• izledim
    • izliyorum
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (9.32)
six feet under
six feet under bir ailenin hikayesini anlatıyor. görünüşte tamamen, sorunsuz, mutlu mesut akıp giden bir hayatları olsa da, babalarının ölümü (sigara öldürür) hepsinin yaşamlarında bir kırılma noktası oluyor. o güne değin içlerine attıklarını, kendilerine sakladıklarını, eteklerindeki taşları ufak ufak dökmeye başlıyorlar. ve bu sayede biz de ilerleyen günlerde madalyonların öteki yüzlerini görüyoruz. kendilerine tamamen yabancı, kendilerine oldukları kadar birbirlerine de yabancı bu insanlar arasındaki tüm o yüzeysel ilişkiler yumağının yavaş yavaş samimiyete dönüşüne; sahip oldukları mutluluk-normallik-huzur illüzyonunu sorgulamaya başlamalarına el çırparak, hüzünlenerek, şok olarak, çok gülerek tanıklık ediyoruz.


  1. uzunca bir film diye nitelendirebileceğimiz dizidir. hayatın sandığımız kadar uzun ve güvenli olmadığını, insan ilişkilerinin her şeyden önde tutulması gerektiğini bana öğreten, beni büyüten dizidir.

    !---- spoiler ----!

    5 sezon boyunca ölümle yüzleşerek ölümü kanıksadığınızı düşünüyorsunuz. son 3 bölüm ağlamaktan canınız çıktığı an ölümün kanıksanabilecek bir şey olmadığını anlıyorsunuz. r.i.p nathaniel fisher jr.

    !---- spoiler ----!
  2. "mmm!"

    güzel bir pasta gibi bitmesin diye ağır ağır ilerlediğim dizidir, kendisi de ağır ilerler, ama sıkmaz, güzel bir kitap gibi her sayfasından sonra sorgulatır.

    bana çok şey öğretti kendisi, zaten hümanist biriyim, her insanın bir zamanlar bebek olduğunu düşünüp onu "kötü" yapanın toplum olduğuna inanırım (hrank dink'in karısının da söylediği gibi) ama bu dizi ile bir adım ötesine gittim. kabullenemediğim bazı şeyler vardı, insan ilişkileriyle ilgili, bazı davranışları yakıştıramazdım, bunun insanı "kötü" yaptığına inanırdım, iyilik ve kötülüğün aynı anda bir insanda bulunamayacağını düşünürdüm; beyaz bir boya kovasına biraz siyah koyduğunuzda rengi değişir, bunun gibi. ama şunu öğrendim; o siyah homojen olarak dağılmayabilirmiş, kovanın kıyısında köşesinde hala saf beyazı bulabilirmişiz.

    dizideki her karakter üstüne uzun uzun yazabilirim; ama bir şey hakkında ne söylenirse söylensin asla kendisi kadar açıklayıcı olamaz, o yüzden keşfedilmesi gereken bir şey diyerek bırakıyorum.
    b-612
  3. Uyarı: Bu yazının bu cümleden sonrası dizi hakkında ağır spoiler içerir.

    Not: yazı David hakkındadır.

    !---- spoiler ----!

    David Başkalarının düşüncelerini önemseyerek yaşayanlara bir eleştiridir. İlk sezonlar başkalarının düşüncelerini düşünerek eşcinsel olduğunu gizlemek, reddetmek zorunda kalan ve kendinden utanan bir insandır David. Kendi yatağında gece uyuyamayıp tanrıya hissettiği yalnızlığı gidermesi için yalvarması hangimizin yaşamadığı bir çaresizliktir?( ateist youserler hemen muhalefet etmesin ben de ateistim ama müslümanlığı terketmek için bazı düşünsel badireler atlattık o aşamalarda hangimiz tanrıya sıkıntılarımızı gidermesi için yalvarmadık??) David bence alan Ball'ın hayatta insanların sıkıntılarını sadece kendisinin giderebileceğini göstermek için yarattığı bir karakterdir. Sonuçta David o sıkıntılardan Keith'in onu aramasıyla değil kendisinin Keith'i aramasıyla kurtulmuştur. Üstüne biraz düşünürsek sonuçta koca evrende kapsadığımız alan şu kadar: http://m.9gag.com/gag/aeNNq5q
    ama biz kendimizi şöyle zannediyoruz: https://encrypted-tbn3.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcTD2wZdEFkXI1QRu_qo1PkRHmEAti_fUOhR6gRVSEVnyOSbf4c1jBDxMUza tüm kainat bizim için yaratılmış biz olmasak koca koca galaksiler yok olacakmışçasına ( hazır konusu açılmışken Carl saganın blue dot speech'i benim anlatmaya çalıştığımı çok daha güzel anlatıyor ilk fırsatta mutlaka izleyin.). İlk fotoğrafın doğruluğunu mantıklı bir insan tartışmaya gerek bile duymaz. O zaman bütün bu kaygılar niye? Bir toz tanesi sizin huzurunuzu bozabiliyorsa ve bundan o toz zerre sıkıntı duymuyorsa siz tüm evrende bir atom olarak başka atomların düşüncelerini niye umursayasınız?? Bütün evren sizin için yaratıldığı için mi? En mükemmel şekilde yaratıldığını düşünüp hayatında hataya yer vermediğin için mi? Bunlar gerçek anlamda yaşamamızı engelleyen düşünceler. Birini seviyorsak onunla konuşalım varsın reddedilelim başarısızlık bu denli bir felaket mi bizim için? Bunları düşünmemiz bile mantıksız aslında bunları düşünmeyip birbirimizi sevmeyi öğrenmemiz lazım her şeyi gururu falan umursamayıp duygularımızı açmamız... Sevgi voldemortu bile altedebilen bir kuvvet sonuçta. Dünyadaki sorunların tek kurtuluş alternatifi de başkalarını sevmektir ( harry Pottera alternatif bakış açıları).

    Son bölümlerde çocuklarını okuldan alıp eğlenmeye çalışıp bütün işleri bok etmesi iyi niyetin her şeye çare olmadığını anlatır bizlere ama David çabalamayı öğrenmiştir gerisi önemli değildir! Keith öldükten 20 sene daha yaşayabilmesi bu çabalama sayesindedir. İster imanlı bir insan olun ister ateist elinizdeki tek şeyin hayatınız olduğunun farkına varmalısınız.

    Dizide beni en çok etkileyen 3 David sahnesi var: birincisi babasıyla yaşadığı yılbaşı anısı: babası david'i biraz normalleştirmek işkoliklikten kurtarmak ister. David'i yanına çağırır ve "yılbaşında ne istiyon de bakayım." gibi babacan bir cümle kurar. David cesedi yetiştirmek zorunda olduğununu söyler ve gider. Oysa eve yılda yüzlerce ceset gelmektedir ama o anı babasıyla 1 kere geçirebilir. Hayatı boyunca bunun gibi anıların pişmanlığını yaşar David. İşkolikliğe getirilen en iyi eleştiri bu dizideki David karakteridir zannımca.

    Diğer sahne 4. Sezon finalinde babasıyla kafasında geçirdiği diyalogtur: https://m.youtube.com/watch?v=gvHBk6zIBKU üstüne fazla bir şey yazmaya gerek duymuyorum David'in düşüncelerinde yaşadığı değişimi çok güzel anlatıyor.

    Sonuncusu nate ölmeden gördüğü rüya idi. Yaşamanı bir düzene oturttu sandığım David'in aslında içinde hala ukte kalmış ve kaçırdıklarına üzülen bir insan olduğunu farkettim aslında istediği hayat bambaşkaymış ama rüyanın sonundaki takımlı haliyle hayır okyanusa giremem çok tehlikeli demesi Davidin kişiliğinin (Ne kadar hayatı ve düşünceleri değişmiş olsa da) hiç değişmediğini gösteririyor. David karakteri de bu rüyasını gördükten sonra aklıma hep şu soruyu getiriyor: bir insan kendi kişiliğini değiştirebilir mi yoksa hayatında her şey değişse bile ( evet kendisi ve düşünceleri bile) karakteri aynı mı kalır?

    !---- spoiler ----!
    David dizide hayatını başkalarının düşüncelerini adayan insana bir eleştiridir. Abartarak söylüyorum böyle insanlara yapılan en iyi eleştiridir.

    Bu diziyi izleyin!!!
  4. bu mükemmel diziyi yazanlar kesin psikolog. izlediğim her bölümde sanki psikoloğa gidiyomuşum gibi. seans parasını bilgisayarın yanına bırakıyorum bölüm sonunda, düşünün o kadar yani.

    karakterlerin her biri benim içimde bastırdığım tiplemelerden oluşuyo adeta.

    bu kadar gerçek, her saniyesi dolu bir dizi yok. "the best". 100'den fazla yabancı dizi izledim, kesinlikle en iyisi.

    bu arada; bu mükemmel dizinin, tüm mükemmel müziklerinin spotify çalma listesinin linki burda. keyifli dinlemeler.

    link
    oz