1. sağlıklı bir vücut için gerekli olan etkinlik, aynı zamanda terapi.

    terapi diyorum, zira bir süredir ciddi anlamda haftada iki gün, günde bir saat yüzmeye başladım. kafada böyle bir duruluk olamaz.. ki gün içinde elli farklı konuya takılıp, her birini saatlerce düşünen ben; uyumaya çalışırken bile kafamın içindeki sesleri susturamam. bir süredir fark ediyorum ki; hiç bir düşünce yok o bir saatte..

    inanılmaz bir huzur benim için. stres ettiğim her şey suyun dışında, o anın dışında... sadece ben, beni sarmalayan su...

    işte bunu fark etmeye başladığımdan beridir, spor kesinlikle benim için terapi halini aldı.
  2. herkesin yapması gereken şey
    çocuğuma(*:olursa) 3 yaşından itibaren düzenli spor yapmayı aşılayacağım. ben yapamadım bari o yapsın, sağlıklı olsun
  3. hayatım boyunca debelendiğim hastalığım yüzünden bir türlü yapamadığım eylem.içimde oturdu çıkmıyor.olsundu ama.müziğe devam.
  4. eğer senelerce düzenli spor yaptıysanız,spor hayatınızın merkezinde önemli bir yerdeyse sakatladığınızda koşmayı hayal ettiren bir eylem oluveriyor
  5. fırsat buldukça kaçındığım eylem. bu ara çok şanslıyım, hep bir fırsatını buluyorum.
  6. yorucu bir eylemdir. şahsen ben spor salonunun önünden geçerken spor yapan insanları izleyip onlar ile empati kurarken bile yoruluyorum.
  7. çok tasvip etmediğim eylem. oturmak dururken kendimi yormaya pek sıcak bakmıyorum anlamlı da gelmiyor. kendim için zaten istemezken az kol kası az karın kasına tav olacak kızlar için zaten götümü kaldırıp uğraşamam.
    ayrıca gurban olduğum kas isteseydi bizi öyle yaratırdı hepimiz rambo gibi gezerdik şirk koşmanın lüzumu yok.
    wtf
  8. doğru şekilde yapılmadığı takdirde maddi ve manevi açıdan zararlı olabilecek, aslında iyi niyetle ve genelde sağlık için, bazen de çevre yapmak için yapılan aktivite. uzmanı değilim, "şöyle şöyle yapın, haftada en az 3..." gibi cümleler yazmayacağım, sadece karşılaştığım ve belki de bundan sonrasında yaşayacağım sağlık probleminin kıyısından döndüğüm süreci anlatacağım, güven kırıcı olabilir, istemeyen devamını okumasın ;)
    !---- spoiler ----!

    spor salonu üyeliğimin 4. yılındayım, bazen kaytardığım oldu ama hep aynı spor salonuna gittim. ben ve mekan değişmesek de spor salonundaki eğitmenler dönem dönem değişti; vücut geliştirme ödüllü hocalar olduğu gibi, muhtemelen beden eğitimi bölümünden yeni mezun eğitmenler de oldu aynı süreçte.

    spor salonuna gidenler bilir, ilk birkaç (7-9 kez gibi) gidişte sadece kardiyo egzersizi (yürüyüş bandı, eliptik bisiklet, yatay bisiklet, normal bisikletten toplamda yaklaşık 1 saat sürecek antrenmanlar) yaptırılıp bu süre sonunda eğitmenlerden biri size uygun (!) antrenman programı yazarlar. bu programı yazarken de sağlık probleminiz, kullandığınız ilaç, olduğunuz ameliyat var mı diye sorarlar. yine de kadınların uyguladığı program üç aşağı beş yukarı aynıdır; programlar içerisinde kardiyo kısmında sürede oynamalar, 1-2 ağırlık aletinde de değişiklikler yaparlar genelde.

    hem spora devam etme şevkim artsın, hem de o kadar üyelik ücreti veriyorum hocalardan da faydalanmış olayım diye yılda en az bir kere yeni program almak için o dönemki hocalardan birinden randevu aldım. sağlık problemi olarak sadece el bileklerimde ve diz kapaklarımda bağ zayıflığı var, bunu da ilgili hocaya hep belirttim.

    hocalardan birisi bana %9-11 arasında eğimlerde seyreden seviyede ve tempolu yürüyüş bandı yazmıştı. erkek bir hoca, bacak yan kaslarını çalıştıran alette 40 kilograma kadar çıkmamın sorun olmayacağını, kadın bir hocaysa az ağırlık (maksimum 20 kilogram) çok tekrar yapmamın iyi olacağını söylemişti (hemcinsimi dinlememin hata olduğunu öğrenmem zaman alacaktı). karın bölgesi için sadece iki tip mekik, kol için çoğunlukla dumbell, omuz içinse basit makine düzenekli ağırlık indirme çalıştım. geçen sene görüştüğüm hoca da aynı programla uzun süre devam etmenin iyi olacağını söyledi.ama şeytan dürttü beni işte.

    1.5 hafta kadar önce yeni program için başka bir hocayla görüşmeye gittim. diğerlerinden çok daha özenli ilgilendi benimle. 3 yılı doldurduğumu duyunca yazmayı düşündüğü programla, yapabildiğim azami performansı, bana yazılan antrenman programlarını, diz kapağı problemimi duyunca yazdığı program arasında dağlar kadar fark vardı. menisküs olmanın güçlü bir adayı olduğum için başta o bölge kaslarını çalıştıracak basit ama etkili egzersizler, kol için daha önce hiç kullanmadığım aletli egzersizler verdi ve kardiyo olarak toplamda yarım saat eden yatay bisiklet verdi. normalde 2.5 saat süren antrenmanım, sadece 1.5 saatte bitti ama bittiğinde o zamana kadar hiç çalışmayan kaslarımın çalıştığını fark ettim.

    3 yılım boşa mı gitti, yine de hayır, o derece eleştirmem haksızlık olur; sıkılaşma açısından, özellikle el bileğim açısından, zaman zaman daha mutlu/iyi hissetme açısından çok yol kat ettim ama daha verimli olabilirdi ve belki aynı şekilde devam etsem ileride dizlerimden ameliyat olmam gerekecekti.

    demem o ki bilinçsizce spor yapmamak lazım ve sadece bir hocanın dediğine güvenmemek de; sormak, spor sırasında/sonrasında bünyede bir anormallik hissediliyorsa hamlıktan kaynaklanmıyor da olabilir. spor yapayım derken kendinize/sağlığınıza zarar verip üstüne çift yönlü maddi zarara (spor salonu da para gerektiriyor, tedavi de) da girmeyin. yine didaktiğe bağladım ama beni de affedin ;)

    !---- spoiler ----!
  9. şunu da şuraya koyayım bu vesileyle :
    "ben sporcunun yıllık ücretini ödeyip salona gelmeyenini severim. " - spor salonu sahibi/yöneticisi atasözü.
  10. spor yapmak, yapılan o sporu izlemenin ön şartıdır kanımca. yaptığı sporu izleme oranı yüksektir. hatta tercih sebebidir diyebiliriz.

    günümüzdeki spor ibadeti sayılan futbolu sevmeyen ya da izlemeyenler-ki kadınlar da dahil olmak üzere-büyük oranda bu sporu deneyimlememiş olanlardır. belki de bu sebeptendir ki ülkemizde çoğu spor tecrübe edilemediğinden izlenmemektedir de.

    peki izleyicisi olmak için ille de o sporu yapmak mı gerekir? tabii ki hayır; fakat yapılan her ne spor dalı olursa olsun kazanılan bir spor ahlakı olmalıdır ki bu bizim ülkemizde bundan bahsetmek mümkün değildir. spor ahlakı olan kişi spor dalı ne olursa olsun ilgilenecek ve izleyecektir. bu sebeptendir ki, kış oyunlarında tribünleri dolduran iskandinavların hepsinin kayak yaptığını düşünürüz. bizden daha fazla kaydıkları doğrudur; fakat bir spor dalı olarak kayak yapanların sayısı ile izlenme oranı arasında ters bir ilişki vardır.

    demem o ki , bir spor dalının ilgi görmesi ya da takip edilebilmesi için öncelikle o spor dalının tecrübe edilmesini sağlamak gerekir. spor ahlakı bilinci oluşturmak ise genelde boş geçen beden eğitimi derslerinin temel konusudur.