• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.57)
Yazar latife tekin
sevgili arsız ölüm - latife tekin
sevgili arsız ölüm, modern edebiyatımızda önceli olmayan bir dil, ses ve anlayışla kurulmuş bir romandır. yazarın öz yaşamını da içeren bir biçimde, huvat ailesinin köyden kente göçü, aile fertlerinin yoksulluk bilgisi ve geleneksel kültürleriyle kentteki yaşama tutunma çabalarını konu edinir.
bu romanı biricik yapan şey, yazarın anlatısında içselleşmiş olan annenin sesidir. annenin sesi, masallar, türküler, maniler, meseller ve halk hikâyelerinden oluşmuş bir sestir. dolayısıyla, sözlü kültürün anlatı dilinin müziğini, modern dilin dolanımından geçirerek başkalaştırmış, yeni bir nota oluşturmuş ve ortaya benzersiz bir metin çıkarmıştır yazar.
anlatıya fantastik bir edebi zevk kazandıran ve kitabı 'büyülü gerçekçilik' kapsamında nitelemeye yol açan özellik, anlattığı her şeyle, örneğin kuyuyla ya da babayla aynı mesafede kalabilen, minyatür resimlere benzer bir dil ölçüsüdür. işte, yazarın, kahramanlar ve nesnelerin gözüyle dünyayı kurmasının başarısıdır bu; kendini saklayabilmesi ve yoksulların sesindeki derin bilinci duyumsamasının başarısı...
sevgili arsız ölüm edebiyatımızda sevinçle karşılanmış ve farsça'dan ingilizce'ye, rusça'dan ispanyolca'ya kadar birçok dile çevrilip, bu dillerde de benzer ilgiyi görmüştür.


  1. sevgili arsız ölüm'ün kimin romanı olduğu konusunda çeşitli görüşler var. bazıları yazarın gölgesi konumundaki dirmit'in, bazıları ailesini bir arada tutmak için türlü çeşitli yollara başvuran atiye'nin romanı olarak okuyor ve yorumluyor bu kitabı. beş çocuk, bir gelin, bir torunlu aktaş ailesinin her bir ferdinin hikâyesi ayrı ayrı anlatılsa da ben dirmit'i merkeze alarak okumayı seviyorum sevgili arsız ölüm'ü çünkü anlatı boyunca diğer kahramanlar var olma mücadelesi verirken dirmit varoluş mücadelesi veriyor. yalnızca fakirliğin değil, içine doğduğu cehaletin de farkına varıp bu cehaletle mücadele etme gerekliliğini sadece o seziyor. sonra da mücadele yollarını arıyor kendince. bu bağlamda romanın bildugsroman özellikleri de taşıdığı söylenebilir. dirmit'in saçlarını yola yola, ağlaya ağlaya verdiği mücadeleyi okurken içinizde kapkara, kesif bir kitle oluşuyor ve o kitle bir zaman hiçbir yere gitmek bilmiyor.

    batıl inançlar, ritüeller, mitler, töre ve namus anlayışı, erkek egemen toplum yapısında kadının konumu, bu konumu kabullenip içselleştiren ve devamı için elinden geleni yapan kadınlar, dinin kişi ve toplum yaşamını yönlendirişi, mahalle baskısı, köyden kente göç, kimlik çatışması, toplumsal tabakalar arasındaki uçurum yazarın bazen dokunup geçtiği bazen derinlemesine ele aldığı konuları oluşturuyor. bu konuları işlerken yazarın kurduğu dünya, imgeler, çağrışımlar ve kullanılan dil okuru metne hayran bırakıyor.

    dirmit'in cansız varlıklarla ilişkisi / iletişimi oldukça etkileyici ama kalabalıklarda "şiirlerimi yırttılar! şiirlerimi yırttılar!" diye bağıran, sonra da düşüp bayılan dirmit'in dille, şiirle, yazıyla ilişkisi beni daha çok ilgilendiriyor.  kadınlar dile düşünce kitabında cinli kız dirmit'in varoluş mücadelesinde yazının rolü üzerine yararlı bir inceleme var. konuyla ilgilenenler o makaleye bakabilir.

    yıllar sonra bir kez daha okuduğum, bir kez daha çok sevdiğim, kapağını bir kez daha içimdeki buruklukla kapattığım sevgili arsız ölüm'den dirmit'in kendisine uygulanan yasaklardan sonra şiir yazamadığına dair tadımlık bir alıntıyla bitirelim:

    "dirmit o günden sonra hep sözcüklerden bir yorgana sarındı. sözcüklerden bir yatağın üstünde uyudu. sözcüklerden yapılma bir sandalyenin üstünde oturdu. atiye günleri sayılı binlerce sözcük oldu. huvat sözcük dolu şişelere baktı. nuğber sözcük bekledi. zekiye sözcük ağladı. seyit bembeyaz takma sözcükten dişleriyle güldü. mahmut dilini dişlerinin ardına dayayıp sözcük çaldı. halit sözcükleri duvarlara vurdu. dirmit ne yana bakacağını, hangi birini yazacağını şaşırdı. o şaşkın şaşkın dolanıp gezinirken bulutlardan sözcük yağdı. musluklardan sözcük aktı. akan sözcük, yağan sözcük, bakan sözcük, susup oturan sözcük, ağız üstü divana kapaklanan sözcük dirmit’in kafasının içinde bir toplu kargaşaya dönüştü. ama bir türlü şiire dönüşemedi. dirmit günlerce onca sözcükten ne kadar uğraştıysa bir ikinci şiir yazamadı. hırsından deliye döndü. kendine cezalar verdi. kendine şiir yazmadan uyumayı, yemek yemeyi, su içmeyi, gülmeyi yasakladı. yasaklara ağlamayı, konuşmayı, helaya gitmeyi kattı. bir kendini boş kâğıdın başına zincirle bağlamadığı kaldı. ama yasakları artırdıkça daha beter oldu. kafasının içinde sözcükler tepinmeye, çırpınmaya başladı. her biri iğne olup beynine saplandı. yasakları dirmit’e acı verdi. şiir vermedi."
  2. latife tekin'in büyük bir tutkuyla ve coşkuyla yazdığı, yoksulluğu, göçü, kadını, şehiri ve köyü daha önce kimsenin anlatmadığı gibi anlattığı, türk edebiyatı içerisinde özel bir yeri olan romandır.
  3. büyülü gerçeklik tarzında yazılmış, latife tekin' in ilk romanı.