• izledim
    • izliyorum
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (9.32)
six feet under
six feet under bir ailenin hikayesini anlatıyor. görünüşte tamamen, sorunsuz, mutlu mesut akıp giden bir hayatları olsa da, babalarının ölümü (sigara öldürür) hepsinin yaşamlarında bir kırılma noktası oluyor. o güne değin içlerine attıklarını, kendilerine sakladıklarını, eteklerindeki taşları ufak ufak dökmeye başlıyorlar. ve bu sayede biz de ilerleyen günlerde madalyonların öteki yüzlerini görüyoruz. kendilerine tamamen yabancı, kendilerine oldukları kadar birbirlerine de yabancı bu insanlar arasındaki tüm o yüzeysel ilişkiler yumağının yavaş yavaş samimiyete dönüşüne; sahip oldukları mutluluk-normallik-huzur illüzyonunu sorgulamaya başlamalarına el çırparak, hüzünlenerek, şok olarak, çok gülerek tanıklık ediyoruz.


  1. hayatımda izlediğim (şimdilik) açık ara en iyi dizi. parantez içinde şimdilik diyorum ama daha iyisini izleyeceğimi de sanmıyorum açıkçası.
    özellikle de finali...
    ben o final sahnesini izledikten sonra birkaç dakika boş boş baktım ekrana. aylarca yeni diziye başlayamadım, bundan daha iyisi olamaz ki dedim. yine de mutlaka izlenmesi gereken çok iyi diziler olduğunu kabullenerek bu diziyi klasman dışı bıraktım.
    ekstradan bir sahne belirtmek istiyorum burda, bu ve bunun gibi sahneler benim gözümde dizideki en efsane sahnelerdir, hepsini de yedim. hiçbirinin farkına varamadım. ama bu özellikle bambaşkadır:
    !---- spoiler ----!

    lisa kayıptır ve nate çaresizlikle beklemektedir. sonra bir anda lisa belirir kapıda, nate mutluluktan ağlamaya başlar ve sarılırlar. biz de tam sevinirken bir bakarız ki olanlar tamamen nate'in kafasından geçenlerdir.

    !---- spoiler ----!
  2. her bir karakterini ayrı, ayrı özleyip, özledikçe son bölüm haricinde rastgele bir bölüm açıp izlediğim, ölümün hayata dahil olduğunu kafama vura, vura anlatmış ara sıra hala anlatmaya devam eden efsane dizi. ayrıca (bkz: you can't take a picture of this it's already gone)
  3. "mmm!"

    güzel bir pasta gibi bitmesin diye ağır ağır ilerlediğim dizidir, kendisi de ağır ilerler, ama sıkmaz, güzel bir kitap gibi her sayfasından sonra sorgulatır.

    bana çok şey öğretti kendisi, zaten hümanist biriyim, her insanın bir zamanlar bebek olduğunu düşünüp onu "kötü" yapanın toplum olduğuna inanırım (hrank dink'in karısının da söylediği gibi) ama bu dizi ile bir adım ötesine gittim. kabullenemediğim bazı şeyler vardı, insan ilişkileriyle ilgili, bazı davranışları yakıştıramazdım, bunun insanı "kötü" yaptığına inanırdım, iyilik ve kötülüğün aynı anda bir insanda bulunamayacağını düşünürdüm; beyaz bir boya kovasına biraz siyah koyduğunuzda rengi değişir, bunun gibi. ama şunu öğrendim; o siyah homojen olarak dağılmayabilirmiş, kovanın kıyısında köşesinde hala saf beyazı bulabilirmişiz.

    dizideki her karakter üstüne uzun uzun yazabilirim; ama bir şey hakkında ne söylenirse söylensin asla kendisi kadar açıklayıcı olamaz, o yüzden keşfedilmesi gereken bir şey diyerek bırakıyorum.
    b-612
  4. hayatımda izlediğim en güzel dizidir. açıkçası çok fazla yabancı dizi izlemiştiğim yok, ama bana zaten hitap etmiyor fantastik diziler. bu dizi ise sapına kadar dram.
    ayrıca nostalji severim, yaklaşık 15 yıl öncesinin dizisi olmasının da sevmemde payı vardır.
    bu dizideki en can alıcı şey bence bir takım felaketlerin "kendiliğinden" ve "aniden" olması. hayatta da böyle değil mi, başınıza öyle şeyler gelir ki sorgulamaya fazla fırsatınız olmadan savaşırken bulursunuz kendinizi. bu açıdan oldukça gerçekçi bence.
    bir de "bu diziyi seven şunu da sevdi" tarzında tatmin edici bir öneri alamadım şimdiye kadar. yoksa bu diziden daha ötesi yok mudur? bitirdim ve boşluğunu hissediyorum.
  5. nip/tuck ve oz ile birlikte kişiliğime damga vuran dizidir. temposu yavaş gibi olsa da hiç bir bölümü sıkıcı değildir. karakterlerin arada bambaşka yerlere dalıp gittiği ya da ölülerle konuştukları sahneler ayrı keyiflidir.
    karar vermek çok zor olsa da şu an için favorim ruth. bayılıyorum kontrol manyaklığına, verdiği büyük büyük tepkilere, ilişki arayışına.
  6. dizi bitmesin diye son 5 bölümünü nasıl erteleyeceğimi şaşırdım sözlük. bir cenaze temalı rüyaya daha mecalim kalmadı fakat finali doğum günüme saklıyorum.
    (bkz: kendini şımartmak)

    daha fazla ertelenemeyen final sonrası edit:

    !---- spoiler ----!

    you can't take a picture of this. it's already gone.

    !---- spoiler ----!
  7. kitap gibi diziydi. çok güzeldi. bunun finalinde gözünden yaş gelmeyen insandan korkacaksın.
  8. izlediğim en derin ve sanatsal dizidir( breaking badden sonra daha iyisi çekilemez demiştim ama zaten çekilmişi varmış). tarzının da tartışmasız en iyisidir. bir kaç hafta önce bitirdim ve hala başka diziye başlayamadım sindirmek için. dizi hakkında bir şeyler yazmazsam da haksızlık etmiş olurum dedim (alan ball hakkını helal etmezse rahibe teresa bile olsam cayır cayır yanarım o saatten sonra) dizi boyunca düşüncelerin hayallerin karakterlerin kafasından geçenlerin bize gösterilme şekli dahiyane, hayalle gerçeğin birbirine karışmasının çok derin anlamları var. her bölüm sizi etkileyen sahneler çıkıyor o yüzden sindire sindire izlemeye bakın. beni en çok etkileyenler ektedir.

    !---- spoiler ----!

    dizinin son 3 bölümü izlediğim en duygusal bölümlerdi. herkesin sevdiği sahneler(final sahnesini saymazsak) birbirinden farklı (ne kadar mükemmel bir dizi olduğunun göstergesidir). nate ölmeden david'in rüyası insanın içini acıtıyor. nathaniel'in (baba olan) david'i yüzmeye göndermeye çalışıp david'i tekrer takım elbise içinde görmemiz korkularımız yüzünden hayattan kaçırdıklarını düşündürtüyor insana. kim nasıl izler dizileri bilmiyorum ama bir şekilde karakterlerle duygusal bağ kurabilirseniz her sahne ile içinizi acıtabiliyor. federico'nun vanessa'ya döndükten sonra hala mutlu olamamasıi ruth'un kendini george bakmak zorunda hissetmesi yaşadığı duygusal çöküntü size de hayatınızın bir anlamı kalmadığını hissettiriyor. ama final sahnesini gene hariç tutarak söylüyorum beni en derinden etkileyen sahne nate'i aile morgunda yatarken gördüğüm sahnedir. sanki en yakın arkadaşın, çok sevdiğin biri ölmüş kadar üzüldüm. natein ölüsünün başında ruthla davidin kavgası inanılmaz etkileyiciydi.
    !---- `spoiler` ----!

    dizinin final bölümü ve karakterlerle ( özellikle favori karakterim brenda ile) ilgili başka yazılar da yazacağım bu yazı çok plansız oldu sarhoş kafama verin
  9. Uyarı: Bu yazının bu cümleden sonrası dizi hakkında ağır spoiler içerir.

    Not: yazı David hakkındadır.

    !---- spoiler ----!

    David Başkalarının düşüncelerini önemseyerek yaşayanlara bir eleştiridir. İlk sezonlar başkalarının düşüncelerini düşünerek eşcinsel olduğunu gizlemek, reddetmek zorunda kalan ve kendinden utanan bir insandır David. Kendi yatağında gece uyuyamayıp tanrıya hissettiği yalnızlığı gidermesi için yalvarması hangimizin yaşamadığı bir çaresizliktir?( ateist youserler hemen muhalefet etmesin ben de ateistim ama müslümanlığı terketmek için bazı düşünsel badireler atlattık o aşamalarda hangimiz tanrıya sıkıntılarımızı gidermesi için yalvarmadık??) David bence alan Ball'ın hayatta insanların sıkıntılarını sadece kendisinin giderebileceğini göstermek için yarattığı bir karakterdir. Sonuçta David o sıkıntılardan Keith'in onu aramasıyla değil kendisinin Keith'i aramasıyla kurtulmuştur. Üstüne biraz düşünürsek sonuçta koca evrende kapsadığımız alan şu kadar: http://m.9gag.com/gag/aeNNq5q
    ama biz kendimizi şöyle zannediyoruz: https://encrypted-tbn3.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcTD2wZdEFkXI1QRu_qo1PkRHmEAti_fUOhR6gRVSEVnyOSbf4c1jBDxMUza tüm kainat bizim için yaratılmış biz olmasak koca koca galaksiler yok olacakmışçasına ( hazır konusu açılmışken Carl saganın blue dot speech'i benim anlatmaya çalıştığımı çok daha güzel anlatıyor ilk fırsatta mutlaka izleyin.). İlk fotoğrafın doğruluğunu mantıklı bir insan tartışmaya gerek bile duymaz. O zaman bütün bu kaygılar niye? Bir toz tanesi sizin huzurunuzu bozabiliyorsa ve bundan o toz zerre sıkıntı duymuyorsa siz tüm evrende bir atom olarak başka atomların düşüncelerini niye umursayasınız?? Bütün evren sizin için yaratıldığı için mi? En mükemmel şekilde yaratıldığını düşünüp hayatında hataya yer vermediğin için mi? Bunlar gerçek anlamda yaşamamızı engelleyen düşünceler. Birini seviyorsak onunla konuşalım varsın reddedilelim başarısızlık bu denli bir felaket mi bizim için? Bunları düşünmemiz bile mantıksız aslında bunları düşünmeyip birbirimizi sevmeyi öğrenmemiz lazım her şeyi gururu falan umursamayıp duygularımızı açmamız... Sevgi voldemortu bile altedebilen bir kuvvet sonuçta. Dünyadaki sorunların tek kurtuluş alternatifi de başkalarını sevmektir ( harry Pottera alternatif bakış açıları).

    Son bölümlerde çocuklarını okuldan alıp eğlenmeye çalışıp bütün işleri bok etmesi iyi niyetin her şeye çare olmadığını anlatır bizlere ama David çabalamayı öğrenmiştir gerisi önemli değildir! Keith öldükten 20 sene daha yaşayabilmesi bu çabalama sayesindedir. İster imanlı bir insan olun ister ateist elinizdeki tek şeyin hayatınız olduğunun farkına varmalısınız.

    Dizide beni en çok etkileyen 3 David sahnesi var: birincisi babasıyla yaşadığı yılbaşı anısı: babası david'i biraz normalleştirmek işkoliklikten kurtarmak ister. David'i yanına çağırır ve "yılbaşında ne istiyon de bakayım." gibi babacan bir cümle kurar. David cesedi yetiştirmek zorunda olduğununu söyler ve gider. Oysa eve yılda yüzlerce ceset gelmektedir ama o anı babasıyla 1 kere geçirebilir. Hayatı boyunca bunun gibi anıların pişmanlığını yaşar David. İşkolikliğe getirilen en iyi eleştiri bu dizideki David karakteridir zannımca.

    Diğer sahne 4. Sezon finalinde babasıyla kafasında geçirdiği diyalogtur: https://m.youtube.com/watch?v=gvHBk6zIBKU üstüne fazla bir şey yazmaya gerek duymuyorum David'in düşüncelerinde yaşadığı değişimi çok güzel anlatıyor.

    Sonuncusu nate ölmeden gördüğü rüya idi. Yaşamanı bir düzene oturttu sandığım David'in aslında içinde hala ukte kalmış ve kaçırdıklarına üzülen bir insan olduğunu farkettim aslında istediği hayat bambaşkaymış ama rüyanın sonundaki takımlı haliyle hayır okyanusa giremem çok tehlikeli demesi Davidin kişiliğinin (Ne kadar hayatı ve düşünceleri değişmiş olsa da) hiç değişmediğini gösteririyor. David karakteri de bu rüyasını gördükten sonra aklıma hep şu soruyu getiriyor: bir insan kendi kişiliğini değiştirebilir mi yoksa hayatında her şey değişse bile ( evet kendisi ve düşünceleri bile) karakteri aynı mı kalır?

    !---- spoiler ----!
    David dizide hayatını başkalarının düşüncelerini adayan insana bir eleştiridir. Abartarak söylüyorum böyle insanlara yapılan en iyi eleştiridir.

    Bu diziyi izleyin!!!
  10. yavaş ama dolu dolu ilerleyen bir dizidir.

    yapımcılarının söylemesine (itirafına) göre dexter morgan (bkz: dexter) karakterinin ilham kaynağı olan dizi. izlediğinizde zaten dexterin doğuşunu görebiliyorsunuz.