1. akit gazetesinin yaptığı, hayatımda gördüğüm en utanmaz haberle daha da çirkef, çirkin, insana batan bir olay olmuştur.
  2. mutlu
  3. 'Rüyalarında kendi mezheplerinden olanlara cennet kapılarını açan fanatiklerin, yeryüzünde hep birlikte yaşamayı cennete yeğleyenleri' yakarak öldürmesinin üzerinden 24 yıl 1 gün geçti. Dava düşeli 5 yıl oluyor. Utanç sürüyor. Sanık avukatları teker teker akp milletvekili olmuşken akp döneminde adil yargılama beklemek de komik bir talep olurdu zaten. Üstelik dava düştüğünde "hayırlı olsun" diyebilen bir başbakan varken. Gerçi kendisi artık başkanlık hedefleriyle yasamayı ve yargıyı komple çökertmenin hazzıyla nefes alıyor.

    "Giderek yaygın ve sistematik bir duruma gelen bu katliamlar ve saldırılar, sürekliliği olan bir şiddetin, farklı dönemlerde ortaya çıkan, aktörleri ve bağlamları farklı görünümlerini oluşturuyor. Dolayısıyla Türkiye siyasal tarihinde, bugüne kadar yaşanan katliamların her biri; yaşandıkları dönemin öncesinin sonuçlarını içinde barındıran, kendi döneminin siyasal, sosyolojik, ekonomipolitik koşullarını etkileyen ve nedenlerini belirleyen ve aynı zamanda, bir sonraki dönemin siyasal, sosyal, ekonomik ve ideolojik yapısını ve aktörlerini hazırlayan çok katmanlı, çok boyutlu birer oluşumdur. Bu anlamda da, toplumu yönetilir kılmak bağlamında Faucault’un tanımlamış olduğu en etkili iktidar teknolojilerinden biridir.

    Bu gerçekliğin bilinci ve geçen yirmi üç yılın ağırlığıyla yine ve yeniden sormak gerekir:

    Bir yangının külleri, hangi sürede soğur? Kaç zamanda dağılır sisi? Ne zaman kaybolur kokusu insanın hücrelerinden, bedeninden, belleğinden? Kaç yılda unutur insan, yangının çıkardığı sesi? Yangının kendi sesini de yakan o çığlıkları, hangi zaman sonra duymaz olur? Böylesine simgeleşen bir şiddetin yarattığı acının çerçevesi, nasıl çizilebilir? Acı… insandan önce de mi vardı? Ya da onu da mı insan var etti, kendi varoluş gerçekliğini oluştururken?

    Demişti ya şair: “Acı düştü peşime..” Madımak Katliamdan arta kalan yaşamlarını sürmeye çabalayan bizler gibi, Reyhanlı, Roboski, Soma, Diyarbakır, Suruç, Ankara, İstanbul katliamlarını yaşayanların her biri “peşine düşen acıların çaldığı ıslığa” kaç yılda alışır? Kaç yılda alışır; “yangın artığı bir yaşamı” sürmeye? “Hoyrat bir makasla”… “eski bir fotoğraftan” oyulmuş, “yarım kalan yanakların, kendini tamamladıkları boşluklarla yaşamaya”- o boşluğa düşmeden ve fakat ona sarılarak- yaşamaya alışmak için, kaç hayat gereklidir? Bize."

    kafka'nın dava'sı utanç ve sivas madımak katliamı