• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.50)
sevmek zamanı - metin erksan
halil (müşfik kenter), adada ustası mustafa'yla (fadıl garan) birlikte boyacılık yapmaktadır. bir gün boyamaya girdiği boş köşklerden birinin üst katında, duvarda asılı bir kadın resmi görür ve resme aşık olur. bir yıl boyunca her gün köşke girer ve resmi seyreder. ancak, bir gün, köşkün sahibinin kızı olan resimdeki meral (sema özcan), iki arkadaşıyla köşke gelir ve halil'i resmini seyrederken görür.
meral, halil'in kendisine aşık olduğuna inanarak bu aşka karşılık verir. oysa halil, meral'e değil, onun resmine aşıktır.


  1. çok tuhaf bir film sevmek zamanı. alaturka ile modern tuhaf şekilde iç içe geçmiş. enfes şekilde iç içe geçmiş demeyeceğim. ilgi çekici ve seyretmeye değer olduğu kesin ama enfes olup olmadığını bilmiyorum.

    neden tuhaf? bir kere şeklen modernist bir film sevmek zamanı. çekim teknikleri, kullandığı planlar, kameranın dikkat ettiği ayrıntılar, konuşmanın azlığı, karakterlerin iç dünyalarına ilişkin özellikler, vs dikkate alındığında özellikle antonioni'den çok etkilendiği şüphe götürmüyor. peki gariplik nerede? alarm zili kulaklarda çalıyor. mesela şu sahne. kamera, tek düze ritmiyle modernist bir mimari yapı içinde geziniyor. çok alışık olduğumuz bir plan. ama alışık olduğumuz başka bir şey, bu planın fonunda bir klasik batı müziği parçası duymak veya en kötü sessizliğin hakim olması. işte gariplik burada devreye giriyor. metin erksan bu çekimin arkasına bütün ağdasıyla bir alaturka musiki parçasını gömüveriyor. bu durum sadece bu sahneye mahsus değil. bütün film boyunca böyle. metin erksan'ın iletmek istediği duyguyu hissedebiliyoruz. değişik bir deneyim. ancak bu sentezi bir düşünce olarak nereye oturtmak gerekir, bilmiyorum. sanırım filmde böyle bir boşluğun olduğunu iddia etmek yanlış değil çünkü bu sentez sinemamızda yeni bir ekol doğurmadı. metin erksan'ın anlatmak istediği her neyse bunun devamı gelmedi. biliyorsunuz toplumuzda farklı özellikleri sebebiyle yanlarına pek kimsenin ilişmediği kişilere tuhaf denir. bu film de işte bu sebeple tuhaf. bu kötü demek değil. ama deneysel.

    bu kadar alaturka ve modern dedikten sonra tanpınar'a uğramamak olmaz. filmi seyrederken tanpınar'ın huzur romanı aklımdan çıkmadı. sanat tarihi bölümü mezunu olan ve pek çok edebiyat uyarlaması yapmış olan metin erksan'ın bu filmde huzur'dan ilham aldığına dair bir şeyler üzerine bahse girmeyi isterdim. internette biraz araştırdım, bir kaç sene evvel ankara'da bir film festivalinde "tanpınar'ın seveceği filmler" başlığı altında gösterimi yapılmış filmin. dişe dokunur başka bir bağlantıya denk gelmedim. ama iddiamın arkasındayım.

    filmi seyrettikten sonra düşünmüştüm ki önce huzur'u anlamalı, sonra da filmi. o akşam huzur hakkında bir yorum yazmıştım ama film için yorum yazmak kısmet olmamıştı. şimdi filmin ismini tekrar görünce yazayım dedim fakat filmi izlememin üzerinden epey süre geçtiği için yazacak pek dişe dokunur bir şey de hatırlayamadım. bir dahaki izlemeye artık.