1. mesafe 11.500 km ise daha da zorlayıcı olandır..
  2. her bekleyiş güzel sonla bitmiyor elbet...

    sabah sabah olur bazen. ya bir şarkı gelir akla ya bir isim. bazen bir koku. ya da bir an geçmişe yolculuk yaptırırcasına. aklıma sabah sabah neden bilmem "fatih" geldi. ben o'nu ilk mehmet olarak tanıdım. 2005 gibi, daha internetle yeni haşır neşir olmuşum. çok yakın arkadaşım ki hala görüşüyorum, tavla oynarken tanışıyor fatih'le. sonra mail adresini ben kullanıyorum derken ben tanışıyorum. dokuz eylül' de öğrenci o zamanlar, 2. sınıf... aramızda gözle görülmez ama hissedilir bir dostluk oluşuyor sonra. benden küçük ama nasıl olgun bir adam diyorum içimden. o zamanlar çok sevdiğim ama bir türlü bulup da indiremediğim bir parça var "craig david- seven days". bir bakıyorum posta kutumda. nasıl bir adamsın sen yaa diye nasıl seviniyorum...

    sonra aşklarına şahit oluyorum onun, daha doğrusu hayatının "aşkına".. uzaktan akraba eda. kendinden büyük, nasıl bir saygı ve sevgi besliyor.ben anlatıyorum o anlatıyor. böyle neredeyse 5 yıl geçmiş. bir insan bıkıp usanmadan dinler mi sizi? ya da neden yapar bunu? bir kere gördüm sanıyorum kendisini görüntülü konuşmuştuk hepsi o idi.. gerisi msn dediğimiz eski zamanların mucizevi iletişiminde saklıydı. okulu bitirdi, eda' yı istedi. o anları anlattı fatih bana. gözlerim dolmuştu, o'nun mutlu olması beni çoookkk mutlu ediyordu. kendi hayatımda yaşayamadığım hisleri ve olayları onların yaşıyor olması mutluluğumu fevkalade bir seviyeye çıkartıyordu...

    eda ile tanıştık sonra biz. bahsettiği kadar düşünceli,özenli, iyi kalpli biriydi. artık biz süper üçlüydük ve ilk fırsatta istanbul' da görüşecektik. hele bir fatih kısa dönem askerliğini yapsın.. aradan zaman geçti...uzunca zamanlar ve dostlarımdan haber alamadığım.. insanlık halidir, unuttular beni dedim düğün dernek telaşında. oysa ben ne kız tarafı ne erkek tarafıydım.taraf değildim yani, onların yanındaydım... hayaller kuruyorduk işte..

    o dönemlerde bir kpss maceram varken, forumlara takılıyordum alanımla ilgili. oradan biri bana mesaj attı. rumuzum falan alakasız, tanıtıcı hiç bir şey yok.. mevlana' ya dair bir söz var profilimde. ona istinaden gelip yazmış. laf lafı açıyor sonra.. ben de onun profiline bakıyorum ve.... " dokuz eylül mimarlık" gözüme takılıyor.. ne garip diyorum, bir tanıdığım aklıma geldi şimdi. bahsediyorum kısaca onlardan. isimlerini vermedim! fatih mi diyor.. fatih mi o..eda ile fatih... ahh çok bahtsızlar... ben eda'nın belki kıskanıyor olabileceğini ve iletişimi kesebileceğini söylemiştim, çok da doğaldı.. onlara saygım ve sevgim o kadar çoktu ki önemsemedim bile.. bunu yeni tanıştığım kişiye anlattığımda, " eda asla öyle şeyler düşünecek kız değildir." diye tepki aldım..

    çok heyecanlandım, bu nasıl bir tesadüftü.. nasıl olabilirdi, alakasız yerler, ama tanıdık kişiler.. gözlerim doldu ve "sen msn adresini versene bi" dedim..
    zor anlatıyor, tekrar yaşıyor.. meğer konuştuğum adam fatih' in bir dönem üstü arkadaşıymış.yakın arkadaşı ( o olabilir mi hep aklımda soru işareti ama bilemedim). askerden tezkeresini alıp memlekete uğramadan istanbul' a geliyor fatih nişanlısını görmeye! eda da inatçı, ben alcam seni diyor. alma etme şöyle böyle derken... bizim kız atlıyor yeni arabasına.. sonra işte fatih' in dünyasını karartan an, eda yok...öldü..

    bunu öğrendiğim an nasıl bağıra bağıra ağladım bilmiyorum. hayatımda sayılıdır bu denli yıkıcı anlarım belki ama günlerce ağladım. yolda, otobüste, her yerde... insanların ne düşündüğü umurumda olmadan.. ağladım, içim parçalandı.. yıllar geçti unutamadım. arkadaşım ne haldeydi? en son arkadaşının bana dediği kendini anadolu' da bir şantiyede işe adadığı ama içten içe ölmeyi çok istediği.. sonraki görüşmelerimizde ise sadece fatih' in benimle ilgili bildiği bir konuda bana haber yollaması ve sonrası o kişiyle irtibatı kesmem...

    unutmadım hiç fatih.. yine bir tesadüf olur belki diye de bu satırları yazmak istedim.yıllar geçti üzerinden nasılsın, neler yapıyorsun bilmiyorum..beni bu kadar etkilediyse sen neler yaşadın acaba :((( ve neden sabah sabah aklıma geldiniz..
  3. bekleyince gelmiyor dostlarım , çıkıp aramanız , uğruna efor sarfetmeniz gerek kimse kimseyi oturduğu yerden sevmiyor ne yazık ki.
  4. bekliyoruz ya. elimiz kolumuz bağlı bekliyoruz. sevgiliyle buluşma anını bekliyoruz. beklerken beraber yaşayacağımız hayat daha güzelleşsin diye çabalıyoruz. kendi kendimizi teselli ediyoruz en kötü anımızda. onun yapması gerekeni o olmadığından tek başına yapıyoruz. aslında zor değil. insan kendi başına da idare edebilmeli ama bazen işte bir an geldiğinde yanında birini arıyor, yokluğuyla yüzleşince daha da beter oluyor ya o beklemek, tüm umutlar yerle yeksan oluyor. sırf bu hissi yaşamamak için bile beklememeye umutlanmamayı dilerdim ki olmuyor. acaba bir mucize olup hayatımın orta yerinde onu bulur muyum diye insan düşünmeden duramıyor insan. umutlanmak mı yoksa zamana bırakıp beklemek mi ? seçim sizin.
  5. bekle dedi gitti ben beklemedim o da gelmedi .
    belit
  6. beklemesi zor geliyorsa o sevgili yanlış sevgilidir zaten boş verin.
    bozuk
  7. bir yıldır o beni bekliyor, bense ona kavuşmayı bekliyorum. gece 1 ay kaldı sabret dedi telefonda. sevdiğiniz insanların sesini uzaklardan duymak o kadar zor ki. sabrediyorum dedim, sabredeceğim dedim. yarın erken uyanacağım için uyumam gerektiğini biliyordu. istersen seni arayıp uyandırayım dedi, kabul etmedim. beni özlediğini söyledi ve sevdiğini de ekledi. bu bir ayın çok çabuk geçmesi için dua ediyorum.
  8. buluşma saati geçmiş hala bekliyorsanız maksimum 15 dakika bekleyin gelmezse çekin gidin. sonra da sormayın eğer gereken önemi size veriyorsa açıklamasını yapacaktır yapmıyorsa yol verin.
  9. bunu yalnızken-sevgilisizken beklemek anlamında kullanıyorsak: sevgiliyi beklemek hiç önemli değildir, beklerken daha iyi bir insan olarak daha güzel bir yaşamda olmak için ne yaptığındır. pasif bir bekleyiş yerine, aktif bir yalnızlık her zaman daha güzel bir sevgiliyi kapınıza getirir dostlar.
  10. olmayan sevgiliyi beklemek