• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.25)
seul contre tous - gaspar noe
bir devam filmi niteliğindeki hikaye, gerçekten de hayatta aslında genellikle tek başına olduğumuz vurgusuna odaklanıyor. hayatı istediği gibi yürümeyen bir kasap, henüz hapisten çıkmıştır ve sıfırdan bir düzen kurmakta kararlıdır. zihinsel engelli kızını bir akıl hastanesine yerleştirdikten sonra, hamile sevgilisi ve onun annesi ile lille'e yerleşir. sevgilisini sevmemektedir; fakat sevgilisi ona yeni bir kasap dükkânı açmayı vaat etmiştir. kısa zaman sonra kadının ona yalan söylediğini anlar, onu terk eder. tekrar paris'e dönmeye ve kızını bulmaya karar verir. yanındaki tek şey tabancasıdır ve yollara düşer? artık kendi kendiyle baş başadır, hayatın amacını ve anlamını bulma çabaları arasında gelgitler yaşar.


  1. 1998 yılı fransız yapımı ve aykırı yönetmen gaspar noé’nin ilk uzun metrajlı filmi.

    film, yönetmen ve oyunculuğuyla philippe nahon, cannes film festivali de dahil olmak üzere toplam 5 ödül kazanmış.

    rahatsız edici bir psiko drama.

    filmin final bölümüne gelindiğinde şöyle bir uyarı yazısı karşımıza çıkıyor.
    ''filmi tam burada terk etmeniz için 30 saniyeniz var!''
    filmin en vurucu sahneleri de burada.

    nihilizm sularında gezen bir kasapla birlikte bireysel özgürlük ve toplumsal ahlağı en uç noktalardan sorgularken, topluma ve sisteme olan isyanı, kendine karşı yaptığı özeleştiri ve dile getirilmesi zor düşünceleri film boyunca onun iç sesinden felsefi aforizmalar eşliğinde sıra dışı bir anlatım tekniğiyle dahil oluyoruz filme. bir yandan da hapisten çıktıktan sonra hayata, hayallerine, kızına ve en önemlisi kendine tutunma öyküsü bu. müthiş bir ruh çözümlemesi. tabi philippe nahon’ın olağanüstü performansı da filmi farklı bir boyuta taşımış.

    filmimiz yarattığı karakterle ve atmosferle ahlak adı altında inanılan ve kutsal kabul edilen her şeyi ayakları altına alıyor ve insanı yüzleşmekten hiç hoşlanmadığı durumlarla baş başa bırakıyor.

    dış ses tekniği dışında, yönetmenin gerek renk tercihi, gerekse takip eden bir kamera yöntemiyle yarattığı atmosfer kahramanın iç dünyasında yaşananlara başarılı bir şekilde dahil ediyor bizi.

    üzeri yazılarla hareketlendirilmiş ara sıra giren siyah ekran, karakterin aforizma bombardımanlarına eşlik eden sakin, hareketsiz, uzun planlar unutulmaz. tek taraflı bir felsefe sohbeti gibi.

    !---- spoiler ----!

    film, daha açılış sahnesinde ahlak ve adalet kavramlarıyla "dünya düzeni…………" diye başlayarak marquis de sade'a selam çakıyor:

    -ahlak'ın ne demek olduğunu biliyor musun, sana anlatayım?
    -zenginler için ahlak sahip olunan bir şeydir, peki haklı olan kimdir her zaman?
    -zenginler, fakirler ise boku yemiştir.

    -adaletimi görmek ister misin?
    -evet
    -görünce korkma ama?
    (belindeki silahı çıkarır)
    -işte benim ahlakım budur, al sana ahlak
    -ölümden neden korkuyorsun ki hiç de bahsedildiği gibi korkunç değil tıpkı doğmadan önce olduğu gibi boşluk.

    !---- spoiler ----!
  2. hiç sevmedim. insanlardan iyice tiksindirdi.