ya da şüpheci olma durumu.

    şüpheci insanlar ikiye ayrılır:
    1- gerçeğe ulaşmak için emin olma büyüsünden uzak durmak isteyenler
    2- verileri dikkate almaksızın şüphe edip duranlar.

    birinci kesim, prensipli olmayı ve gerçeğe ulaşmak olan amacından sapmamak adına çabalamaya çalışırken, ikinci kısım zor insan sınıfına girer bana göre. çünkü öyle şüphe eder sadece. cevaplar, ifadeler, sunumlar onu tatmin etmez. tatminsizdir. olayın yalan olmasıyla ilgili olasılığa olan güvensizlik, gerçeğin karşısına konulmasında da devam eder.
    birinci kategoriye örnek vermek gerekirse, bir bilim adamının evrenin anlaşılması için bilimsel testlerin sonuçlarını, kendi inancı dışında bir prensiple öğrenmek olarak düşünülebilirken, ikinci kategoriye dahil kişilik ise, her satıcının kendini kazıkladığına olan sarsılmaz inancının oluşturduğu şüpheci kişilik şeklinde ifade edilebilir.

    şüpheci olmak ya da şüphecilik, sınırları olması gereken bir şeydir. bir sonuca güvenmek ile onu anlamak istemek arasında ince bir çizgidedir. bu yüzden bir olay hakkındaki gerçeği anlamak isteyen bir kişi, öncelikle hangi verileri temin ettiğinde durumun çözüleceğine karar vermeli ve amacı o verileri toplayana kadar bir karara varmamak olmalıdır. yoksa işler karışır ve karıştığı gibi de tüm benzer olaylara bu yanlış algıyla bakmasının önüne geçemez. buna tecrübe deyip işin içinden çıkar. ama korkarım ki paranoyaklığa giden yola girmiş olması olasıdır.