1. sokrates, konuştuğu kişilere bilhassa sohbetin başında sorular soruyordu. hiçbir şey bilmiyormuş gibi görünmeyi tercih ediyordu. sohbet ilerledikçe çoğu zaman o kişinin fikirlerindeki zayıf noktaları görmesini sağlıyordu. bu durumda o kişi kendisini köşeye sıkışmış hissedebiliyor sonunda hak ile haksızlığı fark edebiliyordu. hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapmakla insanları öğrenmeye, doğruyu bulmaya teşvik ediyordu yani.. cahil rolü oynayabiliyordu, -ya da aptal gibi görünebiliyordu- ve buna sokratik ironi deniyor.

    (bkz: en akıllı kişi neyi bilmediğini bilendir)
  2. ahit oğullarından en küçüğü erk aşkıyla yanıp tutuşur. her şeyi bildiğini iddiasıyla, sözünün üstüne söz söylemeyi yasaklayıp, ekler: kardeşlerim de bilgedir, en son bilge benimdir.

    yaşamda kalma ihtiyacı güden karbon bazlı karmaşık form, "ilkim olur" diyebildiği çimdikten sonra evirdiği milyar yıllık aklıyla itiraz eder: cühelanın bilgelik sanrısıdır.

    kavgaya tutuşup, sotede tespih sallayan sokratis'i idari hakem atarlar.

    leblebici bu durur mu, kırar kalemi: scio me nihil scire