• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.19)
sineklerin tanrısı - william golding
"sineklerin tanrısı", günümüzde bir atom savaşı sırasında, ıssız bir adaya düşen bir avuç okul çocuğunun, geldikleri dünyanın bütün uygar törelerinden uzaklaşarak, insan yaradılışının temelindeki korkunç bir gerçeği ortaya koymalarını dile getirir. konusu, r. m. ballantyne'ın mercan adası gibi eşsiz bir mercan adasının cenneti andıran ortamında başlayan bu roman, çağdaş toplumlardaki çöküntünün, insan yaradılışındaki köklerini gözönüne sermek amacıyla mercan adası'ndaki duygusal iyimserlikten apayrı bir yönde gelişir. uygar insanın yüreğinde gizlenen karanlığı deşerken "sineklerin tanrısı"; daha çok conrad'ın kısa romanı "karanlığın yüreği"ni andırır. golding'in romanındaki çocuklar da başlangıçta tıpkı kurtz gibi, uygar toplumun baskılarından uzak bir örnek düzen kurmak isterlerken, gitgide hayvanlaşır, korkunç bir kişiliğe bürünürler. bu yönüyle sineklerin tanrısı'nın mercan adası ile öbür ıssız ada serüvenlerinden ayrıldığı en önemli nokta, ıssız ada yaşamının çetin güçlüklerini ya da mutluluğunu anlatmaktan daha çok, bir insanlık durumunu, kişiler arasındaki çatışma aracılığıyla ortaya koymaya çalışmasıdır.


  1. mine urgan bu kitaptan 'bir romandan ziyade uzun bir alegori' diye bahseder. bir tarafta maskeler altına gizlenmis iktidar ve faşizm, diğer tarafta akıl, vicdan ve sağduyu. ve birinin diğeri üzerine nasıl tahakküm kurmaya çalıştığını, kendinden olmayanı yok etme güdüsüyle nasıl canavarlaştığını, bu süreci çocuklar üzerinden anlatan, bir nevi güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır sözünün tezahürü olan bir kitap. mine urgan'ın sonsözünden bi alıntıyla bitirelim'… çocukların tertemiz birer melek oldukları konusunda, yanlış olduğu kadar da yaygın olan bir inanç vardır. oysa kendi çocukluğuna ve yakından tanıdığı çocuklara duygusallıktan arınmış gerçekçi bir gözle bakabilenler, çocukların küçük birer melek değil, tıpkı yetişkinler gibi birer insan olduklarını bilirler. …'
  2. william golding distopyası. 1954 yılında basılmıştır.

    çocukların yetişkinlerin kopyası olduğunu bir tokat gibi yüzümüze vurur. onlar melekler değillerdir, yetişkin insanlar gibi iyi ya da kötü, tembel veya çalışkandırlar. sadece gerekli ortam koşulları sağlandığında gerçek yüzlerini gösterirler. bu noktada kitaptaki idealizmin çöküşü başlar.

    kitap aslında çok uzun değil, ama en iyi yaptığı şey karakterleri ve motivasyon kaynaklarını okuyucuya net bir şekilde açıklamasıdır.

    kitap bittikten sonra mina urgan incelemesini okumanızı tavsiye ederim.
  3. (dikkat yazı spoiler içerir. )
    ikinci dünya savaşında bir deniz eri olarak pek çok yerde çarpışan; savaşın kan, vahşet ve acı dolu yüzünü yakından gören william golding'in son derece alegorik romanıdır.ilk eseridir ve yayınlamakta büyük zorluklar çekmiştir. çünkü hiçbir yayın evi başta bu kadar iç karatıcı , karamsar bir romanı yayımlamak istememiştir.ama yayınlanmış ve golding'e nobeli getirmiştir. ortaokuldan bildiğimiz robert ballantyne nin o ünlü mercan adası adlı romanına taslak olarak benzese de detaylarda adı geçen romanla zıt bir şekilde ilerlediğini görürüz. '' insan doğuştan iyi midir , yoksa kötü müdür '' sorunsalını kesinlikle düşünen golding in ikinci dünya savaşında gördüğü vahşeti de eklersek kitabı anlamada biraz daha ilerleyebiliriz. golding bir önceki soruya en azından romanında '' kötüdür '' cevabını vermiş gibi gözüküyor.roman bu evapla şekilleniyor. bir savaştan uçakla kurtarılıp , bu uçağın da kaza geçirip, içindeki çocukların ıssız adaya düşmesi ile başlar kitap.kurtulan çocuklar başta mercan adası nda olduğu gibi demokratik ve işbirliğine dayalı bir düzen kurmaya çalışırlar. ama zaman ilerledikçe ve bazı önemli olaylar geliştikçe bu düzen sadece birkaç çocuğun uyduğu bir fikirden ibaret hale gelir.uçağın adaya düşmesi öyle basit bir olayın değil , en temelde ''sonun başlangıcı'' olur. fazla spoiler vermeye gerek yok.okunması gerekiyor.son olarak kitapta beni dehşete düşüren iki şeyden bahsetmek isterim:
    -kitabın başlarında '' ıssız , medeniyetten uzak'' bir ada profili çizen golding in kahramanlarını kitabın sonunda buldurması .yani medeniyetten o kadar da uzakta olmayışları.
    -kabul edilebilir ki ıssız bir adada herkes vahşileşebilir. peki bu herkes arasında ''tüm saflık ve iyilik fikirlerimizi idealize ettiğimiz çocuklar'' da bulunabilir mi ? . kahramanları çocuklardan seçmekle bir daha karamsarlığa atar bizi golding .
    dlg
  4. william golding tarafından 1954 yılında yazılan alegorik eserdir. yazar bu kitabı ikinci dünya savaşında tanık olduğu vahşetten etkilenip yazar. eserinde bizlere çocuk da olsa bir canlının nasıl vahşileşebileceğini anlatır. bu eser bana jack london'ın (bkz: vahşetin çağrısı) adlı eserini anımsatmıştır. iki eserde de başta masum olan çocuklar ve buck adlı köpek zaman içerisinde yaşadıklarının sonucunda olabilecekleri en vahşi hale gelmiştir.
    ayrıca sineklerin tanrısı basıldıktan bir süre sonra çocukları kötü yansıtıyor gerekçesi ile yasaklanmıştır. yasaklanmasından bir kaç yıl sonra küçük bir çocuk kendinden bir kaç yaş büyük başka bir çocuğu sebepsiz yere öldürünce bu eser tekrar gündeme gelmiş ve yasağı kaldırılmıştır.
  5. insan özünde kötüdür.

    bu kötücüllük çocuk yaştan davranışlarımızı etkilemeye başlar. ama belirli ahlak yasalarıyla sınırlandırılmış toplumda gerçek yüzünü gösteremez. kurallar kalktığında canilik başlar.

    !---- spoiler ----!

    kitapta roger'ın çocuklardan birine taş atmak isteyip sonra bilerek biraz yukarıdan attığı bir bölüm vardı. orada roger her ne kadar ait olduğu toplumdan fersah fersah uzak olsa da, hala eğitildiği ahlak yasalarından korkuyordu. daha sonra bu etkiden çıkınca yaptığı canavarlıkları gördük zaten. kitapta yüzde yüz iyi olan tek karakter simon ise birebir isa figürüydü. adeta ironik bir şekilde 'peygamber değilseniz iyi de olamazsınız' demek istiyor yazar.

    !---- spoiler ----!

    çarpıcı bir kitap.
  6. bu kitaptaki etrafında sinekler uçuşan domuz kafası yani "sineklerin tanrısı" benim için dünyadaki tüm iğrenç şeylerin sembolüdür. o kısmı okudukça içimde bir kusma isteği belirdi. sanırım ilk yaşadığım kitap bu oldu.
  7. çok iyi bir kitap olmasına rağmen biraz ağır.birden yeter artık deyip kapamak isteyebilirsiniz.kapamayın.valla çok güzel.
    self
  8. bir okul bahçesinden daha tehlikeli neresi olabilir ki diyen golding'in muhteşem alegorisi. evet romandan ziyade, her satırı sembollerle dolu olan alegori. türkiye'de gözlemlediğim kadarıyla robert'te, üsküdar amerikan'da ve birkaç fransız lisesinde okutuluyor bu kitap ve critical thinking yapılıyor üzerinde.

    öncelikle romanı okumadan önce yazıldığı dönem hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor. ikinci dünya savaşı, golding bu savaşı yaşıyor, alman gemilerini bombalıyor, bir diktatörle başları dertte. dolayısıyla roman sırasında jack'in küçük hitler ve sürekli hedef aldığı piggy'ninse aydın bir akıl olduğunu görebilmek çok zor değil.

    simon'ın çizdiği isa figürü ve roger'ın pure şeytanı temsil etmesi ise romana sonradan dahil edilen iki karakter olduğu bilgisini veriyor bize. bir sahnede ikisinin karşılaşması da, içimizde iyinin ve kötünün hep bir arada yer aldığını söylüyor.

    kitabın ana fikrine gelirsek, golding şunu demiyor, her insanın içinde şeytanlıklar barınır. onun demek istediği şey şu, doğduğumuz andan itibaren içmizde bazı zayıflıklarla doğarız, ve bu bizi kötüye iter. işin özü zayıflık yani. isa bile olsan (simon) günümüz dünyasının vahşetine direnemezsin diyor, savaşta insanların nasıl insanlıktan çıktığını gözlemleyen golding.

    bu isimde bir albüm de çıkmış 1995'te. iron maiden albümüne bu ismi vermekle kalmamış, her chapterın adını da diğer şarkılarına vermiş.

    ingilizce öğretimi için elimde oldukça hoş task-aktiviteler var sevgili youserlar, ihtiyacınız olursa bir mesaj ötenizdeyim!