1. fetocuları öğretmen yapmamak için geliştirilen tuhaf taktik.

    devlet mülakatlarını az çok bilirim. ön başvuru ile veritabanında araştırma yapılır fetocu ise fişlenir mülakatta elenir. yok değilse emmisi dayısı da yoksa kpss puanına yakın bi puan verilir, çapraz koşu da iyiyse mülakatta biraz şişirilir ki atansın.

    şimdi yurdum insanı ortalama olarak fetocu değildir, dayısı da yoktur. fakir fukara memur işçi çocukları mülakata bile kitaptan çalışırlar, üzülmesinler diye bir iki soru da gelir. o zaman mülakat puanı kpss'ye yakın olacaktır. genel olarak buradan çıkan anlam şu; taban puanın çok üstünde alanlar mesela 73'le atanılmış bi yer için 80 alanlar mülakatta gözetilir ve atanır. 75 civarı alanlar, mülakatta lacivert takım giyer şansını kovalar. 70-75 arası hay allah der seneye bi daha girer. 70 aşağısı zaten boşuna umutlanmamalı, yedirmezler.

    fazla panik yapmaya gerek yok, kahvaltı yapıp suyunuzu için, devlet memuru gibi giyinin, saçınıza başınıza, takı makyajınıza, ayakkabınıza çorabınıza, tıraşınıza dikkat edin. yani biraz daha açarsak erkekler takım elbise giyecek, rengi lacivert olacak, kravatı kemeri ayakkabısı uyumlu olacak, çorap ya pantolonla ya ayakkabıyla aynı renk olacak. kadınlar ceket etek giyecek o da lacivert olacak, topuk falan ayarlı olacak, muhafazakar giyinilecek, dekolte, mini falan olmaz. ayrıca parfüm basmayın.

    mülakat yerinize gidin, orada bekleyenlerle bir iki hasbihal edin, rahatlamaya çalışın. sıra size gelince, kapıdan güler yüzle girin, size ayrılan sandalyenin başına gelin oturmayın, heyetle göz teması kurup, yerine göre hafif baş selamı verin, otur demelerini bekleyin, bu ana kadar ceketiniz ilikli olsun, dik durun. otur dediklerinde ceketin önünü açıp, kendinizden emin şekilde oturun. sandalyenin ayağına bacağına dikkat edin, takılıp düşmeyin. otururken fazla rahat olmayın ama gergin de olmamalı mesela ellerinizi sımsıkı baglamayın, sağ baş parmağı sol avucuna alıp bi duruş bulunabilir. biri soru sorarken dikkatinizi yöneltmek amacıyla kollarınızı varsa masaya koyup vücudu ona yöneltmek iyi olur.

    bi kere topril yapiyurlar kafasından çıkın, bu ciddi bi iş öyle herkes de topril kafasında değil. mülakat yapanlara saygı duyun, sorularını dikkatle dinleyin ve alanda uzman oldugunuzu ona ispatlayın. muhtemelen sizin mesleki bilginizi ölçmek isteyecekler bu esnada öz güven, hitabet gibi konulara bakacaklar. hep derim iyi sunum yapmanın tek yolu vardır: "konuyu bilmek" yani her şeyi bir kenara bırakın ve öğretmen olacağınızı hatırlayın. bu sizin eğitimini gördüğünüz bir alan, herkesten farklı olduğunuz, teknik bilgiye sahip olduğunuz bir alan ve karşınızda oturanlar da sizin üstleriniz aynı yoldan geçtiler, sizden daha çok biliyorlar ve pratikleri kat kat daha fazla. onların dişinin kovuğuna yetmeyecek şeyler söylemeyin, teknik bilgiyi konuşturmak lazım hatta evet ya böyle bisiler vardı demeli. rahat olun ama asla kahve muhabbeti yapmayın. ayrıca konuyu sürekli iyi bildiğiniz alanlara getirip ortamı bilgiye boğun. bi noktada tamam çıkabilirsin derler teşekkür edin, iyi çalışmalar deyip gülümseyip çıkın. eğik büğük yürümeyin.
    abi
  2. "doğu'da ögretmen tutamiyoruz. 1sene sonra herkes eş durumundan gidiyor" söylemiyle geliştirdikleri yeni öğretmen atama politikası.

    evet doğu'da ögretmenlerin kalmak istememesi gibi bir problem var. benim de bazı ögretmen arkadaslarim (:)) 2-3 aylik sevgilileriyle bastilar nikahi. dugunu sonra yapariz önce bir oradan kurtulayim mantigiyla..

    hakli desem degiller. haksiz desem yine degiller. insan tıkanıp kalıyor.

    her akli selim insanin dedigi gibi böyle gecici cözümler üreteceginize, bu gecici cozumlere ayırdığınız maddi-manevi bütçeyle sorunun aslina yönelmek ve onu çözmek icin ugrasmaliydiniz. uğraşin ki önce oranin yerli halki sonra da oraya giden her meslek grubundan insan görevini layıkıyla yerine getirebilsin. can korkusuyla ögrenci mi olunur, ögretmen mi olunur ? ya da diyelim ki can korkusunun olmadigi bir memlekete denk geldiniz. ama 6'dan sonra hayat yok. ulasim yok. kitapci yok. tiyatro yok, sinema yok. sadece erkeklerin gidebildigi kiraathanelerden başka bir sey yok. yok oğlu yok işte. ve burada 6 yıl mecburi hizmet.

    o koltuklarin görevi böyle gecici ve düz degil kalici ve derin cözümler üretebilmesi.

    sözlesmeli ögretmenliğin şartlari ise atandigin yerde 4yil sözlesmelisin. her yıl yenileniyor sözlesmen. bildigim kadariyla sözlesmeli ögretmenlik sürecinde kadrolularla ayni sosyal ve ekonomik haklara sahipsin. (calisma saati, maaş, izin vs.) 4 yil sonra kadrolu olabiliyorsun ama yine ayni yerde 2 yil daha kalmak zorundasin. kisacasi 6 yil ayni memlekette, ayni okuldasin. eş durumu ise ögretmen icin kalkti. eşi ögretmenin yanina atıyorlar.

    sahsi fikrim 6 yıl gercekten cok uzun. sadece batman, siirt, şırnak icin demiyorum. aksaray'a, çorum'a, niğde'ye ya da herhangi bir ilceye atamasi cikmis bir ögretmen icin de cok uzun. hadi en fazla 4 yıl olmasi taraftariyim.

    benim icin bu sene imkansiz ama seneye umutluyum. hepimiz 'bir atanalim da olsun 6 sene gecer bir sekilde' diyoruz. gecer tabi. gecer de nasıl gecer iste. o önemli.


    edit: işin bir de bana göre torpilin hasinin uygulanabilecegi kisim var ki mülakat. oraya deginmeyi ben unutmusum ama abi detayli olarak baska bir acidan ele alıp deginmis zaten.