1. benim de ölümüm gelip çatacak bir gün
    ışık dalgalarıyla parıldayan bir baharda
    uzak ve dumanlı bir kışta ya da
    feryat figandan arınmış bir hazanda

    benim de ölümüm gelip çatacak bir gün
    bu acı, tatlı günlerin birinde
    diğer günler gibi bomboş bir günde
    bugünün ve geçip giden günlerin gölgesinde

    gözlerim karanlık hollere dönecek
    soğuk mermerlere benzeyecek yanaklarım
    ansızın bir uyku alıp götürecek beni
    acının çığlığından boşalacağım

    defterime usulca kayardı ellerim
    şiirin büyüsünden kurtulurdu
    hatırlarım, ellerimde
    bir zamanlar alevlenirdi şiirin kanı

    toprak her an kendine çekmekte beni
    yoldan gelip yetişirler gömülmeme
    ah, belki aşıklarını gece yarısı
    çiçek bırakırlar kederli kabrime

    benden sonra ansızın bir tarafa çekilir
    karanlık perdeleri dünyanın
    yabancı gözler dolanır
    üzerinde defterlerimin, kağıtlarımın

    ufacık odama ayak basar
    benden sonra, hatıramdan habersiz biri
    aynanın önünde yerinde durur
    bir tel saç, bir tarak, bir elin izi

    kendimden ürker kalakalırım
    benden geriye kalan her şey yok olur
    ruhum bir teknenin yelkeni gibi
    uzaklaşır ufukta, görünmez olur.

    birbiri ardınca sabırsızca geçer
    günler, haftalar, aylar
    gözlerin bir mektup bekleyerek
    yollara dalıp kalır

    lakin benim soğuk bedenimi artık
    alıkoymuştur toprak, basmıştır bağrına
    sensiz, kalbinin atışlarından uzakta
    kalbim çürür orada, toprağın altında

    benden sonra adımı yağmur ve rüzgar
    taşın yüzünden yıkayıp silecek yavaşça
    adın sanın efsanesinden arınıp
    mezarım adsız kalacak yol kenarında.