1. Sokak köpeği.

    Bir isim koymamıştım ona çünkü sahiplenilmekten hoşlanmazdım ben, onu da sahiplenmeye hakkım yoktu. Bir adı olmasındı zaten ben onu hep "oğlum" diye sevdim. Oysa iyelik eki kullanmak, daha çok bağlanmakmış.

    Önceleri sokağın köşesinde görürdüm. 2 yıl oldu mu tanışalı? Bilmem. Her gördüğüm köpeğin başını okşarım zaten ben. Ama onunkini çok daha fazla okşamıştım. Sağ ön bacağı sakat çünkü, topallayarak yürüyor. O sıralar ben de topallıyordum. Ve böylece, Kemik acısını paylaştık ilk.

    Sonra alıştı bana. Öyle alıştı ki beni her gördüğünde üstüme atladı, ellerimi yaladı. Yanımdan geçen arabalara havladı. Yol boyunca benimle yürüdü. Bazen ben onu fark etmezdim, hızlı hızlı yürürken elime bir şey çarpardı arkadan. Dibime kadar girmiş meğer. Bir çığlık koparır, "ulan it oğlu it" der başını ellerimin arasına alırdım. Üstümü başımı çamur yapardı bazen. "İt oğlu it". Böyle sevdim işte onu.

    Kafam bozuktu bir gün kapıda karşıladı beni. Tam üstüme atlamaya yeltenirken "hoşt" dedim. Eğdi birden kulaklarını, gitti. Üç gün. Tam üç gün yastığımda ağladım. Sonra gördüm onu, özür dilerim dedim, oysa onun sevgisi hiç azalmamış zaten...

    Kafasını kaldırıp, ellerime alıyorum. Gözleri o kadar güzel ki... Gözlerine bakıyorum. Oğlum... Saf sevgin için teşekkür ederim.

    Yemek verdiğimde önce bana sırnaşır, bakmaz yüzüne yemeğin. Ben gitmeden yanından hayatta başlamaz. Senin karnın tok herhalde derim ama saklanınca bir köşeye nasıl yediğini de görürüm. Zayıf bir şey zaten. Sokak köpeği.

    Artık her gün evden çıkarken ve eve girerken görüyordum onu. Hiç boş geçmeden, her seferinde kaşıdım kulak arkalarını, okşadım başını ve gözlerine baktım uzun uzun.
    Sonra bir gün, yoktu. Sonra ikinci gün. Yine yok. Bir hafta. İki hafta...

    Araba mı çarptı? Birisi mi kıydı sana? Barınağa mı götürdüler yoksa? Belki de sadece daha iyi bi yuva buldun kendine... Aldın başını gittin. Peki dönecek misin, oğlum?

    Eve her gelişimde etrafa bakıyorum. Sürekli yattığın çimenlik alandaki otlar kocaman olmuş. Balkonun altı bomboş...

    Bir köpek gördüm bu gece. Sensin sandım koştum bir sokak boyu. Hızlı hızlı bakındım etrafa. Sonra gördüm. Sokak köpeği. Ama sen değildin oğlum...

    Ben ilk defa özlüyorum bir şeyi. Seni en son ne zaman sevdim hatırlamıyorum ama döndüğünde "it oğlu it neredeydin ulan?" diye kızacağım sana. Hem de çok kötü kızacağım. Neredesin ulan it oğlu it?

    edit: nihayet buldum bir fotoğrafını.
  2. türkiye'deki sokak köpekleriyse mevzu bahis, işkence ve istismara maruz kalmamış olanlarının sayısı hayli az. son günlerde insanı sadece kendi milletinden değil kendi ırkından utandıracak haberler alıyoruz peş peşe.


    mart ayında, aydın'da üç köpek, kimliği belirlenememiș bir cani tarafından tren raylarına bağlanıp ölüme terk edildi. ikisi belediye tarafından kurtarıldı ama birinin kafası gövdesinden ayrıldı o raylarda. bunu yapan yaratık hala sokakta, belki de aynı caniliği yapacağı başka masum sokak hayvanlarının peşine düşüyor.


    geçtiğimiz ay konya'da sapığın teki bir sokak köpeğine tecavüz ettiği ve bağırsaklarını parçaladığı görüntüleri facebook üzerinden canlı olarak yayınladı, ve görüntülerdeki kişinin kendisi olmadığını iddia ederek "hayvana kötü muamele yapmak" suçundan 625 lira para cezasına çarptırılıp serbest bırakıldı, ve şu an elini kolunu sallayarak dolaşıyor aramızda. kimliği belli, bu vicdansız caniye iyi bakın. cezasını o yüce adaletimiz vermiyorsa, halk versin. toplumdan dışlanmalı böyleleri.


    bugün bir başka iç parçalayıcı, mide bulandırıcı ve kırıntılarıyla yetindiğimiz insanlığın artık tamamen yok olmuş olduğunu kanıtlar nitelikte bir işkence haberi çıktı. ilerleyen saatlerde ise, yavru köpeğin ölmesi üzerine salt işkenceyle kalmayıp, bir cinayete dönüştü. sakarya'da olmuş bu defa, caninin biri -olayı öğrendiğimden beri küfrettiğim ve küfrettikçe daha da öfkelendiğim için bu kelimeyi kullanıyorum, yerine en ağır küfrü koysanız bile yetmez aslında- yavrunun dört patisini de kesip kayıplara karışıyor. müdahale ediliyor ama zavallı yavru ameliyatta daha fazla dayanamıyor. henüz sargılanmamıș halinin videosu yayınlanmış, dayanabilirim sanıp açıp izledim az önce, birkaç saniye sonra yere fırlattım telefonu. haberi okuduğumdan beri kendime gelemiyorum. yapanı bulamayan, bulsa bile cezalandırmayacak olan sisteme öfkeleniyorum, küfretmek ve aynı havayı soluduğum bu insan kılıklı hayvanlardan tiksinmek haricinde elimden hiçbir şey gelmediği için kendime öfkeleniyorum.


    yaptıkları/yapacakları işkencelerin, istismarların, cinayetlerin cezasız kalacağını bildikleri için rahat bu caniler. onlara bu rahatlığı veren bu çürümüş adalet sistemini yaratanlar, sürdürenler de yerin dibine batsın. faili şu an karşımda olsa, sonucunu umursamadan saldıracak noktadayım. yavru bir köpeğe işkence edip katleden taraf olarak o hiçbir cezaya çarptırılmazken, beni ona saldırdığım için içeri tıkacaklarını bildiğim halde, hiçbir şekilde umursamadan, yaparım bunu.


    kimseye zararı olmayan, hayata bir köşesinden kendince tutunmaya çalışan bu masum varlıklardan ne istediniz ya? tüm bu katliamları ve işkenceleri yaparken yerinde yeller esen vicdanlarınız birden çöksün boğazınıza, her gün onun altında, ölmek için yalvaracak kadar ezilin demek isterdim ama, vicdan bile parmaklarını sizin o iğrenç boğazlarınıza geçirmeyeceği kadar tiksiniyordur sizden. sadece, çektirdiğiniz acının katlarcasını çekin.
  3. sokak köpeği diyoruz da yok aslında öyle bir şey. bunların atası yaklaşık on bin yıl kadar önce evcilleştirilen kurtlar. aradan geçen on bin yılda yapay seçilim yoluyla koca kurtu maskaraya çevirdiler. kediden küçük kucak köpekleri var. onların da atası kurt.
    ne demiştik, insan tarafından evcilleştirildi demiştik. sonra ne olduysa yine insan tarafından sokağa atıldıkları için sokak köpekleri var. insan hayvanının vefasızlığı var bu meselenin kökünde.
    kontrolsüzce üreyen, sürüler halinde gezen köpekler ne yazık ki insanlar için tehlike arzediyor. hele de ülkemizde. insanın insana uyguladığı şiddetin bile sınırı olmayan bu yerde sokak hayvanları da nasibini alıyor. şiddet gören hayvan vahşileşiyor, düşmanlaşıyor.
    sokak köpeği meselesi yeni bir sorun da değil. istanbul adaları var ya hani, yaz aylarının gezme yerleri, bunların içinde biri, sivriada ki biz kendisinden hayırsızada olarak bahsederiz; şehirden toplanan sokak köpeklerinin üstüne terkedildikleri bir ada. şehir efsanesi midir bilmiyorum bu hayvanlar açlıktan birbirini yerken feryatları ana karadan duyulurmuş. benim çocukluğumda artık toplayıp adaya terkedilmiyordu köpekler. barınak falan gibi şeylerden de haberimiz yoktu. belediye itlaf ekipleri vardı. popülasyon yükseldikçe dönem dönem bildiğin öldürürlerdi bu hayvanları. striknin diye bir zehir var. küçük dozları tedavi için de kullanılıyor ama yüksek doz gayet acılı bir ölüme yol açıyor. işte o zehir köpek zehiri olarak bilinirdi. biraz okudum hakkında. sindirim sistemine girdikten sonra hızla kana karışıyor, yirmi dakika sonra zehirlenme semptomları olan kasılmalar ve kusma başlıyor. ondan sonrası ölüm. zehiri alan hayvana yoğurt falan yedirerek, kana karışmadan kusmasını sağlayarak kurtarmak mümkün ama anında müdahale gerekiyor. çünkü kana çok hızlı karışıyor.
    sokak köpekleri gelinen noktada yine büyük bir sorun haline geldi. hatta insanlar kamplaştı bu konuda. kimi köpeksiz sokak istiyor. haklı. öteki candır kıyılmaz diyor. o da haklı.
    benim oturduğum semtte sokak köpeği yok denecek kadar az. olanlar da kısırlaştırılmış. kısırlaştırılan hayvana bir atalet geliyor, libido ölünce saldırganlık da bitiyor. önünde iki lokma mama da varsa yerinden kalkmaya eriniyor. ölesiye aç bırakılmadıkları sürece bunlar tehlikesiz. kısırlaştırma en azından saldırganlık konusunda bir dereceye kadar çözüm. hem popülasyon artmıyor, hem de bir canlıyı öldürmemiş oluyorsunuz. ama kısırlaştırılmış bir hayvanın doğal ömrünü tamamlayana kadar bir şekilde karnının doyması lazım. tekrar sokağa saldığınızda aç kalma riski var. hayvan barınakları yetersiz. yetersiz derken hem sayı ve kapasite olarak yetersiz, olanların da imkanları yetersiz. bu barınaklar için personel ve mama gerekiyor. köpek sevmeyenlerin vergileriyle yapılabilecek bir şey değil. gönüllülerin katkıları da yetmiyor.
    hala çözemedik meseleyi.
    avrupa'da amerika'da da hayvan barınakları var. belirli bir süre sahiplendirilmek üzere bakılıyor bunlara, o süre dolduğunda da öldürüyorlar. uyutmak değil yapılan. öldürmek. uyutma sözcüğünü kullanarak olayı hafifletmemek lazım. bu da hiç içime sinmiyor.
    hadi diyelim ki bütün köpekleri kısırlaştırdık, hepsini topladık, barınaklara koyduk, bakamadıklarımızı öldürdük. bitti mi bu iş.
    yine bitmedi. pet shoplardan yavru olarak aldığı köpeğe bakmaktan sıkılınca sokağa salan insanlar mevzusu var bir de başımızda. onları ne yapacağız. insanımıza dahi sahip çıkamıyoruz. satın alınan köpeklerin takibini nasıl yapacağız.
    nihai bir çözüm gibi görünmemekle birlikte kısırlaştırma, sağlıklı barınaklar ve evlere alınan köpeklerin sokağa atılmasını engelleyecek bir ceza sistemi kurarak bir dereceye kadar sorun azaltılabilir. tamamen bitmesi yakın gelecekte imkansıza yakın.
  4. türk insanı olarak en büyük sıkıntılarımızdan biri, hayvanları birer can olarak görmememiz. sokak hayvanları popülasyonuna en büyük katkıyı inşaatlar sağlıyor. ülke koca bir şantiye zaten. büyük şehirler özellikle. her yerde bir inşaat. o inşaatı kim koruyacak? adam tutacak halleri yok ya. bilmem kim emmi'nin köyden tanıdığı var, o bir köpek getirir.

    tabii o köpek koruyuculuğu nereden bilsin? öyle bir eğitim almamış ki garibim. eğitim de vermiyorlar. köpeği türlü işkencelerle saldırgan hale getiriyorlar. buraya yazmayacağım yöntemleri. neyse inşaat bitiyor, köpeği alıp, salıyorlar şehrin dışında bir yere, bir ormana, ıssız bir yere. aynı şey yazlık inşaatlarda geçerli. adam yeni iş çıkana kadar köyüne dönüyor, yanında agresif köpeği mi götürecek? at gitsin. bir sonraki inşaatta yeni bir köpek.

    agresif saldırgan köpekler çete olunca iyice zıvanadan çıkıyorlar tabii. iki taraf da haklı. hiçbir şey diyemiyorum. üzülüyorum sadece. birbirimize saygımız yok, hayvanlara mı olsun? insanoğlu nefret edilesi bir tür.
  5. köpek zaten vardı. insanoğlu sokağı ve evi inşa etti. köpekleri, kedileri vs. sokak ve ev hayvanı olarak ayırdı. insan ilginç bir varlık.
    one
  6. sadri alışık "sokak köpeklerine selam vermek adam olmaya çeyrek var demektir." der.
  7. köpek dediğin kırda bayırda başı boş olsa neyse de böyle sokaklarda hem kendileri zor durumda hem de insanlar.

    geçenlerde akşam geç saatte bir abla yolu sordu. ben de oraya gidiyorum deyip benle gelmesini söyledim. giderken adeta köpeklerin mesken tuttuğu bir yerden geçmek zorundaydık. ben köpeklerin önünde durdum da abla ve çocuğu öyle geçti. insan köpek görünce takip edecek diye uzaklaşmaya bile korkuyor.

    bir gün de yolda yürürken gene akşam vakti bir köpek bana bakarak uygun adım geliyor. ama öyle bir bakıyor ki gelip abi şuraya nasıl giderim dese hiç saşırmadan cevap veririm yani, insan gibi baka baka geliyor. sonra bu bi havladı üzerime gelip. ne diyosun lan dedim üstüne gidecekim korkutmak için dişlerini gösteriyor o da. ben de yolumu değiştirdim mecburen. o da o arada adam toplamaya gitti, inşaatın oraya gidip gelin lan burda biri var gibi bir şeyler havladı. inşaatın içinden de havlama sesleri geldi ama uzaktan geldiği için onların ne dediğini anlamadım.

    valla buradaki köpekler çok atarlı. resmen bölgemize giremezsin diye racon kesti bir tanesi. hele yemek yiyen köpeğin 1 metre yanından geç hemen hooop koçum sen hayırdır benim yemeğim bu diye artistlik yapıyorlar. afiyet olsun ya, bir şey demedik.

    not: tüm yazdıklarıma rağmen aslında hayvanları severim. öte yandan sokak hayvanıysa dokunmam. hatta sokak hayvanı olmasa bile köpeklere dokunmam. köpekler çok mikroplu olurmuş.

    nobody diyor ki: dış parazit sokak köpeklerinde mevcut evet ama değdiğiniz yeriniz kesik değilse ve elledikten sonra elinizi hemen yıkarsanız hiçbir sıkıntı olmaz.
    köpeklerden değme ile zoonoz (hayvandan insana geçen) görülmemiş. tabii kesik bir yer olmayacak sizde.

    kendisine teşekkürü bir borç bilirim.^:teşekkür ederim nobody^^:borçlu kalmayı sevmem^
  8. yediğimiz balıktan kalanları vermek için gittiğim,yerken izlemek yerine sevmeyi tercih ettiğim için tarafından ısırıldığım köpek.
    sonrası aşı falan.

    yerken rahatsız edilmek istemezlermiş sadece sevmeye çalışmıştım seni küçük köpek.
  9. bugün doğal yaşama da büyük zararları olan hayvanlardır.
    kabul etsek te etmesek te, hem kediler, hem köpekler sadece insanlar için değil; tüm doğal hayatı tehdit eder pozisyondadırlar.
    bugün istanbul da aşağı yukarı 1 milyon köpek olduğunu söylüyorlar. 1 milyonda kedi olsa 2 milyon sokak hayvanı eder bu. özellikle kediler, günde bir kertenkele, bir kuş yakalasa verdikleri zararı daha iyi anlayabiliriz.
    tabi ki bu hayvanlar canavarlaştırmak istemiyorum. evimizin altında bir sokak köpeğimiz var. sokağın tüm insanları tarafından imece usulü besleniyor.
    kısırlaştırılmış hayvanlar, saldırganlıklarını kaybediyor. ancak bizim sokağın köpeğinin bir iki vukuatı oldu.
    bugün hatay'ın samandağ ilçesinde bir adam köpek çetelerinin motosikleti kovalaması sonucu kaza yaptı ve öldü. uzun zamandır yoğun bakımdaydı.
    velhasılı arkadaşlar, kesinlikle kontrol altına alınması gerekiyor. hem insanlar için, hem doğal yaşam için.
    konuyla ilgili, birpdf hazırlamışlar. https://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:YTMRgPkFUu0J:https://ekosam.metu.edu.tr/tr/system/files/sahipsiz_kopekler_ve_vahsi_doga_0.pdf+&cd=9&hl=tr&ct=clnk&gl=tr

    https://ichef.bbci.co.uk/news/624/cpsprodpb/4256/production/_105628961_e15b36c6-2f36-40b9-a454-6e3ed0c57850.jpg.webp
    https://ichef.bbci.co.uk/news/624/cpsprodpb/6966/production/_105628962_b62a7964-00bb-41e7-893b-96e3d31cc5dc.jpg.webp